Okullar tatil olduğu için gene evdeydim. Dışarı çıkmak istiyorum ama hasta olduğum için istemiyorum da bir yandan. Zaten Meriç'le konuşmuyoruz. Hare'yi de fazla sıkmamak için onunlada fazla görüşmüyorum. Sonunda da Bora'dan da kurtulmuştum sanırım. Yani öyle düşünüyorum. Çünkü o günden beri ne aramıştı ne sormuştu ne de ben sokakta görmüştüm. Canım gerçekten haddinden fazla sıkılmıştı. Gezip dolaşmalıydım. Gardolaptan kıyafetlerimi alıp üstümü değiştirdikten sonra dışarı çıktığım anda Hare'yle karşılaşmam bir olmuştu.
-''Bende sana geliyordum canım gezelim mi biraz ?''
-''Olur bir kafe var sahilin orda gidelim mi ?''
-''Tamam hadi gidelim.''
Geçen gittiğim kafeye doğru yola çıkmıştık ve 10 dakikalık bir mesafeden sonra içeri girip bir masaya yerleştik. Hare'de benim gibi kafeyi çok beğenmişti. Çok güzel dekore edilmişti. Yerlerdeki kumlar daha değişik bir hava katıyordu mekana. Kahvelerimizi söyledikten sonra Hare bana dik dik bakmaya başlamıştı.
-''Neler oldu dökül bakalım.''
-''Birşey olduğu yok. Nerden çıkardın bunu ?''
-''Ada bana yalan söyleme seni tanıyorum artık. Bir sıkıntın var ve bana anlatmıyorsun. Ve bu arada unutmadım okuldada bir kızı ddövmüşsün. Kızın burnunu kıracak kadar ne sinirlendirdi seni ?''
-''Burnu mu kırılmış ?''
-''Ada beni delirtme ne olduysa anlat yoksa bende senin burnunu kırıcam burda.''
-''Kız benim hakkımda bilmeden konuştu. Yapmadığım birşey için suçladı bende patlattım bir tane yüzüne.''
Gözlerini devirip bana baktığında bende ''Ne var niye öyle bakıyorsun.'' bakışımı attım hemen. Gerçekten sıkılmıştım bu şehirden. Geldiğim günden itibaren. Ablamın yanına taşınmayı gerçekten kafama koymuştum. Başka bir seçeneğimde yoktu zaten. Meriç'in yüzünü bile göresim gelmiyordu. Ondan nefret etmeye başlamıştım açıkcası. Kendi uzaklaştırmıştı beni kendinden.
-''Ada ne düşünüyorsun ?''
-''Ben gidicem Hare.''
-''Ada nereye gidiceksin saçmalama.''
-''Ablamın yanına gidicem çok sıkıldım buradan. Gerçekten ben Eskişehir'de daha mutluydum. Kimseyle iletişim kurmuyordum tamam kabul ama burada kurdumda noldu hayatım daha başka bir şeye dönüşmedi mi ?''
Sustu. Hare'de sustu. Sevmiyorum bunu. Bana haklı olduğumu söyleyin. Ne geçti elime iletişim kurmakla. Kararımı da vermiştim bu gece ablamın yanına gidicem gelmemek üzere. Herkesin canı cehenneme. İnsanların hakkımda ne düşündüğü umrumda bile değil. Kimse umrumda değil.
Kahveler bitip kalktığımızda saat 1'di. Eve gidip hemen hazırlanabilirdim. 10 dakika sonra eve girdiğimde annemlere artık orada yaşayacağımı belirten bir not bırakıp odama çıktım. Dolaptan kıyafetlerimi alıp valize tıktıktan sonra artık hazırdım. Sadece ablamı aramam gerekiyordu. Rehberden numarasını bulup aramamdan 5 dakika sonra açabilmişti gerizekalı.
-''Abla.''
-''Ne oldu gene Ada ?''
-''Abla ben Eskişehir'e geliyorum. Tamamen. Okulada orda devam edicem.''
-''Ne zaman gelirsin ?''
-''Gece orada olurum.''
-''Tamam almaya gelirim.''
Telefonu kapattıktan sonra valizimi aşağıya kapının yanına indirip mutfağa geçtim. 1 tane sigara içtikten sonra ceketimi giyip valizle beraber kapının önüne çıktım. Emre, Yiğit ve Hare kapının önündeydiler. Beni görünce koşar adım yanıma geldiler.
-'' Ada nereye gidiyorsun ? Valiz falan ?''
-''Emre ben Eskişehir'e geri dönüyorum. Okula da orada devam edicem.''
-''Ada Meriç yüzünden gitmiyorsundur umarım.''
-''Kimse umrumda değil çocuklar gerçekten. Sadece buraya geldikten sonra hayatımın ne kadar berbat olduğunu farkettim ben eski Ada'yı istiyorum sadece bu. Neyse gelin vedalaşalım belki bir daha göremem sizi.''
-''Ada saçmaladığının farkında mısın ? Ne demek bir daha göremem sizi tatilde buradasın gezeriz falan bekliyoruz yoksa ben seni almaya gelirim.''
-''Peki peki. Siz antrenamana gidiceksiniz sanırım üstünüze bakılırsa.''
-''Evet antrenman. Meriç'i bekliyoruz.''
Yiğit'in ''İşte oda geldi.'' demesiyle karşı tarafa bakmam bir olmuştu. Hare, Emre ve Yiğit'e sarıldıktan sonra arkamı dönüp hızla anayola çıktım. Bir taksi durdurduktan sonra otogara götürmesini söyledim. Yol o kadar kalkabalıktı ki 25 dakikada anca gelebilmiştik. Veznelerden birine gidip birazdan kalkacak olan otobüse biletimi kestirdiğimde otobüsün yanına gidip muavine valizi verdim. Ve artık gitme zamanı. Otobüse binip yerime oturduktan sonra kafamı cama dayadım. Herkesin arkadaşları birilerini uğurlamaya gelmişti. Gözümden gelen bir damla yaşla kendimi daha çok koyvermiştim işte. Ben bunları yaşayacak kadar ne zarar vermiştim insanlara diye düşünürken camın tıklatılmasıyla gözlerimi açtım. Camdan aşağıya baktığımda herkes gelmişti. Buradaydılar işte. Yerimden kalkıp aşağıya indiğimde Hare öyle bir sarılmıştı ki. Üstelik bir de ağlıyordu. İşte hayatımda var olabilecek en güzel arkadaş.
-''Ada nolur gitme ben sensiz naparım.''
-''Canım bende ne yapıcağımı bilmiyorum sensiz ama gitmek zorundayım. Burda hiç olmadığım kadar mutsuzum. Eski hayatım siyahtı karanlıktı belki ama orada daha mutluydum ben.''
Arkadan Meriç Herkül'le birlikte geldiğinde daha çok ağlamaya başlamıştım. Dizlerimin üzerine çöküp ona baktığımda gitmemi istemeyen bir ses tonuyla benimle konuşuyor gibiydi.
-''Gitmem gerek oğlum. Burada kalırsam çok kişi üzülücek benim yüzümden.''
Muavinin seslenmesiyle artık gitme vaktinin geldiğini anlamıştım. Buraya geldiğimden beri bana en çok Emre ve Yiğit yardımcı olmuşlardı. Hepsine tek tek sarıldıktan sonra sıra Meriç'e gelmişti. Ona sarılamazdım şimdi olmazdı. Elimi uzatıp ''hoşçakal'' dediğim sırada kendimi kollarının arasında bulmuştum. Ama gitmem gerek ne olursa olsun.
Otobüse binip cam kenarına geçtiğimde Hare Emre'ye sarılmış ağlıyordu. Can dostum ben sensiz napıcam şimdi. Hayatımda sahip olduğum tek dostumsun sen. Tek ve bir daha göremeyeceğim tek dostum. Gözyaşlarımı gene tutamamıştım. Otobüs hareket ettiğinde son bir kez daha elimi sallayıp önüme döndüm. Onlara ne kadar çok bakarsam gidemezdim. Kopamazdım buradan. Ve ben bunu istemiyorum. Otogardan çıkıp çevre yoluna girdiğimizde kulaklığımı çıkartıp müzik dinlemeye başladım. Sanırım son dinlediğimde depresyondaydım çünkü baya kötü bir müzikle karşılaşmıştım. Telefondan buraya geldiğim günden beri çekindiğimiz fotoğraflara baktım. Neden böyle olmak zorundaydı ki ? Neden her zaman ki gibi üzülen ben olmuştum ?
Hiçbir kız çocuğu güçlü kadın olmak için doğmaz. Hepsi masum hayaller kuran, şımarık bir prensese benzerler. Kaderdir onları cadı, fettan, güçlü kadın yada kül kedisi yapan. Tutulmamış sözler, yaşanmamış mutluluklar, ölümler ve ayrılıklar güç verir onlara. Kurulan hayaller, iskambil kağıtlarından kule gibi yıkıldığında ezilmemek için o enkazın altında, güçlü olmak zorundadırlar. Öyleyse ben fazlasıyla bir kül kedisiyim. İyiymiş gibi davranıyorum ama aslında değilim. Kırılanın kalp olduğunu söylerler ama ben vücudumun her yerinde acıyı hissediyorum.