Daha önce de dediğim gibi, kaderci biriydim. Kadere inancım büyüktü. Sırf kaderimdeki adamı öğrenmek için yasa dışı yollarla fal bakan bir falcıya gitmişliğim ve karakolda bir gece geçirdiğim bile olmuştu. Buna rağmen hiç pişman olmamıştım. Yeter ki bana kiminle evleneceğimi söyleselerdi, bunu öğrenmek için Himalaya Dağlarına bile giderdim ben.
Eşcinsel olduğum konusunda bir sıkıntım hiç olmamıştı. Bunda bir sıkıntı göreni de direkt hayatımdan şutluyordum zaten. Yine de çoğu aileye baktığımda sırf çocukları eşcinsel diye eğitimlerinden koparıldıklarını bile görmüştüm. Bu yüzden beni olduğum gibi kabul eden aileme çok minnettardım. Özellikle annem... Onunla kaç tane öğretmenimin dedikodusunu yapmıştım ben.
Erkeklerden hoşlandığımı anlamam 14 senemi falan almıştı. Orta son sınıfta bir erkeğe gömülmüştüm bayağı. Öyle böyle değildi. Çocuğu görünce kalp kusuyordum. Bu durumu anneme anlattığımda benim için endişelendiğini hatırlıyorum. Endişesi gay olmamdan kaynaklı değildi, gay olduğum için insanların beni yargılamasından korkmuştu. Ama çirkef karakterim sağolsun o tür insanların ağzını açmasına bile izin vermiyordum.
Babam okuduğum lisenin müdür yardımcısıydı. Bu tür olaylarla çok karşılaştığı ve çocuğunu eşcinsel olduğu için tedavi ettirmek üzere okuldan alan birçok aileye rastladığını anlatırdı. Onları her gördüğünde 'oğlum bir erkekten hoşlanırsa ona sadece o erkeği tavlaması için taktikler veririm' dermiş. Canım babam. Liseden beri adımın 'erkek avcısı'na çıkmasında büyük payı vardı.
Ne diyordum. Kader. Kesinlikle kaderi kendi ellerimle şekillendirmem gerektiğine inanıyordum ama kim olduğu önemliydi işte. Nerede yakışıklı görsem fiziğini süzmeden önce ilk olarak gözlerine bakardım. Beni etkileyip etkilemediğine. Bugüne kadar böyle biriyle sadece bir defa karşılaşmıştım. O da evli olduğu için platonikliğimi yaklaşık on haftada falan yenmiştim zaten.
Konuyu nereye getireceğimi biliyorsunuz. Şu kalbi kırık, karizmatik damat... O düğünde yanında boy gösteren kişi olmak için nelerimi vermezdim diye o gece düşünmekten uyku uyuyamamıştım. Bir kere adam kaderimdi. Bu kesin bir kanıydı. Üstelik adama bakmak için çaba sarf etmemiştim. Adamın kendisi benimle bakışmıştı lan. Gözlerinde farklı bir anlam vardı adeta. Bütün bunlar depresyondaki beynimin hayal ürünü olamazdı. O adam benimdi, benim kalacaktı işte.
Aşık mı olmuştum? Bu soruyu sormam için bile, adamla bir iki diyalog kurmam gerekiyordu. Yixing'e adamı gördüğümde çektiğim sancıları anlatsam beni ciddiye almayacağını biliyordum. Hatta emindim. 'Ne aşkı lan? Kim seni ciddiye alıp aşık olsun?' Diyeceğine mührümü basardım. Aslında haklıydı da. Hiç ilişkilerimde ciddi olmamıştım ben. Genelde giriş gelişme sonuç olarak tabir edilen ilişkilere ben direkt gelişme kısmından girip sonuca bağlamadan kapatıp gidiyordum. Ama bu seferki ilişkimde giriş olmalıydı. Başarmalıydım.
---
"Sana, aşık oldum diyorum, neden inanmıyorsun?!" Yixing'den alacağım tepkiyi iyi bildiğim için içimdekileri dışarı savurma isteğimle yanıp tutuşarak Jongdae'ye dökülmeye karar verdiğimin üçüncü saniyesinde pişman olmuştum. Adamın kollarına asılıp aşık oldum diye haykırıyordum resmen ama şerefsiz herif kahkaha atmaktan başka bir halt yapmıyordu.
"Bu gürültü ne?" Yixing'in içeride yankılanan sesi Jongdae'nin üzerinden inmeme ve hızlı bir toparlanışa geçiş yapmama sebep olmuştu. Duyarsa sıçardım. Özellikle iş ortağına özel duygular beslediğimi duyarsa büyük sıçardım. "Ah, Jongdae. Niye ağlatıyorsun şunu? Zaten depresyonda. Ne istiyorsa ver gitsin."
"Adama bak lan. Sanki çocuğuna emzik vermesi için karısını uyarıyor."
"İnanabiliyor musun Yixing? Bu dangalak aşık olmuş." Söylememesi için çabalamama bile izin vermeden salmıştı şerefsiz. Yılın en şerefsiz arkadaşı ilan ediyordum Kim Jongdae'yi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Worst of You || chanbaek
FanfictionBana en kötü halini ver çünkü nasıl olsa seni isteyeceğim. *Maisie Peters - Worst of You şarkısından esinlenilmiştir.*