53. BÖLÜM

400 43 4
                                    

Son bağımı da koparmak üzere istemeye istemeye ayırdım kendimi Emre'nin kollarından. Tek elim aracın kapısını açmak üzere uzanırken diğer elim hâlâ onun sıcacık ellerinin güvencesindeydi. Kapıyı açtım ve tam inmek üzereyken yeniden yüzüne bakmak ihtiyacı hissettim istemsiz. Koyu renk gözleri, kemikli yüz hatları, başına buyruk asi, uzamış, yine koyu renk saçları, yaşından daha büyük gösteren görkemli bedenine tezat çocuksu bakışları ile tam karşımda duran adama baktım uzun uzun. Aylardır en sıkı arkadaşım olan Emre değildi o artık. Bir kaç gün önce evime elinde ayısıyla, içinde belkide ufacık umuduyla gelip bozguna uğrayıp giden Emre de değildi. Yüzünde amacına ulaşmış olmanın verdiği gurur, gözlerinde mutluluk ışıltıları vardı, hakkımda öğrendiği bunca kötü şeye rağmen.

Bende de böyle gözle görülür bir fark oldu mu diye düşündüm kendi kendime ve sonra farkettim ki bu fark bende uzun zamandır vardı. Dışarıdan görünüp görünmediğini bilmem ama ben ciddi anlamda alışmış ve güvenmiştim ona. Ondan farklı olarak benim mücadelem kazanmak için değil onu kendimden uzak tutmak için olsa da sonunda kazanan ikimiz olmuştuk. Bu Yağız'ın başka bir kadını hamile bıraktığını anladığımda, umudumu ondan kesip yaptığım bir dönüş değildi asla. Bunu o kasvetli hastane koridorunda onları sarılmış halde gördükten sonra kalbimin sızlamayışından da anlamıştım. Aslında kalbim ondan geçeli çok olmuştu ve ben farketmekte geç kalmıştım sadece.

Gözlerim onun gözlerinde takılıp kalmışken anlamıştım ki ben, ne zaman biteceğini asla bilemeyeceğim bu engebeli hayat yolculuğuna onunla çıkmaya çoktan hazırdım...

" Bak gitmek içinden gelmiyorsa lütfen mecbur hissetme. Sen istemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin. Kapat kapıyı hemen çıkalım yola..."

Hafifçe tebessüm edip, aklımdan geçenleri bir kenara iteleyip içinde bulunduğum âna dönmek üzere toparlanmak için bakışlarımı gözlerinden çektim.

Arabadan inemeyişimi, inmek istemediğime yormuştu. Aklımdan geçenleri kısmen de olsa söylemek geçti içimden ama ne yeri ne de zamanı olmadığına karar verip vazgeçtim.

" Merak etme, mecbur hissettiğim için gitmiyorum. Başka bişey düşünüyordum sana bakarken." Dedim ve inmek için yeniden harekete geçmiştim ki, elinde olan elimi bırakmadı. Bakışlarımız yeniden buluştu.

" Mesela?"

Verdiğim cevabın karşılığında böyle bir soru almam normaldi tabi ki ama sesinde ve yüzünde endişe belirmişti. Onu rahatlatmak için bir kaç cümle kurdum kafamda. Söze dökmek üzereyken sabah evden çıktıktan sonraki dikkatimi çeken garip davranışları geldi aklıma. Sütten fena halde ağzım yanmıştı benim, yoğurdu üflemektense hiç yememeyi seçmiş biriydim artık. Yola çıkmaya hazırdım evet ama koşarak gitmek yerine yürüsem daha sağlam basacaktım yere. Emre'yi uzun zamandır tanıyordum, neredeyse her ânımız beraberdi ama, arkadaştık o zamanlar. Arkadaşlık başka birliktelik bambaşkaydı. Garip davranışlarının sebebini tam olarak öğrenmeden kendimi açmak gelmemişti içimden.

" Sen..."
Demiş kalakalmıştım, ne söyleyeceğimi bilemeden. O an bakışlarımın odağı olan Emre'nin tam arkasında beliren ve giderek bize yaklaşmakta olan bir figür ilgimi çekti. Dikkatli baktığımda gelenin Mete olduğunu gördüm. Zamanlama kesinlikle mükemmeldi. Kendimi soktuğum saçma durumun içinden sayesinde çıkabilecektim.

Emre bakışlarımın kaydığı yeri farketmiş onunda dikkati dağılmıştı.

" Geliyor... Hemen konuşup gelirim, sonra çıkarız yola. Giderken devam ederiz konuşmaya olur mu canım?" Dedim hafifçe gülümseyerek.

Canı sıkılmıştı, yüzü iyiden iyiye düşmüştü. Sebep konuşmamızın yarıda kalması mı yoksa ayrılmak üzere olduğum kocamın kardeşiyle görüşecek olmam mı bilmiyordum. Belki de her ikisi için de sıkılmıştı, haklıydı da... Yüzünü yüzümden çevirip karşıda bir yerlere dikti gözlerini. Hiç ağzını açmadan başını aşağı yukarı sallayarak istemeye istemeye onayladı beni.

SIĞINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin