Ama Senin Burada Ne İşin Var !?

241 4 0
                                    

Sabah öyle bir ağrıyla uyanmıştım ki. Canımın hiç bu kadar yandığını hatırlamıyorum. Gözlerimi zar zor açtığımda yarayı büyük oranda etkileyecek bir pozisyonda uyuyakaldığımı gördüm. Allahtan yaraya zarar vermemiştim. Ama feci şekilde ağrı yapıyordu. Uykunun en tatlı yerinde uyandıracak kadar.

Yataktan kalkıp oturma odasına yönelip kapıyı açtığımda herkesin uyuduğunu gördüm. Normaldi kaç gündür hastahane de başımı bekliyorlardı. Anlamın odasına girdiğimde Hare'nin orda uyuduğunu farkettim. Yanına gidip seslenerek dürttüğümde uyku sersemlemesiyle;

-"Noldu Ada ?" dedi.

-"Birşey olmadı. Hastahaneye gitmemiz gerekiyor ya beraber gidelim oranda gezeriz diycektim. Tabi istersen."

-"Tamam sen hazırlan bende hazırlanayım sonra çıkalım. "

Odanın kapısını kapatıp kendi odama girdiğimde gardolabın kapaklarını açıp beyaz tonlarında bir gömlek, siyah pantolon giydiğinde saçlarımıda örgü yapmıştım. Kırmızı ruj sürüp, sadece bir makyaj yaptıktan sonra ceketimi giyip odadan çıktım. Hare de ben gibi siyah ceket, siyah pantolon giymişti. Rujlarımızı zaten beraber almıştık o yüzden oda sürmüştü. Onu o halde gördüğüm anda gülümsemiştim. Oda gülümsemesini benden eksik etmemişti tabiki.

Sessizce anahtarı alıp dışarıya çıktığımızda evin önünden geçen bir taksiyi durdurup hastahaneye gitmek istediğimizi söyledik. Trafik gene yoğundu. 15 dakika sonra hastahaneye vardığımızda yavaş hareketlerle taksiden inip acil kapısından içeriye girdik. Müdahale odasına hemşirenin yanına girdiğimizde durumu izah ettikten sonra sedyenin üstüne yatmamı istedi.

Gömleğin düğmelerini açıp sedyeyle uzandıktan sonra bandajı açıp birkaç malzemeyle pansumanı yaptıktan sonra yeni bir bandajla yaranın üstünü kapattı.

-"Kalkabilirsiniz, yara günden güne daha iyi oluyor. Kendinizi fazla yormayın." deyip odadan çıktı.

Gömleğin düğmelerini ilikleyip sedyeden kalktıktan sonra hastahaneden çıkıp Hare'yle beraber sigara içip taksiyi aradık. 10 dakika sonra taksi geldiğinde binip bizi çarşıya bırakmasını istedim. Hare Eskişehir'e ilk defa gelmişti. Yani ben öyle biliyorum. Adalarda indiğimizde gördüğümüz ilk kafeye girip otururduk. Porsuğun tam karşısı. En sevdiğim manzara buydu belki de Eskişehir'de.

İki kahve istedikten sonra bana dik dik bakmaya başladı. Gene naptımda böyle bakıyor acaba gerçekten merak ediyorum. Kahveler geldiğinde 2-3 yudum aldıktan sonra;

-"Dönmeyi düşünmüyor musun ?"

-"Hayır. Mutsuz olmak istemiyorum artık. "

-"Ada ben ordayım. Neden sadece kendini düşünüyorsun ?"

-"Bak ben o şehirde hiç istemediğim, başıma bile gelmez dediğim olaylar yaşadım. Meriç belki de başıma gelen en büyük felaketti. Benim duygularımla oynadı resmen Hare. Bora desen hala aynı. Peşini gene bırakmıyor."

-"Sen Bora'ya onca laf söylüyorsun ama seni içimizde en çok düşünen o. Ablan beni aradığında herkese haber verdim. Sence gerçekten seni sevmese 2 dakika içinde beni almaya gelip yola çıkar mıydı ?"

-"Hare gerçekten bilmiyorum. Bu konu hakkında hiçbir fikrim yok. Bence bu konuyu kapatalım bugünün tadını çıkaralım."

-"Peki öyle olsun bakalım. "

Hare kahvesini yudumlarken bende çantadan sigarayı çıkartıp 1 tane yaktım. Hala bana bakıyordu. Onu yalnız bırakmak istemiyorum ama o şehirede geri dönemem açıkçası.

SEN BENİM DİĞER YARIMSINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin