Ben camın arkasında annemin üstüne beyaz çarşafı örtmelerini izlerken ablam koşarak yanıma gelip sarılmıştı. Ağzımı açıp tek kelime edemezdim şu saatten sonra. Annem ölmüştü. Daha ona sarılamadan. Bana sevgisini bile tam olarak yansıtamamıştı. Başıma gelen olayları anlatamamıştım daha ben ona. Onunla vakit bile geçirememiştim. Ablam camın arkasında bembeyaz örtünün altında yatan annemi farkedince olduğu yerde donakalmıştı. 1-2 adım geriye gittikten sonra Ayaz abinin kolundan tutmasıyla ayakta durmayı başarmıştı.
-''O öldü mü Ada ?''
Kafamı yere eğip ağlamakla yetinmiştim. Onu kaybedeceğim aklıma bir saniye olsun gelmemişti. Özgür gelip koluma girdiğinde sıkıca sarılmıştım. Kabul etmek istemiyordum hiçbirşeyi. Olan hiçbirşeyi. Odaya giren mavi önlüklü bir adamı dikkatle izlemeye başlamıştım farketmeden. Annemin olduğu yatağı yavaşça arkasından sürüklemeye başlamıştı.
Koridora çıktığında etraftaki B vitamini kokusu dahada ağırlaşmış gibiydi. Sürüklenen yataktan çıkan o lanet metal sesi, gıcırtı. Sanki tüm sesler boğuklaşmış sadece o ses ortamdaymış gibi geliyordu kulaklarıma. Gözlerim buğulandığında ve herşeyi net görememeye başladığımda ağladığımı farketmiştim. Ablam Ayaz abinin kollarından koşarak mavi önlüklü adamın peşinden gidip onu durdurmuştu. Örtüyü açıp altında morarmış dudak ve göz altlarını gördüğünde dayanamamış ve yere yığılmıştı. Koşup yanına gittiğimde hala kalkıp ayakta durmak için direniyordu.
Tamam zordu annemizi kaybetmiştik sonuçta ama bunun ne ona nede anneme bir faydası vardı artık. O bizi duyamazdı. Bir daha göremeyecektik yüzünü. Sesini unutacaktık belki. Torunları olursa onu sadece resimlerden tanıyacaktı. Her ihtimalle kötüydü bu durum. İçinden çıkılmazdı.
Ablamı ordan alıp koltuklardan birine oturttuğumuz zaman Özgür'le hemşire odasına gidip ablama sakinleştirici yapmalarını rica ettim. Biliyorum bu onun için iyi değil. Duyguları körelicek, hiçbirşey hissetmeyecek belki ama bu onun için şuan en iyi şeydi. Hissetmemesi gerekirdi. Kaldıramazdı o bu olayı. Kabullenemezdi annemin öldüğünü, bir daha bizimle olmayacağını.
Hemşireyle birlikte ablamın yanına gittikten sonra hemşire kolunu açmasını istedi. İnat ediyordu işte benim gibi. Küçük bir çocuk yada salak değildi. Sakinleştiricinin ne olduğunu her yetişkin bilirdi. Yanına gittikten sonra zorla kazağını sıyırıp sabitledim. Hemşire elinde alkol dökmüş olduğu pamuğu ablamın koluna sürüp elindeki iğneyi narin ve hafif bir şekilde derisine batırdı. Ablam canının yandığını belli etmek istercesine yüzünü buruşturup bana baktı. Hemşire ilacı enjekte ettikten sonra ablamın gözleri kendin geçmiş gibi kapanmaya başlamıştı.
Ayaz abi kucağına aldıktan sonra normal odalardan birine geçip ablamı yatırdık. Ayakkabılarını çıkartıp yatırdıktan sonra üstünü örtüp uyumasını izledim. Hepimiz sersefil olmuştuk. Bana iğne yapmadıkları halde hissizdim. Birşey hissedemeyecek kadar yorgunda olabilirim bilemiyorum.
Ayaz abi ablamın başında beklerken bizde Özgür'le odadan çıkıp asansörün olduğu yöne yürümeye başladık. Asansörün düğmesine basıp kollarımı birbirine kavuşturduğumda Özgür'ün bana baktığını farkettim. Neden bakıyordu ki şimdi ?
-''Ada iyi misin ?''
-''İyiyim Özgür. Noldu ?''
-''Sanki ablana değilde sana iğne yapmışlar gibi bir halin var. Ağlamıyorsun yada başka herhangi bir tepki vermiyorsun. Gerçekten anneni bu kadar mı sevmiyorsun ?''
-''Annemi sevmediğimi nerden çıkarttın Özgür. Her ne olursa olsun bana değer vermesede sevmesede o benim annemdi. bu kadar tepkisiz kalmam öldüğünü kabullenemedim hala.''
Asansörün kapıları açıldığında içeride iki kişi vardı. Yavaş adımlarla içine girip zemin kata basmıştım ama yanımızdaki iki kişi en son kata çıkıyorlardı. 5. kata geldiğimizde sadece Özgür ve ben kalmıştık. Gözlerini gözlerimden ayırmadan bakmaya başlamıştı ve ben ne olduğunu anlamadığım için kafamı yere eğmiştim. 3 parmağıyla çenemi yukarı kaldırdıktan sonra yüzünü yüzüme yaklaştırıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. 3 dakika öyle kaldıktan sonra boynuna sarıldığım için oda kollarını belime dolamıştı. Dudaklarını kulağıma getirip nefesini dahi duyabileceğim tonda;
-''Seni seviyorum ve her zaman yanındayım.'' dedi.
Asansörün kapısı açıldığında parmaklarını benimkiyle birleştirip dışarı doğru yürümeye başladı. Dışarı çıktığımızda elimi bırakmadan cebinden sigara paketini çıkartıp iki tane aldı içinden. Tekini dudaklarımın arasına sıkıştırdıktan sonra saçlarımın yanmamasına dikkat ederek çakmakla sigarayı tutuşturdu. Her çekişte ciğerlerimin acımaya başladığını farkettim. Öyle bir acıydı ki bu. Sigaradan olmadığına emindim. Boğazıma oturan yumrukla beraber bunu kanıtlamış oldum.
Sigara bittikten sonra çöp kutusunun yanına gidip izmariti demirin üstünde söndürüp çöp kutusunun içine attım. Özgür'de sigarasını bitirdikten sonra elimi yeninden tutup içeri girdik. Asansörle yukarı, babamın yanına çıkmıştık ki doktorun orda olduğunu görmemle yanına damlamam bir olmuştu.
-''Durumu nasıl ?''
-''Hayati tehlikesi hala devam ediyor. Birşey demek için gerçekten erken.''
Olduğum yerde tam tersine dönüp koridordan ablamın yanına iniyordum ki Bora, Hare ve Emre'yi koridorda farketmiştim. Hare beni gördüğü anda koşup bıynuma atladı. Hem sırtıma vuruyor hemde hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu. Haklıydı. Haber vermeden çekip gitmiştim.
-''Sen ne gerizekalı bir kız oldun böyle Ada.''
-''Özür dilerim ama yapmak zorundaydım.''
-''Hiçbirşeyin zorunda değildin. Nasıllar iyiler mi ?''
bu cümleyi duyduğum anda hıçkırarak yere çökmüştüm. Ne olduğunu anlamadan Hare'de benim gibi oturup çenemi kavramıştı.
-''Ada ne oldu anlatsana. Ahmet amcayla Burcu teyze iyi mi ?''
-''Hare, annem öldü.''
Oda benim gibi ağlamaya başladığında Emre gelip ayağa kaldırdı. Ben hala olduğum yerde oturuyordum. Özgür kolumdan tutup benide kaldırdığında beline sarılmıştım. Bora'nin bakışları resmen beni paramparça ediyordu. Gözlerimi kaçırdığımın oda farkındaydı ve kafasını çevirmişti. Ablam ve Ayaz abide merdivenlerde belirdiğinde gergin ortam birden dağılmıştı.
Babamın odada verdiği tepkiler vede makinelerinin sesleriyle herkes cama yapışmıştı. Babam tir tir titriyordu. Hemşireler ve doktor gene toplanmıştı o lanet odada. Babama bir sürü ilaç ve iğne yapmışlardı ama hiçbir fayda vermiyordu. Elimi yumruk yapıp cama vurduktan sonra kendi kendime mırıldanmaya başladım.
-''Senide kaybedemem. Seninle hiçbir anım fotoğrafım yok hadi baba.''
Doktor o kadar elektro şok vs. şeyler yapsada makinede ki kalp atışları düz çizgiden ibaretti artık. Oda gitmişti işte. Yalnız kalmıştım. Herşey bitmişti benim için.
Hızla arkama dönüp duvara yumruk attıktan sonra ağlamaya başladım.
-''Neden şimdi baba neden ? Bu siktimin yerinde neden beni yalnız başıma bırakmak zorundasın. Lan daha seninle bir fotoğrafım bile yok. Anılarım yok. Neden anlamadın hiç beni baba neden ?''
Gözlerimin kararmasıyla olduğum yere yığılıp kafamı vurmam bir olmuştu. Giderek karanlık oluyordu giderek karanlık. Beni içine yutan, kimsesizliğimi hissettiğim koca karanlık. Artık varlığını bile hissedeceğim babam yoktu. Bir umutla benim yanımda olur dediğim babam yoktu artık.
Ne yaparsan ayp değiştiremeyeceğim şeyler varmış hayatta.Böyle olması gerekiyormuş demek ki. Pes etmek değildi benimki, kabul ettim.