"Yağız'... Dedim, susup kaldım. Yine her zaman ki gibi ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Yada nereden başlayacağımı. Kafam karmakarışık. Duygularım birbirine girmiş. Kelimelerim kayıp.
" Efendim güzelim söyle" dedi.
Kafamı toparlayıp, düşüncelerimi kelimelere dökmek zaten yeterince zorken,bir de ondan duyduğum bu sözleri sevinçle beynimde tekrar edip duruyordum.
Konuşabilmek neden bu kadar zordu ki?
" Ben hatırlıyorum o günü" dedim." Hangi günü güzelim? Diye sordu...
Derin bir soluk aldım ve bu kez de tüm cesaretini toplayan ben oldum. Sanki yıllardır bu anı beklermiş gibi, ardı ardına sıralanmış cümlelerim dökülmeye başladı dilimden. Sorusuna herhangi bir cevap vermeksizin başladım söze;
" Gecem gündüzüme karışmış şekilde sürekli uyuyorum. Biraz önce kahvaltı yapmak için günlerdir bana kırgın olan annem seslendi mutfaktan.
Odamdan çıktım, ayaklarımı sürüyerek gayet isteksiz bir şekilde, hiç istemediğim halde sadece hayatta kalmak için zorla bir kaç lokma yemeyi ve hemen yatağıma dönmeyi planlayarak, mutfağa doğru ilerlerken aradın.
Uzun zamandır bu şekilde yaşıyorum. Beynim sadece yaşamaya devam etmem için gerekli komutları verip ortadan kayboluyor. Önünü ardını düşünmeden ani kararlar da verebiliyor bazen, şu an olduğu gibi..." Dedim ve devam ettim."Yağız" dedim yeniden.
" Dinliyorum" diyebildi biraz önceki konuşmasına tezat farklı ve isteksiz gelen bir ses tonuyla.
" Bu kez de sen sözümü kesmeden beni dinleyebilir misin lütfen? çünkü anlık gelen cesaretimi bir daha toplayamayacağıma eminim." Dedim. Kararlı bir şekilde.
" Dinliyorum" diye tekrar etti.
" Okul duvarında oturmuş ağlayan o küçük kızı da o günü de çok net olmasa da hatırlıyorum.
Peki sen biliyor musun O kızın o patlayan topu da aldırabilmek için ne kadar çok ağladığını?
Sonrasında o duvara oturup, günlerce gözyaşı döktükten sonra alınan, daha hevesini almadan patlatılan topuna değil de, Babası kızacağı için korkudan ağlamanın ne demek olduğunu. Bilebilir miydin?
O yaşta bir çocuk için nasıl hissettirdiğini tahmin edebilir miydin? Edemezdin...Sen topa ağlıyor sandın. Yenisini alınca da top için sevindi sandın.
O küçük kız korkudan ağlıyordu, senden duyduğu bir çift söze güvendiği için de sevinip güldü. O kız küçücüktü çok yaralıydı.
O kız büyüdü, hala çok yaralı. Durmadan yaralarına yenileri ekleniyor...
Şu an sana evet demeyi, bana karşı herhangi bir duygun olmasa bile, sadece zaman geçirmek için, beklediğin gelene kadar "mış" gibi yapman için, o döktüğün dillerin hatrına yanında olmaya razıyım demeyi öyle çok isterdim ki. Ama diyemem Yağız. Ben senin istediğin olamam. Benim bu evde mecbur kalmadığım sürece çalan telefonlara bakmam bile yasakken, ailem yanımda olmadan dışarı çıkmam yasakken ben sana evet diyemem. Benden sana bir kız arkadaş bir sevgili olmaz. Benden sana anlık eğlence de olmaz.
Yıllar öncesinde kalan o küçük kızı hatırlaman beni çok ama çok duygulandırdı bu arada. Ama kusura bakma benden sana istediğin olmaz..." Diyerek sonlandırdım sözlerimi.
Ona inanmıştım, güvenmiştim, gerçek sanmıştım. Ta ki annesini duyana kadar. İçim çok yanıyor, kalbim çok acıyordu. Yüzüme karşı söylediği onca şeyden sonra, tekrar arayıp diller dökmesi yeminler edip gönlümü almaya çalışması... Yalanmış demek, oyunmuş..." Ne saçmalıyorsun sen Asya, ne söylemeye çalışıyorsun, ne oldu sana ya söyle diyorum anlat. Biri bişey mi dedi. Bişey mi yaptı. Niye sürekli uyuyorsun neden yemek yemiyorsun ? Çıldırtma beni artık.."
Şuan kesin kulağım ciddi bir zarar gördü. bir süre duyma problemi yaşayacağıma da emindim. Öyle çok bağırıyordu ki söylediklerinin çoğu anlaşılmıyordu bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINTI
RomansaDoğdum, ailemin evine sığıntı oldum. Sevdim, sevdamın gönlüne sığıntı oldum... Yazgı mı, kader mi, çile mi? Bilmem... Bazı insanların alnına ' hiç mutlu olamamak' da yazılıyormuş meğer... Tüm hayallerime kavuştum, bu kez de hayata sığıntı oldum...