Ben anneme isyanlarımı peşpeşe çığlık çığlığa sıralarken, yine tüm dikkatleri üzerime toplamıştım. Başıma gelenleri saklamama kararını eve adım attığım an almıştım zaten. Bilsinler, tüm başıma gelenleri bilsinler istiyordum. Annem ve Aysel teyze çok yakınımda ayakta, babam ve Mehmet amca az ileride oturmuş, çay sigara sohbet üçlüsüne kaldıkları yerden devam etme planları yaparken, ani gelen cesaret dalgası bedenimi sardı. Az önce odama saklanmayı düşünerek odamın kapısına doğru yaklaşmıştım. Geri dönüp salonun ortasına doğru ilerledim, babam ve Mehmet amcayı göz hapsine alıp başım dik, kararlı cümlelerim, asla titremeyen sesimle konuşmaya başladım;
"Pek merak ediyor gibi görünmüyorsunuz ama ben yinede anlatmak, yaşadığım utancı sizlerle paylaşmak istiyorum. Biraz önce bana çiçek alma bahanesiyle, beni de yanında götürmek için sizden izin isteyen, evlatcığım evlatcığım diye kendi öz evladınızdan çok kıymet verdiğiniz o adam varya, hani yıllarca "abi" dediğim, hep "büyüğüm"olarak gördüğüm adam... İşte o adam beni sürücü kursunun pistine götürüp saldırdı!!!" İnanamaz gözlerle bana odaklanıp oturdukları yerde dikleştiler aynı anda ikisi de.
" Arabanın kapılarını kilitledi. Ben çırpındıkça tek koluyla tüm gücüyle boynumu sıktı. Bakın" dedim boynumdaki saklanacak gibi durmayan büyük siyah izleri göstererek. Annem ve Aysel teyze yeniden yanıma yaklaşıp etrafımı sardılar. Ben devam ettim;
" Ağzım dudaklarım gördüğünüz gibi hep yara, bunlar arabaya sakarlıktan dolayı çarpma patlakları değil sevgili ailem. Bildiğiniz diş, ısırık yaraları," hiç birinden en ufak bir ses çıkmıyordu. Annemin tepkisiz ve soğuk duruşuna inanmayan gözlerle bakışına tezat, babamın gözlerinde endişe, pişmanlık ve bir parça acıyan bakışlar görüyordum ama bana karşı mı? Kararsızım...
"Sizi hiç birinizi asla affetmeyeceğimi bilin tamam mı, yazın kafalarınızın bir kenarına. Şunu da yazın beni o adamla evlenmeye daha da zorlamaya devam ederseniz, ya kendimi öldürürüm yada devletin sığınma evlerinde yaşamıma devam ederim.
Bilmem farkında mısın anne? Belki benim doğduğum günümü hatırlamazsın ama şöyle anlatayım. Yarın ilk çocuğunun doğumunu yaptığın, ilk anne olduğun gün. Bencillikten gözün öyle dönmüş ki, ancak kendini ilgilendiren kısmı hatırlayabilirsin belki diye bu şekilde anlattım. Yani yarın reşitim... Ha sorunun cevabını da vereyim. Şu an eminim aklın hala onda. Ben o pisliğin elinden bi şekilde kurtuldum. Sağolsun oradan geçen birisi duydu çığlıklarımı. Arabasının camını kırarak kurtardı beni... En son burnundan gelen kırılma sesini duydum. Ağzı yüzü kan içindeydi. Umarım yaşamıyordur"... Dedim. Son cümlelerim annemin yüzüne bakarak, tükürürcesine çıktı ağzımdan. Beni Yağız' ın kurtardığını sözleyemezdim. Sanırım Aydın da söyleyemezdi...Yine herkes şaşkınlık nidalarıyla ayaklandı, yine annem yalan söylediğimi düşünen, inanmayan bakışlarıyla son cümleme karşılık 'ağzımdan yel alması' gibi benimle asla ilgisi olmayan asla ilgili olmayan tavırları halleriyle, tüm merhametini alakasını Aydın'a yönlendirdi...
Aynı anda Mehmet amca'nın telefon melodisi değdi kulaklarımıza.." Aydın arıyor" dedi ve hemen cevapladı. "Ölmemiş pislik" diye mırıldandım. İlk tepki annemden, kızgın bakışlar olarak geldi...
"Tamam oğlum hemen geliyorum" dedi Mehmet amca.
" Kaza yapmışlar" dedi kafası yerde, telefonunu cebine koyarken.
" Hastanedeymiş" dedi babama mazeret belirtircesine." Hemen gitmem lazım Orhan, kusura bakma" diye devam etti.
" Bende geliyorum, hadi çıkalım hemen" dedi, bana döndü ve sözlerine devam etti babam.
" Odana geç Asya, eğer tüm bu maskaralıkların yalansa, seni kimse elimden alamaz haberin olsun." Diyerek ceketini alıp çıktı. Daha yönümü odama çevirmeden annemin sesini duydum
" çocuklara göz kulak ol Asya. Bende babanla gidiyorum." Bu kadın beni deli edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINTI
RomanceDoğdum, ailemin evine sığıntı oldum. Sevdim, sevdamın gönlüne sığıntı oldum... Yazgı mı, kader mi, çile mi? Bilmem... Bazı insanların alnına ' hiç mutlu olamamak' da yazılıyormuş meğer... Tüm hayallerime kavuştum, bu kez de hayata sığıntı oldum...