" Güzel kızım, senin de anladığın gibi artık konuşmamız gerekiyor. Bak bunları duymak senin için ne kadar zorsa, konuşmak da benim için bir o kadar zor. Akşamdan bu yana düşünüyorum. Seni biraz daha üzmeden nasıl çıkarırım bu hengâmenin içinden diye ama başka yol yok kuzum. Herşeyi olduğu gibi bilmen lazım"
Kalbim yine göğsümü yumruklamaya başlamıştı. Parmaklarımla oynamaya başlamıştım yine. Ellerim dizlerimin, solgun bakışlarım ellerimin üzerinde... Önce kendi canımı kendim yakmalıydım ki, duyacaklarımdan sonra kalbimin sızısı daha az hissedilir olsun. Tırnaklarımı tüm gücümle bastırıyordum parmaklarıma, derilerimi sıyırırcasına...
Suyundan bir yudum daha alan dedem, boğazını temizleyip yeniden konuşmaya başladı. Öncesinde kendim için hazırladığım kahveyi ellerimin arasına tutuşturmayı unutmadı.
O an kafamı kaldırıp yüzüne baktım."Hırpalama kendini kızım, herşey olacağına varır, sabret. Ben yanındayım." Dedi gözlerime güven verircesine bakarak.. sonra kaldığı yerden devam etti. Hiç sözünü kesmeden dinledim. Yine benim dışımda benimle ilgili alınan kararları.
" Annen aradı dün gece, iki gün önce haberleri olmuş yokluğundan. O kocan olacak ahlaksızın ailesi haber vermiş. Kızınız düğünün ertesi gününden beri kayıp, kime kaçtı nereye kaçtı bulamadık. Bizden buraya kadar. Gerisi size, ister arayın ister aramayın ama çıkar gelirse de bizim kabulümüz değil, haberiniz olsun demişler. Güya aklında başkası varmışta senin, oğullarını kullanmışsın ona kaçmak için. Düğün takılarını da yanına almışsın. Oğulları olacak o it herifde gurur yapasıymış, kimsenin yüzüne bakamadığından ne evinden çıkar, ne kimseyi evine alır ne de konuşurmuş.
İt oğlu it, ona söylenecek çok şey var da, abdestimle oturuyorum şurada, zor tutuyorum kendimi.
Kızım herşeyden haberim var benim. O gün senin yüzünü görür görmez anladık. Seni dövmedi o puşt. Zira senin ne dayaklar yediğini de nasıl sinene çekip susup katlandığını da biliriz. İnsan bildiği yaşadığı hiçbir şeyden bu kadar korkmaz. Sana hiç bilmediğini yaşattı o şerefsiz"
Duyduklarım, özellikle dedemin son söyledikleriyle vücudum dalga dalga elektrik verilmiş gibi titremeye başladı. Elimdeki kahve fincanı yere düştü, parçalandı. Sanki her bir parçası kalbime saplanmıştı. Hıçkırıklarım odada yankılanıyor tutamıyordum kendimi. Haksızlıktı bu çok büyük haksızlık.
" Dede ben hiç birşey almadım o evden, taksiye verecek param bile yoktu cebimde nolur inan bana, ben hiçbir şey almadım. Görmedim bile. Düğün sırasında aldılar üzerimdeki tüm takıları Yağız' ın annesi de vardı aralarında. Kimde nerede bilmiyorum, hiç aklıma bile gelmedi yemin ederim dede."Bir yandan hıçkırıklara boğulurcasına ağlıyor bir yandan da kırılan kahve fincanının parçalarını toplamaya çalışıyordum. Dedeme derdimi yalvarırcasına anlatırken bile yüzüne bakamıyordum. Utaçtan kafamı kaldıramıyordum.
" Asya" dedemin adımı haykırmasıyla refleks olarak çevirdim bakışlarımı ona.
" kaldır o başını, senin hiçbir günahın olmadığını ben adım gibi bilirim. Eğer ortada bir ahlaksızlık, bir şerefsizlik varsa hepsi de onların. Onlar eğecek başlarını sen değil. En önce de benim damadım olan şerefsiz. Kızımı da kendine benzetti..."Tüm gücüyle bağırarak anlatmaya devam ederken oturduğu yerden kalkıp, dizlerimin üzerinde cam kırıklarını toplama çabama son verdi. Toplayamıyordum zaten. Yerden aldıklarım geri dökülüyordü yere. Tutamıyordum. Dedemin kolumu sertçe tutup çekmesiyle ayağa kalktım. Dedem sıkıca bastırdı başımı göğsüne. Sımsıkı sarmaladı heybetli kollarıyla beni. Meğer ne çok ihtiyacım varmış bu göğse başımı koyup ağlamaya. İstiyordum ki gözyaşlarım hiç kesilmesin. Etrafımdaki tüm pislikler yıkansın temizlensin istiyordum dökülen yaşlarımla..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINTI
RomanceDoğdum, ailemin evine sığıntı oldum. Sevdim, sevdamın gönlüne sığıntı oldum... Yazgı mı, kader mi, çile mi? Bilmem... Bazı insanların alnına ' hiç mutlu olamamak' da yazılıyormuş meğer... Tüm hayallerime kavuştum, bu kez de hayata sığıntı oldum...