10. BÖLÜM

2.8K 79 18
                                    

            Hayat ne garip... Diye başlayan milyonlarca cümle duydum. Milyonlarca insan, milyonlarca hayat. Herkesin sevinçleri, üzüntüleri, acıları farklı. Beklentileri umutları farklı.
Bu sabah doğan, ilk ışınlarını benliğimde tenimde hissettiğim gün, bana yeni yaşımı getirdi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da umut kırıntılarımı hissediyordum içimde. Bu yıl önemliydi çünkü benim için. Yetişkin sayılacaktım ben de artık. Kimseden hiç bir beklentim yok, sadece hatırlandığımı gösterir ufak bir söz, imâ yada şefkatli bir bakış umuyordu içimdeki kırıntılar...
Sabah Ozan yanıma gelip, annemin beni aradığını söylediğinde bunca yaşananlara rağmen 'aceba' dedi içimde çabalayıp öldüremedikleri çocuk yanım.
Sadece ufak içten gelen bir söz, sıcacık huzurlu anne kucağı bekledim ne kadar büyüsem de...

 
 Annem beni görür görmez,  kızgın bir surat ifadesi ve sürekli yükselen ses tonuyla, sabahın köründe nerelerde gezdiğimi, hiç utanmam olup olmadığını, artık gelinlik kız olduğumu ve bu akşam bir görücü daha geleceğini, ne zaman akıllanacağımı ve buna benzer soru sitem ve hakaretlerini sıraladı... Ne güzel bir kutlama. Oysaki dün hatırlatmıştım ona, ilk anne olduğu günün bugün olduğunu. Fakat, sanırım  yine olayı kendi açısından algıladı benimle alaka kuramadı. Bir de üzerine akşam için hazırlık yapacağını, dün çok yorulduğunu ve bugün kesinlikle yardım etmek zorunda olduğumu söyleyince, artık hiçbir şekilde konuşmama kararı almama rağmen dayanamayıp, tam karşısında durdum. Gözlerinin içine baktım;
" Ben kimim?" Diye sordum. Gayet kendimden emin bir tavırla. Böyle bir soru beklemiyordu kesinlikle. O kadar  çok saydırmıştı ki, benden bir cevap bekliyordu ama böyle değil. Şaşırdı... Anlamaz bakışlarla baktı gözlerime. Sorumu tekrarladım;
" Anne ben kimim diye sordum sana? Var mı herhangi bir cevabın?"

" Saçma saçma konuşma Asya, hadi yardım et kahvaltıyı hazırlayalım hemen, işimiz çok bugün."

" Bak bu yaşadıklarımın hiçbirini ben haketmedim biliyorsun değil mi? Çok iyi bildiğine eminim. Bana şu birkaç günde yaptıklarını babam yapsa bu kadar zoruma gitmezdi. Çünkü alıştığım bir durum, hep yapıyor. Ama sen benim en büyük destekçimdin. Tamam hiç bir zaman karşı koyamadın babama ama, birkaç teselli eden sözün, şefkatle bakan gözlerin yeterdi bana. Sarardı yaralarımı. Sana sığınırdım ben anne... Sana ne oldu ya bana bi anlat... Dün gece tüm konuştuklarınızı duydum biliyor musun? Kelimesi kelimesine yazdım beynime, ses tonlarınızla birlikte...."

Tam bir kaç adım mutfağa doğru ilerlemişti ki söylediklerimle yerinde kalakaldı. Sakince bana döndü ve şaşkın bakışlarını yeniden yöneltti gözlerime. Son kez konuşup susacaktım. Devam ettim;

" Bana o sözleri nasıl yakışırdın anne? Ben kimseyi zıvanadan çıkartıp kendime musallat etmedim. Sen bunu çok iyi biliyorsun. O karaktersiz pisliği çocukluğumdan beri sevmediğimi biliyorsun sen, nasıl çıkar o sözler ağzından anne, anlamıyorum ben anlat bana..."

" Asya, sorguya mı çekiliyorum. Ben senin annenim farkında mısın? Şimdi bu sorgu sualin de hiç sırası değil. Ayrıca madem gece tüm konuşmalarımızı dinledin, neden karşısına geçip de babana sormadın bu anlayamadığın derin mevzuları?"

"Tamam anne sus devam etme. Anladım ben anlayacağımı. Yalnız şu an sana söyleyeceklerimi yaz bi kenara... Bugün benim doğum günüm.  Bizim de miladımız olsun. Şu andan itibaren sesimi duymayacak, mecbur kalmadığım sürece varlığımı hissetmeyeceksiniz. Hiç sanmıyorum akşam beni istemeye geleceklerini. O işi unutun bi kere.  Ama size farketmez kafaya koymuşsunuz, yaşlı genç demeden ilk gelene vereceksiniz beni, nasılsa yakın bi zamanda gönderirsiniz başınızdan. Gelen kim olursa olsun bu saatten sonra asla ses etmeyeceğim. şu kapıyı görüyor musun? Bu kapıdan çıktığım an hepiniz silineceksiniz hafızamdan. Senin artık Asya isimli bir evladın olmayacak. Artık kundaktamı olur yoksa yetmiş yaşında mı bilmem, orası senin olmayan vicdanına kalmış. Bi damat ayarlamaya bak çünkü ben bu kapıdan çıkana kadar da benden hiç bir beklentin olmasın. 
Anne...
İnşallah hiç pişman olmazsın. Elin oğlu için bir solukta gözden çıkardığın evladının ardından, umarım için sızlamaz birgün. Sen sadece 'iyi aileye verdim kızımı 'diye kendini kandırırsın. Unutma, senin sahip çıkmadığına kimse sahip çıkmaz. Ha aklıma gelmişken, olur da beni vereceğiniz kişiyle anlaşamazsam, ayrılmak zorunda kalırsam, buraya geri dönmem. Rahat olun."

SIĞINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin