22.BÖLÜM

1.8K 66 5
                                    

    "Eskiden" dedi Babam;
" Biz böyle gördük, böyle öğrendik. Babalar çocuklarına, özellikle kız çocuklarına biraz mesafeli olurdu. Hele hele büyüklerin yanında, çocuğum, evladım diyemezdik. Sarılıp öpemezdik.  Ayıp sayarlardı. Büyüğe saygısızlık sayarlardı kızım. Rahmetli  deden de bana öyleydi. Göstermezdi sevdiğini hiç. Ama her gece mutlaka üzerimi örtmeye gelir, bazen başımı sever sesizce giderdi. Bilirdim severdi beni.
    Ben de ondan nasıl gördüysem sana öyle davrandım. Sana fazla yüz vermezsem, terbiyeli olursun, şımarmazsın sandım. Yanılmışım kızım...
    Babalar da yanılır, niye yanılmasın? Bizi de Allah yarattı. Biz de insanız. Hatalar insanlara mahsus. Allah affetsin beni... Sen de affet kızım.  Sen her ağladığında seni her üzdüğümde benim de içim parçalandı. Kahroldum. Ama sana davranışımı değiştirmedim, değiştiremedim. Doğru olan böylesi sandım.
    Sen benim kıymetlimsin kızım. Sana iyi bakarlar, benim yanımda olduğundan daha mutlu olursun sandım. Bilemedim seni sahipsiz sanıp gözardı edeceklerini. 
    Artık hep yanındayım. Seni gözümden, yanımdan bir an  ayırmayacağım. Elini hiç bırakmayacağım." Babamın kolunun altına girmiş evimizin bahçesinde oturuyorduk. Huzur kokuyordu her yer. Babam kokuyordu. Ellerimde babamın hiç hissetmediğim elleri sığınmıştım sıcaklığına. Mutluluktan dökülen gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyor;
" Babam" diyordum ağız dolusu
" Babam buldun ya beni, tuttun ya elimi. Ben geçmişi unuttum bile. Sen ellerimi bırakma yeter babam..."

   Gözyaşlarım öyle çok, öyle soğuk akıyordu ki her yerim ıslanmıştı. Sırılsıklam oldu kıyafetlerim. Baktım masmavi tertemiz bir havuzun içindeyim.  Bizim bahçemizde havuz yoktu ki... yanıma baktım babam yok. Heryere baktım yok. Çırpınıyorum bağırıyorum, 'Babam çıkar beni buradan, yüzme bilmiyorum babam. Babam elimi tut nolur, bırakma beni burada babam' diyorum. Elimi uzatıyorum tutan yok. Gitmiş... Babam yine bırakmış beni gitmiş. Hava karanlık çok karanlık. Korkuyorum. Titriyorum. Hareket edemiyorum. Burnumda keskin bir koku var, nefes alamıyorum genzim yanıyor....

      Derin  bir soluğu ciğerlerime çekerek gözlerimi açtım. Nefes almakta zorlanıyordum. Yattığım yer çok sert, ıslak ve soğuktu. Bedenimin titremesine engel olamıyordum.
     Etrafımda bir kalabalık, garip bir telaş ve anlamsız seslerden oluşan uğultu vardı. Gözlerimi sıkıca kapatıp yeniden açtım. Daha bilinçli bakıyordum etrafıma. Ensemde hissettiğim destekle biraz başımı kaldırdım. Burası yağız'ların mutfağıdı ve ben yerde yatıyordum. Hemen yanıbaşımda Kemal amca duruyor. Elini boynuma destek vermiş, endişeli gözlerle gözlerime bakıyordu. Etrafıma tekrar göz gezdirdim. Yoktu...

    " Kemal amca, babam" dedim sorarcasına.  Anlamaz gözlerle gözlerime bakmaya devam etti. Konuşmakta zorlanıyordum. Ağzımda garip acı bir tat vardı. O keskin koku hâlâ genzimi yakıyordu.

" Babam gitti mi?" Diye sordum yeniden. Gözlerimden yaşlar yeniden akmaya başladı. İçimden bir hıçkırık koptu, yankılandı kulaklarımda. Ben duyacağım cevabı biliyordum. Babam zaten yoktu ki... Rüyaydı hepsi. Bilinçaltımın bana oynadığı oyundu. Ben bayılmıştım...

      " Ben varım kızım" dedi kemal amca son zamanlarda iyice zayıflayan ufacık bedenimi tek hamleyle biraz daha çekti kendine. Göğsüne başımı yasladı sımsıkı.

  " Hiç üzülme yavrum, beni öz baban bil artık. Ben hep yanındayım." Deyip saçlarıma merhamet dolu bir öpücük kondurdu.

Sinirlerim iyice boşalmış, hıçkırıklara boğularak ağlıyordum. Kemal amca'nın 'baba' kokan sıcacık göğsü iyi gelmişti titreyen bedenime ama benim babam kokmuyordu. Rüyamda duyduğum koku değildi bu...

    Ne kadar süredir baygın kaldım  bilmiyorum fakat kendime gelebilmem için bir hayli uğraşılmış sanırım. Mutfak karmaşık, ben tamamen ıslağım. Başımda kolonya şişesi ve yüzlerdeki telaş.

SIĞINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin