27.BÖLÜM

1.4K 68 7
                                    

Öyle çok giden oldu ki benden, her giden bir öncekinden daha çok acıttı...
Ben hep ' daha kötüsü olamaz dedim', hayat, bin beterini yaşattı....

Yine bir hastane odasında, gözlerim tavanda bir noktaya takılmış kafamdaki binlerce soruya cevap arıyordum. Günlerdir ne sorularıma cevap bulabildim, ne üzerimdeki kat kat örtülere rağmen vücudumun titremelerine engel olabildim.
Asla soğuk olmayan , hiç yalnız bırakılmadığım odamda hep üşüyordum ve yapayalnızdım.

Kalbimdeki sızı hiç varlığını eksik etmemişti ama, hakkını yememek lazım. Hep oradaydı. Sol yanımda...

İnsan kendi sesini unutur mu?
Ben unutmuştum.
Hastaneye getirildiğimde hâlâ baygınken operasyona alınmışım. Uyanışım sakindi hatırladığım kadarıyla fakat kendime gelmem büyük facia... etrafımdaki herkese herşeye en çok da kendime zarar vermeye çalıştığımı anımsıyorum. Kolumda hissettiğim ince sızılardan sonra gözlerime inen huzurlu karanlıklar sakinleşmemi sağlıyordu. Ne kadar süre uyuyordum bilmiyorum. Ama her uyandığımda, kalbimdeki sızıyı hissettiğim an istemsiz başlıyordu haykırışlarım.

Her insanın hayatındaki kayıpları mutlaka çok kıymetlidir. Benimkiler de öyleydi. Ben onlarda hayat buluyordum. sadece onların yanında üzerimdeki baskıların yükü hafifliyor yaşadığımı hissediyordum. Hayatta iyiye güzele dair ne varsa hepsi onlardaydı ve onlarla gitti. Giderken birşey daha aldılar benden. Bende, içimde hayat bulan minicik canı da yanlarında götürdüler. Anladılar belkide onu hiç sevemeyeceğimi. Onun benim uğursuz hayatıma dahil olmasını istemediler. Kendi huzurlarıyla sarmaladılar, alıp götürdüler. Rüyamdaki gibi el sallamayı isterdim en azından arkalarından ama, faydasız canımı kurtarmanın mücadelesi içindeyken onu bile yapamadım.

İçim kayıplarımın acısıyla alev alev kavrulurken, kime ne yaptığımın ne bilincindeydim ne farkında. Nasıl korktularsa artık, operasyondan sonra iki gece kadın doğum bölümünde gözetim altında yatmışım. Sonrasında ise psikiyatri servisine getirmişler beni. Eve götürmeyi onlar mı istemedi yoksa doktorlar mı göndermedi bilemiyordum. Ne kadar zamandır burada olduğumu, ne zaman çıkacağımı da öyle. Artık ilk zamanlarki gibi sürekli uyutulmuyordum ama ilaçlar sayesinde çok da uyanık olduğum söylenemezdi. Gözlerim açıktı evet, tavanda bir yerlere sabitlenmiş duruyorlardı. Uzun zamandır hiç kimseyle konuşmamıştım. Etrafımda hep bir hareketlilik vardı. Birileri geliyor, birileri gidiyor. Gözlerimi açık gördükleri her an konuşturmaya çalışıyorlardı. Konuşunca ne olacaksa artık. Konuşulacak ne kaldıysa geriye?

Üşüyordum, öyle çok üşüyordum ki. Koskoca dünyada yapayalnız kalmıştım. Bomboştu herşey, hayatım, içim, bakışlarım herşey bomboştu. Nefes almak bile çok gereksiz, anlamsız bir çabaydı benim için.

Ben farkında değildim ama konuşulanlara göre ilk zamanlar Yağız gece gündüz hiç ayrılmamış yanımdan. Herşeyimle o ilgilenmiş. Ben sakinleşip, kendime ve etrafıma zarar verme durumum bitince sadece geceleri yanımda kalmaya başlamış. Gündüzleri ise çoğunlukla serpil teyze ve Mete kalıyormuş. Eğer konuşacak halim takatim olsaydı, kimseyi istemediğimi söylerdim. Benim istediklerim son kez seslerini bile duyamadan gelmemek üzere gittiler benden. Başkalarına da zaten ihtiyacım yoktu.

Yavaşça açılan kapının sesi çalındı kulağıma. Günlerden sonra ilk kez bu kadar farkındaydım çevremde olan bitenin. Ya kaybettiğim bilincim geri dönmeye karar vermişti, ya da ilaçların etkisiydi bilemiyordum. Çok da merak ettiğim söylenemezdi aslında. Keşke tüm kayıplarım gibi gittiği yerde kalsaydı o da. Farkeden birşey olmayacaktı nasıl olsa artık bana. Belki dünyanın sonu değildi ama duyguların sonuydu benim için. İnsan duyguları olmadan nasıl yaşayabilirse öyle yaşayacaktım bende....

SIĞINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin