Uyandığımda herkes başımda bekliyordu. O lanet odaya almışlardı gene. Canım acıyordu biraz. O iğne darbeleri kadar acıtmıyordu. Canım acayip şekilde yanmıştı. Hiç tatmadığım bir acı çeşidiydi. Vurulmak, ardından uyuşmadan dikiş atılması. Herkesin gözü benim üzerimdeydi. O adamda bir sandalyeye oturmuş ellerini birleştirmiş bana bakıyordu. Ağzımı açmaya mecalim kalmamıştı. Gözlerimle hepsinin yüz ifadesini taramıştım ama o adam.. Daha bir başka bakıyordu. Bakışları değişikti. Kimsenin bakmadığı gibi bakıyordu gözlerimin içine.
Kollarımdan destek alarak yatakta kendimi geriye doğru ittirdim. Canım yanmıştı ve acayip tuvaletim gelmişti. Tam zamanında geldi -_- Dikkatli nir şekilde ayaklarımı yataktan sarkıtarak yavaşça ayağa kalktım. Bütün gözler benim üzerime odaklanmıştı. Yavaşça yürümeye başladığımda o adam gözlerini iyice bana dikmişti.
-''Nereye gidiyorsun ?''
-''Bu evde işemenin yasak olduğunu sanmıyorum.''
Muzip bir gülümseme yerleşmişti suratına. Piç -_- Böyle insanlardan nefret ediyorum. Yavaş yada hızlı, ölçemediğim adımlarla tuvalete gittikten sonra tuvalete girip arkamdan kapıyı kapattım. Aynada kendime baktıktan sonra yüzümü yıkayıp kendime gelmeyi denedim ama hiçbir işe yaramamış gibi görünüyordu. Gözlerim ağlamaktan şişmişti. Sanki dövmüşler ve darmadağın bir suratla geziyormuşum gibi hissettim kendimi.
Neden böyle olmuştu. Daha önce kimseye zarar vermediğini söylemişti ama gözlerini kırpmadan basmıştı o tetiğe. Zarar vermekten kastı öldürmek miydi yoksa ? Olabilirdi. Şu saatten sonra onun azılı bir katil bile olduğuna inanbilirdim.
İşimi bitirdikten sonra kapıyı açıp kendimi hızlı bir şekilde dışarı attım. Odaya geldiğimde herkesin kafası kapıya dönmüş ve beni izlemeye devam etmişlerdi. Yavaşça yatağa oturduktan sonra tam ayaklarımı da koymaya yeltenmiştim ki Bora yardıma gelmişti. Ama ben onu gözlerimle durdurmuştum. Bu soğujluk bir anda nerden geldi bilmiyordum ama olmuştu işte.
Ben ekşından bahsederken böyle bir hayat istememiştim ki. Hergün mutsuz ve olaylı geçiyordu resmen. Bıçaklanmam, kaçırılmam, vurulmam, bir insanın önümde ölmesi ve benim hiçbirşey yapamamam. Gerçekten bu değildi istediğim. Ben ekşın isterken, daha çok arkadaşımın olmasını, ailemin eksikliğini doldurmasını istemiştim. Ama yaşadığım hayat bunun tam tersiydi.
Bora yavaşça geri çekildikten sonra adını hala bilmediğim, ismini katil koyduğum adam konuşmaya başlamıştı. Dikkatli ve doğru sözcükleri bulmaya çalışıyordu sanki.
-''Bora.'' diye seslendi önce.
Sadece Bora'nın değil bütün kafalar sesin geldiği yöne dönmüştü benimki de dahil.
-''Ne zaman imzalıyoruz evrakları.''
Bora evrak dediğini duyduğu anda küfür edip üstüne yürümüştü. Onu sakinleştirmek için seslenmeme rağmen dinlemeyip büyük ve hızlı bir yumruk geçirmişti yüzüne. Adam kafasını Bora'ya çevirdikten sonra yere tükürüp konuşmasına devam etti. Onu hiç kaale almıyordu. Sergilediği davranışlara, ettiği küfürlere rağmen.
-''Bak biliyorsun ki o evrakları imzalamadan asla buradan çıkamazsınız. Yadda siz çıkabilirsiniz ama o bu halde asla çıkamaz ve benimle yaşamaya mahkum kalır.''
Gözleriyle arsızca beni işaret etmişti. Bana işaretten çok taciz edici gibi gelmişti. Kim isterdi ki onunla kalmak ? Ama biliyordum ki bu ihale Bora ve babası için çok önemliydi. Bunun için direniyorduk ya zaten. Bunun için vurulup, o kadar acı çekmiştim. Ağzımdan çıkan tek cümle;
-''Verme Bora o ihalenin sizin için önemini düşün.'' olmuştu.
Kafasını hızla çevirip gözlerimin derinliklerine bakmaya başlamıştı. O kadar anlamlı bakıyordu ki. Gözlerinden anlamıştım birşeyler diyeceğini. Ama diyecekleri iyi şeyler değildi. Bora2nın babası iflas edecek duruma bile gelebilirdi bu ihaleyi kaybederse. Ne kadar çok didinip, kazanmak için uğraşmıştı belki. Gecesini gündüzüne katmıştı.
-''Bunu senin ve diğerlerinin canı pahasına yapmalıyım.''
Bir yanda gözlerimel diğer yandan bağırarak ''Hayır.'' diye bağırmıştım ama kulaklarını benim dediklerime kapatmıştı.
-''Getirin evrakları. İmzalayacağım.''
Adam gene gülmeye başladığında adamlarına seslendi. 2 izbandut gibi herif ellerinde bir kaç kağıt ve kalemle geldikten sonra komodinin üstüne bırakıp çıktılar. Bora kağıtları ve kalemi bırakılan yerden aldıktan sonra imzalayıp koltukta gevşekçe uzanmış adama uzattı. Adam kağıtları aldıktan sonra;
-''Artık özgürsünüz.'' diyerek kapıyı göstermişti.
Hare ve ablamdan yardım alarak yataktan kalktıktan sonra kollarına girip yürümeye başlamıştım ki Bora yanımıza damlayıvermişti. Belimden ve bacaklarımdan tuttuktan sonra bir anda kendimi havada çırpınırken bulmuştum. Yere indirmeyeceğini anladığımda kendimi bırakıp boynuna sarılmıştım. Merdivenlerden indikten sonra buraya gelirken bindiğimiz arabay binip tekrardan yola koyulduk. ama yara sızlamaya başlmıştı.
Evin önüne geldikten sonra Bora arabadan inip beni tekrardan kucağına almıştı. Yanımıza ablamda geldikten sonra üçümüz asansöre binmiştik. Hare ve Emre merdivenlerden çıkıyorlardı. Bizim kata gelip kapı açıldığında Bora anahtarın cebinde olduğunu ablama ssöyledi. Ablamda elini ceketinin cebine attıktan sonra çıkartıp kapıyı açtı. Hızla odaya geçtikten sonra beni yatağa yatırıp gardolabın yanına gitti. Kapakları kendine çekip bakınmaya başladı.
Pijama takımlarımı bulup yanıma geldikten sonra tişörtümün eteklerinden tutup başımdan çıkarttı. Elindeki pijamayı başımdan geçirdikten sonra Pijamanın altınıda giydirip yorganın altına girmeme yardım etti. Gerçekten yorucu bir gün olmuştu. Helede benim için. Uyumaya ihtiyacım vardı hemde uzun süre. Gözlerimi sımsıkı kapattıktan sonra yorganı kafama çektim.
Uyku zaten çok çabuk ele geçirmişti güçsüz bedenimi. Sadece Bora'nın kesik iç çekişlerini ve son söylediğini duymuştum. Saçlarımı okşamaya devam ederken;
-''Hepsi benim yüzünden özür dilerim.'' demişti.