Yanaklarımdan süzülen yaşları hızlı hızlı silmeye çalışıyordum. Durduramıyorum. Ellerimi yüzümden çekip boy aynasına baktığımda kızarmış burnum ve şişmiş gözlerimi gördüm. Ama b-ben...
Mutluluktan kendimden bağımsız ağlıyordum. Gelinlik vardı üzerimde. Ve ben ağlıyorum. Hayır mutluluktan ağlıyorum. Gözlerim kızardı. Birazdan düğünümüz başlayacak ama. Faruk gelecekti. Kendi düğünümü berbat ediyorum. Kınamda bu kadar olmamıştım. Ben ne yapacağım?
Kapının tıklatılmasıyla burnumu çektim. Kendimi suçlu bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Ah...
Kapının aralanmasıyla başımı eğdim. Allahım...
Önümde hissettiğim hareketlilikle kalp atışlarım hızlanmıştı. Kokusu burnuma geliyordu. Ben ne yapacağım?
"İkra..."
Neşeli ve heyecanlı gelen sesiyle yanaklarım kasıldı. Karşımda duruyordu. Acaba başımı kaldırmamı mı bekliyor? Sanırım...
"Çok güzelsin."
Yeşile kırmızı yakışmıyordu hani? Allahım...
Saçmalıyorum...
Başımı ürkekçe kaldırdığımda hoş gülümsemesini gördüm. Gülümsemesi silinirken yutkunmuştum. Ama...
"Bir şey mi oldu?"
Telaşlı gelen sesiyle içten içe kendime kızdım. Ya üzüyorum sürekli onu. B-ben...
"H-hayır sadece yeşile kırmızı yakıştı."
Kasılan yüzü gevşerken sesini duydum.
"Nasıl?"
Gözlerim anlamadığım bir şekilde üzerine kaydı. Takım elbise çok yakışmıştı ona. Biz dışarı çıkacaktık de mi? Çıkmasak mı?
"İkra..."
Gözlerim biraz kayan kravatına takıldığında elim istemsizce kravatına değdi. Kravatını düzeltiyordum. Teyze kızı dışarda mı acaba?
Belime sarılan kollarla hızla başımı kaldırdım.
"Hı..."
Gülümsüyordu. Yanaklarım hızla yanarken gözlerimi kırpıştırdım.
"İkra..."
"Faruk..."
Güldü. Bu hâline anlam veremezken elimi yavaşça kravatından çektim. Acıyan gözlerimi kapatıp açtım. O an sesi geldi kulağıma.
"Neden ağladın?"
Hüzünlü gelen sesi üzerime diken gibi batmıştı. Başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Bana değer veriyordu. Hayır ağlamayacağım...
"Y-yani ben istemedim. Üzülmedim ben. Yani mutluluktan oldu."
Beklentiyle bana bakarken devam ettim.
"Vallahi."
Yüzünde gülümsemesi gitgide büyürken gülümsedim. Kollarını sıklaştırıp bana sarılmıştı. Kollarımı boynuna sarıverdim. Kokusu burnuma gelirken gözlerim dolmuştu. Gözlerimi kırpıştırdım.
"Faruk düğün ne zaman başlıyor?"
Hafifçe burnumu çektim. Kolları gevşerken başımı eğmiştim.
"Bizi bekliyorlardı."
Başımı yavaşça kaldırdım. Solmayan gülümsemesi ile bana bakıyordu. Burukça gülümsedim. Elim yüzüme giderken dudağımı araladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEŞİL
EspiritualYeşil iri gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Ne güzel gözleri var. Başındaki yeşil şal ve gözlerinin yeşilliği ile gözlerimi ondan alamıyordum. Gözlerinin içine baktığımda parkta yalnız başına kalmış bir çocuğun kırgınlığı gibi bir duygu geçti içim...