Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Karşımdaki koltuktada Bora kollarını birbirine sarıp uyuyakalmıştı. Yorganı üstümden atıp ayaklarımı yere uzatınca ona bakıp düşünmeye başladım. Ne olucak bu halimiz ? Nereden nereye geldik biz böyle ? Hiçbir konu hakkında fikrim yok. Ne desem ne yapsam bilemez haldeyim. Yataktan kalkıp oturma odasına geçtiğimde Emre ve Hare televizyon izliyorlardı kahkahalar içinde. Benim odaya girdiğimi farkedince ikiside birden toplandılar. Kafamı yana yatırdıktan sonra neşeli olmaya çalışan bir sesle;
-"Naber ?" dedim.
-"İyiyiz. Film izlemek ister misin ?"
-"Yok iyiyim ben böyle. Anıl'ın yanına gidecem zaten."
-"Peki canım dikkat et. Ya da gelmemi ister misin ?"
-"Gerek yok. Kendim gitsem daha iyi."
Kafasını "Peki." anlamında salladıktan sonra odaya girip montumu ve telefonumu aldım. Yorucu bir gün olacağı herhalinden belliydi.
Bugün 14 şubat. Sevgililer günü. Ben hiç bu günün mutluluğunu yaşamamıştım. Daha doğrusu yaşatacak bir kişilik olmamıştı karşımda. Bugünde ne bir hediye almıştım nede bana bir hediye alınmıştı. Alabileceğim kimsem yoktu ki. Neyse bugün önemsiz bir gün. Kafaya takılmaz, iç çekilmez, diğer günlerden farkı olmayan bir gün.
Sokaktan çıkınca anayoldan karşıya geçmek için ışığın yanmasını bekliyordum ama lanet olasıca bir türlü yanmamıştı. Arabaların geçmediği bir anda hızlıca karşıya geçtikten sonra mezarlığa giden yola girip yavaş yavaş yürümeye başladım. Kapısının önüne geldiğimde hiç tereddüt etmeden hızlıca girip yanına ulaştım. Karşısında dikilmeye yüzüm bile yoktu. Onu unutmuştum resmen kendi dertlerim yüzünden.
-"Bana kızgın mısın ?"
-"Kızgınsın biliyorum. Seni burada soğuk ve yalnız bıraktım diye kızgınsın. İnan bana nasıl bu hale geldim bende bilmiyorum. Ben nasıl bir insanım diye düşünüyorum gecelerce. Seni tercih etmeliydim Anıl. O gün kalbim durduğunda seninle gelmeliydim. Neden bilmiyorum ama Hare'yi bırakamadım. Çünkü beni hayata o bağladı. Çünkü ablamdan bile daha önemli benim için. Biliyorum hata yaptım onu seçerek. Benim halimi gördükçe gülüyorsundur. Evet hislerimde ilk defa yanıldım ve onun beni sevdiğini sandım. Kimse sevmez beni demi Anıl ? Kimse sahiplenmez sen gibi. Keşke yanımda olsaydın. Sevgili olanlardan bile daha iyi bir gün geçirirdik beraber. Çok özledim seni. Bana kızmanı, şakalaşmalarımızı, en cokta bana sahip çıkıp huzurlu hissettirmeni. Annenin yanına uğramıyorum ne zamandır. Kardeşin büyüdü mü onu bile bilmiyorum. Ama sana söz verdim ilk gün ben. Bundan sonra her zaman yanlarında olmaya çalışıcam gerçekten. Fazla konuştum gene. Hatırlıyorum da. Hep çenesi düşük derdin. Bir susta motorun soğusun derdin. O motor soğuyalı çok oldu. Hem seni özledi hemde seninle konuşmayı. Ses kayıtlarını dinliyorum hala. Gece yatmadan önce. Herkes müzik dinlediğimi sanıyor ama ben senin sesinle uyuyorum. Resimlerine bakıp, ağlayarak uyuyakalıyorum her gece. Keşke o kaza günü sen değilde ben ölseydim. Senin kaybedecek onca şeyin varken benim ölümden korkacak hiçbirseyim yoktu. Senin ailen vardı. O kadar şanslılardı ki senin gibi bir oğulları olduğu için. Bense tam tersiydim. Sürekli annesiyle kavga eden, babasının sevmedigi, ablasının kardeş olarak görmediği o kız. Herkesin tabiriyle GÜÇLÜ ADA. Ben güçlü değilim ki. Külkesidisinden bile beter bir insanım sadece. Oysa sen. Hayallerin vardı. Üniversiteye gidicektin. Her istediğini yapıcaktın. Benim hayalim bile yoktu Anıl. Neden ben değilde sen öldün ? Neyse fazla konuştum bugünlük bu kadar yeter. Seni seviyorum. Sensiz geçirdiğim 2. Sevgililer günü yani bize göre en iyi geçirdiğimiz gün kutlu olsun."
Mezarın mermerinden kalkıp yürümeye başladım ama ayaklarım resmen gitmek istemiyordu. Kapının önüne geldiğimde son kez arkama dönüp baktım ve hızla ordan uzaklaştım. Caddeye geldiğimde kaldırıma oturup nefes almaya başladım. Hava gene ne ara bu kadar kararmıştı ? Vaktin nasıl geçtiğini gerçekten idrak edemiyordum. Nefesim düzeldiğinde kaldırımdan kalkıp üstümü çırptıktan sonra karşıya geçip evin bulunduğu sokağa girdim. Kapının önüne geldiğimde kapıyı çalıp beklemeye başladım. Ama kapı açılmamıştı. İkinci tıklattığımda kapının aralık olduğunu farkedince eve daldım direk.
Yerde gül yaprakları, etrafta mumlar, balonlar. Neydi bu şimdi !? Mumdan ve yere serpilmiş gülleri takip ettiğimde kendimi oturma odasında buldum ama kimse yoktu. Seslice;
-"Vay be Emre'ye bak sen Hare için neler hazırlamış." demiştim ama arkamdan gelen sesle çığlık atmam bir olmuştu.
-"Herşey senin için."
Borayı karşımda gördüğümde tepkisiz kalmam bir olmuştu. Gene başlamıştı saçmalamaya. Ne gerek vardı buna ? Çıkmıyoruz ki biz. Hala neden kafamı karıştırmak için sebeb üretiyor ?
-"Boraa."
-"Sus biliyorum Ada çıkmıyoruz."
-"Neden yapıyorsun o zaman bunları. Haketmeyen biri için neden uğraşıp kendini harab ediyorsun ?"
-"Çünkü senin için birşey yapıyorsam çıkmamıza gerek yok. Ben seni seviyorum ve bir gün olsun yüzünün gülmesini istedim olay sadece bu."
Kafamı odaya çevirip hissizce etraftakilere baktım. Ben uyurken resimlerimi çekmiş heryerde onlar vardı. Yerde gül yaprakları kenarları mum olan bir yol. Ve bu yolun sonunda koca bir demet gül ve hediyeler.
Bu hediye sevdiğim adamdan gelmiş olsaydı ne kadar sevinirdim kim bilir. Ama sevinemiyorum bile. Ama onu da kıramam.
Yavaş adımlarla yanına gittiğimde hızlı beline sarılıp yüzümü boynuna saklamıştım. Utandım çünkü. O beni bu kadar çok severken benim bu kadar nasıl mal olduğumu düşünerek utandım.
-"Teşekkür ederim gerçekten çok teşekkür ederim. Daha önce böyle bir hediye hiç almamıştım."
-"Sen benim sevgilim olsanda olmasanda ben yaşadığım sürece hediye almaya devam ediceksin bitanem."
Kapı aralanıp Emre ve Hare'nin elinde bir pastayla gelmesiyle odanın içini mum ışığı doldurmuştu. Ne yani hepsi mi benim için uğraşmıştı ?
-"Hepinize teşekkür ederim."
Gözlerimden yaşlar ben farketmeden gene akmaya başlamıştı. Baş parmağımın tersiyle silmeye kalktığımda Bora hızlıca yanıma gelip yaşları silip ellerini tutmuştu. Ne olduğunu anlamaz bir şekilde bakarken çenemden tutup gözlerimin derinkiklerine bakmaya başlamıştı. Ve ağzından dökülen kelimelerle beni benden alıyordu resmen.
-"Sana hediye alıcağım nice beraber senelere."
Ve bir teşekkürler öpücüğünü çoktan merak etmişti. Öptüğümde yanaklarının kızardığını görünce bende utanmıştım.
-"Ve her zaman seveceğim kadından hayatın en güzel hediyesini aldım bile."