Sabah uyandığımda dün gece koltukta uyuyakaldığım gelmişti aklıma. Belime giren keskin bir ağrıyla yüzümü ekşitmem bir olmuştu. Kafamı geriye atmam ve gözlerimi açmamla Bora'nın dizlerinde uyuduğumu görmem bir olmuştu. Gitmemişti. Beni bırakıp gitmemişti işte. Ne kadar sözlerimle kırsamda hala seviyordu beni. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki çene kemiği öne doğru çıkmıştı. Sinirliydi hala kendini sıkıyordu.
Yavaş hareketlerle dizinden kalktıktan sonra üstümdeki pikeyle hafifçe üstünü örttüm. Hare ve Emre'nin odasının kapısı aralık olduğundan kafamı hafifçe içeri uzatmıştım ama ikiside odada yoktu. Yataklarını toplayıp gitmişlerdi. Hare'nin gece okul kayıtlarıyla ilgili konuştuğunu hatırlayınca kapıyı ses çıkartmadan kapatıp mutfağa geçtim. Ben ne yapabilirim de bu çocuk beni affedebilir ? En iyisi ilk olarak güzel bir kahvaltı masası hazırlamaktı. Kalbini gerçekten fazlasıyla kırmıştım.
Komidinin üstünden tokamı alıp saçımı topuz şekline soktuktan sonra kapıda asılı olan mutfak önlüğünü taktım. İlk işim çaydanlığı yıkayıp yeniden demlemek olmuştu. Dolaptann indirdiğim tabak ve bardakları masaya koyduktan sonra çekmeceyi çekip çatal ve çay kaşıklarınıda çıkarttım. Dolaptan çıkarttığım kahvaltıklardan ikimize yeticek kadar tabaklara ayırdıktan sonra masanın ortasına yerleştirip tezgahın üstündeki patatesleri soymaya koyuldum. Patetes. İkimizde çok seviyoruz. Ama o herşeyden daha çok seviyor.
Patetesleride soyup çubuk şeklinde dilimledikten sonra içi yağ dolu tencereye atıp kızarmalarını izlemeye başlamıştım. Bir anda dikkatim dağılınca tezgahın üzerindeki bulaşıkları toplayıp yıkadıktan sonra yerleştirdim yerlerine. kızaraan patatesleride tabağa koyduktan sonra masadaki herşey hazırlanmış oldu. Uyandırma vakti gelmişti.
Ne hızlı nede yavaş olan adımlarla salona geldiğimde hala uyuyordu. Koltuğun kenarına oturduktan sonra yanağına küçük bir öpücük kondurup seslenmiştim ama hiç oralı olmamıştı bile.
-''Bora uyansana.''
-''Ne var Ada ya 2 dakika uyutmuyorsun insanı.''
Evet bu sözünden sonra sinirlenmiş ve kendimi tutamayıp kolunu cimciklemiştim. Kolunu tutup sızlanarak oturmuştu koltuğa.
-''Ne yaptığını sanıyorsun kızım sen ?''
-''Sabahtan senin gönlünü almak için birşeyler yapmaya çalışıyorum. Seni öpücük ve güler yüzle uyandırıyorum ama senin dediğin sadece ne yaptığını sanıyorsun kızım sen oluyor öyle mi ?''
-''Ada o kadar kırıldı ki kalbim gece sana nasıl davranmam gerektiğini bile şaşırdım.''
-''Neden gitmedin o zaman. Neden geri geldin ? Neden seni kilitlediğim tüm kapıların anahtarı olarak görmeme izin veriyorsun ? Neyse boşuna konuşuyorum. Mutfakta seni bekleyen bir kahvaltı var. İstersen yersin ben çıkıyorum.''
Tam ayağa kalkmış gidiyordum ki kolumdan tutup kendine çekmesi bir olmuştu. Kollarını sardıktan sonra gülmeye başlamıştı.
-''Nereye gidiyorsun be kızım ? Seni ne kadar sevdiğimi bilmiyor musun ?''
-''Biliyorum ve bu yüzden seni kabul ettim ya.''
-''Beni kabul etmedin ki sen.'' diyerek yüzünü asmıştı.
-''Asma suratını sadece yorgun olduğum ve kendimi kaybettiğim bir zamanda ağzımdan çıkanlar.''
-''Ada çok seviyorum.''
Fazla birşey söylemesine kalmadan elinden tutup mutfağa götürdüm. İkimizde masaya oturduğumuzda oda bardaklara çayı koymaya başlamıştı. Yüzünü güldürmeyi başarmıştım. Gönlünü almayı başarmıştım.
Yemeğimizi yedikten sonra ben masayı toplarken oda bana yardım etmek istemişti ama ben izin vermedim. Tam bardakları yıkamaya başlamıştım ki belime sarılan ellerden dolayı biraz irkilmiştim.
Kulağıma eğilerek sadece ikimizin duyacağı bir şekilde;
-''Korkma benim.''
Yüzümü ona doğru döndüğümde eğilip yanağımı öpmüştü. Ve benim kalbim 2. defa böyle hızlı çarpmıştı. Utanmıştım. Kızarmışta olabilirdim. Kollarından kurtulduğumda sandalyeye oturup bir sigara yakmıştım. Karşıma geçip beni izlemeye başlamıştı .Gözünü ayırmaksızın bakıyordu.
Sigara bitip küllüğe bastırdığımda;
-''Biz okula gitmiyoruz ve devamsızlığımız çoğalıyor.'' dedim.
-''Sen devamsızlığı sorun etme doktordan raporlarımız alındı.''
Kafamı ''Peki.'' anlamında salladığımda gözlerimin derinine bakmaya başlamıştı. Birşey diyeceği her halinden belliydi.
-''Bugün film yada yabancı dizi izleyelim mi beraber ?''
Ve beni canımdan alan bir teklifle cezbetmişti. Elinden tutup içeri sürüklediğimde ona supernatural'ı açmasını söyledim. Koltuğa bir yastık daha getirdikten sonra mutfağa gidip dolaptan kolayıı almıştım. Yeni yemek yediğimiz için cipse, mısıra gerek yoktu.
Salona geri döndüğümde o çoktan koltukta yerini almıştı bile. Bende yanına gidip uzandığımda kollarını belime sarmıştı. Artık rahatsız olmuyordum bunu yapmasından. Önceden yanıma yakınlaşasına bile kızar, uzaklaşmaya çalışırdım ama şimdi ondan güvenli başka bir yer yok gibi düşünüyorum. Yanında huzurlu hissediyorum.
Kendimi kimselerin bilmediği bir şehrin sokaklarında yürüyormuş gibi hissediyorum. Keşfedilmeyen ıssız bir şehir burası. Sadece benim olduğum ve sadece beni kabullenen. Attığım her adımda kuş olup uçuyorum sanki. Beni delicesine mutlu etmeyi başarabiliyor.
Şu anda kendimi o kadar değişik hissediyorum ki. Buda benim ruh halim. Önceden içini dışını siyah bürümüş, kendini siyaha adamış bir kızdım. Agresif, bşına buyruk, aşık olmak istemeyen. Ama ben, ne tam olarak siyahım, neden tam olarak beyaz. Ne içim kan ağlayacak kadar mutsuz nede karnımda kelebekler uçuşacak kadar mutlu. Hiç gülmüyor muyum ? Gülüyorum. Hiç ağlamıyor muyum ? Ağlıyorum. Ama hiçbirini zirvesinde yaşamıyorum. Ve ben bu dengesizliğimden çok yoruluyorum.İçinden çıkamadığım sorunlarım var ve benim çenem açılmadıkça hiçbirşey düzelmeyecek. Ve bu işin içinden çıkamıycam. Ve yine biliyorum ki ben ömrüm boyuncada çenemi açamıycam. Yoruldum. Ağlayacaksam hüngür hüngür ağlamak, güleceksemde kahkahalara boğulmak istiyorum. Ama ne yazık ki çıkmazlarda kalmaya devam ediyorum.
Ve içime bir umut ışığı dolmuştu. Bilmediğim bir ses içimden gelen bir istekle kulağıma fısıldadı;
-''Merak etme iyi günler kapıda.''
![](https://img.wattpad.com/cover/26994324-288-k81892.jpg)