Son vize sınavımızı da atlattık. Şükürler olsun, güzel geçti. Mutluyuz.
Arabaya doğru ilerlerken aklıma gelenle adımlarım yavaşladı. O gün Faruk'un düşündüğü gibi dekan beni çağırmamış. Sınıftan benimle uğraşan pisliğin bir oyunuydu. Sınıftaki birkaç kişiyi de oyununa alet etmiş. Bu olayı öğrendikten sonra zor tutmuştum Faruk'u. Olanları düşündükçe içim sıkılıyor. Anlıyorum ki içimdeki sıkkınlığımın sebebi buymuş.
Bana bir şey belli etmek istememişti gitmemi istemediği o gün. Sinirlenmişti. O hâlini unutamıyorum. Çok mu kızdırıyorum onu? O zaman bana kızmadığını biliyorum ama başka zamanlar...
"İkra..."
Başımı çevirdiğimde beklentili hâlde bana bakıyordu. Gülümsemeye çabaladım. Yanıma gelip kapıyı açtığında gözlerimi ona çevirdim. Hafif çatılı kaşlarıyla bana bakıyordu. Acaba dışardan nasıl gözüküyorum?
"Yeşil'im..." dedi yumuşak ses tonuyla. Yutkunamadım.
"F-faruk... Ben seni çok mu kızdırıyorum?"
Anlamaz hâlde bana baktığında devam ettim.
"Çok mu inatçıyım?"
Gözlerini etrafta gezdirip bana döndüğünde burnumu hafifçe çekiverdim. Gözlerim yanıyordu. Onun üzülmesini hiç istemiyorum.
"Evimizde konuşalım mı?"
Sözleri üzerine moralim bozulmuştu.
"Niye? Arabaya binmezsem herkesin içinde kucağına alıp arabaya zorla mı bindirirsin?"
Sesim biraz sert çıkmıştı. Ben neden böyle bir şey dedim ki? Elini saçından geçirip arkasını döndü. Anlamıyorum.
"Özür dilerim." dedim gözlerim dolarken. Onun yanında kendimi yük gibi hissediyorum bu aralar. Kokusunu yakından hissederken sıkı sıkıya sarılmıştı bana. Gözlerimi kırpıştırdım. O an içimi okşayan sesi geldi kulağıma. Faruk...
"Orda kendime kızdım ben. Sana hiç kızmadım. Açıklama yapsaydım eğer, kendimi tutamayabilirdim. Senin yerine giderdim oraya-"
Sustu. Aklımdaki kötü düşünceler yavaş yavaş dağılıyordu. Devam etti.
"O gün kimse yoktu etrafımızda. Seni ikna etmek için rahat tarafımı kullandım. İkna olacağını biliyordum. İkna olmasaydın dediğimi yapardım ki zaten ortam uygundu. Senin ve benim rahatsız olacağım bir ortamda değildik. Rahatım... Bu özelliğimden rahatsız olduğun için bunu kullandım. Ancak öyle kabul ederdin. Nabza göre şerbet..."
Hafiften güldü. Hissettiğim kalp atışlarımla başımı kaldırdım. Yanaklarım kasılıyordu. Kocaman gülümsemesi ile bana bakıyordu. Gözlerimi ondan ayıramazken içimden geçeni söyledim.
"Ben rahat hâlini seviyorum ki."
Elimin altındaki kalbinin hızlanmasıyla kalp atışlarımı hissettim. Kalbi güzelim...
"Sen beni kırmak istemezsin kalbi güzelim. Bilmeden senin kalbini kırarsam söyle olur mu?"
Dolan gözleriyle başını eğdi. F-faruk...
"T-tamam."
Kollarım boynuna uzanırken yakından gelen seslerle duraksadım. Kollarını benden uzaklaştırmıştı. Sınıftan birkaç kız bir arabaya biniyordu. Gözlerim eşime gittiğinde kapıyı aralamıştı. Kızarmış gözleriyle gülümsüyordu. Gözlerimi kırpıştırıp
gülümsedim. Rahat kocam benim......
"Faruk..."
"Bi dakika."
Başımı hafifçe sallayıp önüme döndüm. Çatal kaşıklarımızı ayarlasam iyi olacak. Bardakları da masaya yerleştirdikten sonra başımı kaldırdım. Hâlâ salatayla uğraşıyordu. İyice meraklanmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEŞİL
SpiritualYeşil iri gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Ne güzel gözleri var. Başındaki yeşil şal ve gözlerinin yeşilliği ile gözlerimi ondan alamıyordum. Gözlerinin içine baktığımda parkta yalnız başına kalmış bir çocuğun kırgınlığı gibi bir duygu geçti içim...