Hiç içimden gelerek, tüm haketmişliğimle, yürekten bir af dilememiştim ben. Öyle kısıtlı, öyle tedirgin, öyle korkak bir hayatım olmuştu ki, hata yapmak af dilemek zorunda kalmak gibi sınırsızlığım, özgüvenim yada lüksüm hiç olmamıştı. Belki de gerçek anlamda tüm kahrımı çekecek birisi olmamıştı yanımda ki, kendimde uçlarda gezebilecek cesareti bulamamıştım.
Öyle olmaz mıydı çünkü? istemeden bir yanlışta bulunman için biraz dikkatsizlik, kafi miktarda da boşvermişlik yeterli değil miydi? Ben hiç dikkatsiz ve boşvermiş olduğumu hatırlayamıyordum. Hep tedirgin, hep tetikte, hep savunma durumundaydım ben... Ne zaman Emre girdi hayatıma işte o zaman bir sakinlik bir dinginlik ufak da olsa bir umursamazlık baş gösterdi bende. Hep yanımda hep ardımdaydı çünkü... sevecenliği yardım severliği bir yana o bitip tükenmeyen toleransı beni ben hiç farketmeden ferah feza bir rahatlığa itmişti. O etrafımdayken hep çok rahattım, her konuda. Çünkü hep ardımı toplayan birisi vardı ve ben bu durumu bilmeden bilincindeydim. Yokluğunda farkettim... Ben ona çok hata yapmıştım ve o hep görmezden gelmişti. Yine öyle olur sanmamdan gelen rahatlıkla söylemiştim sanıyorum o son sözlerimi ona. Ne kadar çizgiyi aştığımın farkında olmadan...
Şimdi onun evinde, onun salonunda karşılıklı oturmuş öylece susuyorduk. Hatalı olan, bunun farkında olan ve kapısına dayanan bendim. O halde ilk adımı atan ve af dileyen ben olmam gerekirken, karşısında oturmuş başım yerde, ne yapacağını ne söyleyeceğini bilmez bir halde bekliyordum. Ne beklediğimi de bilmiyordum üstelik. Aslında biliyordum ya, bunu beklemek bile saçma olduğu için dillendiremiyordum işte... Affetsin istiyordum. Ben bir şey söylemeden O beni anlasın hep olduğu gibi, affetsin.
Nasıl af dilenir bilmiyordum çünkü. Kimse benden af dilememişti ki, sayısını bile hatırlayamadığım hatalar yapılmıştı bana, hem de öyle istemeden yanlışlıkla değil, bile isteye yapılmıştı ama kimse af dilememişti benden, sadece kendilerini rahatlatmak için söyledikleri birkaç saçma sözdü duyduğum.
Aslında onunda beni affetmeye çoktan hazır olduğunu anlamıştım. Beni evine alırken hakkımda söyledikleri bunu kanıtlıyordu ' yakında karım olacak' demişti apartman görevlisine ama yine de huzursuzdum işte... sonuç olarak dilemem gereken bir özür vardı ve aramızdaki bu sessizliği daha fazla uzatmadan harekete geçmeliydim. Artık elimden dilimden ne gelirse becerebildiğim kadarıyla yapacaktım bunu.
" Buraya neden geldiğimi tahmin etmiş olmalısın."
sözlerim aramızdaki derin sessizlikte yankılanmıştı. Başımı yerden kaldırıp onun yüzüne diktim bakışlarımı. Yüzündeki her mimiği bedeninde oluşabilecek her hareketi görmek istiyordum çünkü. Ama yoktu, hiç bir uzvunda hiç bir tepki görememiştim. Oturduğu koltukta kolları dizlerine yaslı, elleri birbirine kenetli, gözleri iç içe geçmiş parmaklarında odaklıydı. Yüzü onu daha önce hiç görmediğim bir ifadesizlikle donatılıyken, sadece alnında ve boynunda belirginleşen damarlarından gerildiğini sezebiliyordum onun dışında hiç bir duygu belirtisi sızdırmıyordu dışarı ve bu oluşturduğu bütünleme kolay kolay değişim gösterecek gibi durmuyordu. Benliğimin korkak yanı bu görüntüsünden çıkarttığı anlamlara dayanarak çoktan geri adım atmış beynime hemen kalkıp kapıya yönelmesini söylemeye başlamıştı bile ama -ne olacaksa olsun buraya kadar geldin, onu buldun karşısına çıktın konuşmadan olmaz- diyen ve cesur olduğunu düşünen diğer yanım yine eve girerken duyduğu cümleye sığınıp başladığım işi bitirmem ne olursa olsun kendimi ifade etmem için ihtiyaç duyduğum motivastonu bana sunuyordu.
" Biliyor musun? Ben bu yaşıma kadar, iyi ve ya kötü ne yaptıysam hep bedelini ödedim. Hiç kimseye bile isteye kötü, yanlış bir davranışta bulunmak gibi bir ihtimalim dahi olmamıştı zaten ama, iyi niyetlerimin özellikle kötü algılandığı çok yaşanmışlıklarım var benim ve acıta acıta, kanırta kanırta bedelini ödettirdiler bana. Hep en yakınım sandıklarım, hep hiç art niyet ummadıklarım yaptı. Biliyorsun ki travmalarımın en başta bayrak tutan sahibi de babam olacak adamdı. İnsan en güvenmesi gerekenden büyük ve beklenmedik darbeler yedikçe, kime nasıl davranacağını şaşırdığı gibi büyük güven sorunları da yaşıyor ve hep fazlasıyla şüpheci oluyor. İster istemez sorguluyorsun yani yaşadığın her şeyi... Terapiler ilaçlar bir yere kadar rahatlatıyor seni. Ve işte o bir yer var ya, işte orası senin hayatının kara kutusu oluyor. Yaşadığın tüm kötülüklerin pisliklerin yılan gibi çöreklenip sahiplendikleri yer orası. Sen hep orada kalsınlar, hiç yaşanmamış olsunlar istiyorsun ama İnan ki çıkmak için senden hiç bir onay istemiyorlar. Her anında ama her anında kendilerini hatırlatıyorlar sana. Aşamıyorum bunu Emre, beynimdeki uğultuyu, yaşadığım her iyi olayda bir art niyet aramayı, sorgulamayı ve hep sabırsızlıkla kötünün geleceği zamanı beklemeyi aşamıyorum... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINTI
RomanceDoğdum, ailemin evine sığıntı oldum. Sevdim, sevdamın gönlüne sığıntı oldum... Yazgı mı, kader mi, çile mi? Bilmem... Bazı insanların alnına ' hiç mutlu olamamak' da yazılıyormuş meğer... Tüm hayallerime kavuştum, bu kez de hayata sığıntı oldum...