57. BÖLÜM

331 22 7
                                    

" Ne olmuş Emre'ye?" Diye sordum, haftalar sonra hiç ummadığım bir anda beni arayan Sibel' e.

" Kaza geçirmiş. Çok süratliymiş. Tırla çarpışmış kafa kafaya ve sağlık ekipleri gelene kadar da çok geç olmuş maalesef. Başın sağolsun canım. Benden ve böyle telefonda öğrenmeni inan hiç istemezdim çok üzgünüm. Ama ben hemen geliyorum yanına tamam mı?..."

Daha fazla dinleyemezdim bu saçmalıkları. Telefonu kulağımdan aldığım gibi fırlattım attım bir kenara. Aptal aptal konuşmak için aramış beni dengesiz. Ne kazası ne tırı ya, nasıl bir hayal gücüdür bu böyle? Öfkesi geçince ansızın çıkar sapasağlam gelirdi Emre yanıma benim. Başka türlü bir olasılık zaten olamazdı.

Beynim aramızdan geçen her şeyi unutmuştu. Sesini duymalıydım hem de hemen. Evet Sibel'den duyduklarımın saçmalığın daniskası olduğu konusunda hala ısrarlıydım ama yine de iyi olduğunu bilmem lazımdı. Düşüncesizce kaldırıp fırlattığım telefonumu bulduğum an numarasını tuşlamaya başlamıştı parmaklarım, bir kez daha. Çalıyor çalıyor çalıyor fakat cevaplayacaktı biliyordum. Çalıyordu en azından artık, ulaşılamaz değildi. Dayanamaz mutlaka cevap verirdi o benim aramalarıma. Tekrar aradım, tekrar tekrar yoktu bakmıyordu. Otel geldi birden aklıma belki oraya gitmiş telefonu odasında unutmuş olabilirdi. Hemen otelin numarasını aradım rehberimde, yoktu. Nasıl olmazdı? İmkânı yoktu, kaydetmiştim tüm hatları tek tek vardı biliyordum ama bulamıyordum.

Nasıl olduğunu bilmediğim bir hızla, sanki uçmuş ve konmuşum gibi otelin önünde buldum kendimi. Koşarak girdim lobiye, ilginç bir şekilde bomboştu etraf, kimseler yoktu. Bu normal değildi işte, normalde en tenha günlerde, hiç müşteri olmasa bile en azından bir kaç personel olurdu görünürlerde... Erhan çıktı karşıma yine her zamanki gibi ama berbat bir haldeydi yüzü.

" Emre nerede?" Dedim.

" Asya hanım, diyerek başladı sözlerine ama ben sadece sorumun cevabını istiyordum. Hariçten tek bir söze tahammülüm yoktu.

" Emre nerede dedim sana..." Sesim bir hayli yüksek, tavrım çok sertti bu kez.

" Kaybettik Asya hanım, çok üzgünüm..."

Yok bu kez olmazdı, bu kez inanmayacaktım. Çünkü aklıma evlilik teklifi için çevirdiği numaralar gelmişti birden. Gülmeye başlamıştım, kahkahalar atıyordum lobinin ortasında. İçime bir sıkıntı çökmüştü çökmesine, birisi kalbime koca bir bıçak saplamış durmadan olduğu yerde çeviriyor gibi bir acı belirmişti göğsümde ama, beynim inanma onlara diyordu. Şaka yapıyorlar yine, bu kez de barışmak için numara yapıyor inanma diyordu sürekli. Beynime inanmak istiyordum, onun söyledikleri olsun istiyordum. Lütfen Allah'ım böyle bir acı verme bana, bu kez kalkamam altından, ne olur onun acısını yaşatma bana diye durmadan içten içe yakarıyordum.

Kahkahalarım devam ederken, koşturuyordum bir yandan.Ayaklarım yere basmıyordu ama koşuyordum ben. Neredeyse tüm oteli aramıştım. Bu kez beni beklediği yeri kendim bulacaktım ama yoktu hiç bir yerde. Etrafım müthiş bir kalabalıkla çevrilmiş, kulaklarım katlanamayacağım bir çınlamayla beynimi kanatıyordu. Kalbimde dönüp duran bıçak ise cabasıydı. Gözlerimin en son gördüğü şey de kapıdan üzerime doğru koşarak gelen sağlık görevlileri olmuştu.
Sonrası yok, sonrası huzurlu bir boşluk sonsuz bir karanlıktı...

Gözlerimi açtığımda, sadece üzerinde yattığım tek kişilik bir karyola ve karşımda çok eskilerden kalma masa ile tek sandalyenin olduğu bomboş kupkuru soğuk bir odadaydım.

Burası benim evim olamazdı. Benim sade fakat sıcacık görünümlü eşyalarımın ve bembeyaz duvarlı evimin huzuru yoktu burada. Basık, boğucu, tuhaf ve koyu renk duvarları olan çok garip ürkütücü bir yerdi burası.

SIĞINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin