40. BÖLÜM

1.1K 62 10
                                    

ASYA

Cebinden çıkarttığı paketinden bir sigara yaktı. Bana da teklif etmeyi unutmadı. İstemedim. Fırsattan istifade  kahve almak için ayaklandım. Bu kez ona da teklif ettim başını onaylarcasına salladı. Hızla mutfağa geçtim. Bir kendime bir ona hazırlayıp hemen geri döndüm. Kendi kahvem hâlâ elimdeyken onunkini uzattım. Delici bakışlarını gözlerime dikip iki eliyle uzandı, kupayı tutan elimi sıkıca sardı. Tek eliyle kahvesini aldı fakat diğer eli elimi bırakmadı. Sımsıkı tutup önce dudaklarına götürdü sonra beni kucağına çekti. Direnmedim.

Dizine oturmamı sağlayıp, kolunu hiç bırakmayacakmış gibi belime sardı. Sigara kokan nefesi yüzüme vuruyordu. Bir süre hiç konuşmadan öylece bakıştık. Özlemiştim. İlgisini, sıcaklığını, dokunuşunu, beni sahiplenen sarılışını. Elimde duran kahveme uzandı, alıp hemen yanındaki sehpaya bıraktı. Boşta kalan elini yüzüme götürüp önce bağımsızlığını ilan eden bir kaç tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı sonra yanağımı avucunun içine alıp baş parmağıyla kızaran yüzümü okşamaya başladı. Lanet olsun bana ki vücudum bunca şeyden sonra hâlâ onun dokunuşlarına tepki verebiliyordu ve zayıf iradem bu durumu ona belli etmekten geri duramıyordu. Derin bir soluk alıp dudaklarını araladı, hipnotize olmuş gibi ondan  gözlerimi alamıyor, kusursuz yüzünün her  detayını yeniden yeniden beynime yazıyordum.

" Özür dilerim." Dedi.

Ortamdaki sessizliğin bozulmasıyla, üzerimdeki garip enerji yavaş yavaş beni terk ederken kendime gelmeye düşüncelerimi hızla toparlamaya çalıştım. Yapmak istediğim şeyle, şu an ki durumum birbirine çok zıttı. Beni etkisi altına almasına izin vermemem lazımdı. Bakışlarımı yüzünden almamışken sözlerine devam etti;

" Sana yaptığım, yaşattığım her şey için tekrar tekrar özür dilerim güzelim. Özürlerimin senin için bir anlamı olmadığını biliyorum, söylemiştin. Kabul etmeyeceğini, yeniden en başa dönemeyeceğimizi de biliyorum ama yine de çaresizce özür dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Senin dışındaki her şeyi tamamlamaya çalışırken seni yarım bıraktığımı farkedemedim. Hep bir gün benden gitmenden korkarken, içten içe gitmeyeceğini gidemeyeceğini düşündüm. Senin önündeki tüm yolları kapatmaya çalıştım hep ama asıl yerim için burası için mücadele etmeyi atladım." Elini yüzümden göğsüme, sol yanıma, tam da kendisiyle dolu olan yerin üzerine indirmiş benden bir işaret, olumlu bir söz beklentisiyle bakmaya başlamıştı gözlerime. Elimi kalbimin üzerindeki elinin üzerine koydum.  Tutup sakince indirdim eski yerine. Bakışlarımı da gözlerinden alıp yere indirdim ve oturduğum dizinden kalkmak için yeltendim. Ne yapmaya çalıştığımı anlayınca panikle sardı beni yeniden, bedenimi bedenine sıkıca yaslayıp başını göğsüme koydu bu kez.

" Beni bırakma nolur, nolur Asya yapma bana bunu. Bir şans  daha istiyorum senden, son bir şans. Seni mutlu etmeme izin ver. Sen o kapıdan çıkarken izin verdiğim için, sana yaptığım onca şey için  affet. Seni bir an olsun yanından ayrılamayacak kadar çok seviyorum. Bırakma beni nolur." Ona dokunmamak için nereye koyacağımı şaşırdığım ellerimi tedirgince omuzlarına bıraktım. Onu seviyordum ben. Bu halini görmek içimi acıtıyordu ama dudaklarından dökülen bu sözlerin bire bir aynısı olmasa da yakınlarını çok duymuştum daha önce. Kendimi bıraktığım an çok değil üç gün sonra eskiye  döneceğimizi biliyordum. Bence bunu o da biliyordu. İşin duygusal yanıyla beni etkilemeye çalışırken asıl sorunlarımızdan hiç bahsetmiyordu. Kapıyı açtığımda ki gözlerinden ateş saçan Yağız değildi şu an kucağında oturduğum,  kedi gibi sokulmuş, göğsümde kendine sıcak bir yer arayan zavallı bir Yağız vardı karşımda. Omzundaki elimi yüzüne götürdüm,  göğsümdeki başını kaldırıp yüzüme bakmasını sağladım.

" Seni seviyorum." Dedim ve devam ettim;

" Ve sen bunu zaten çok iyi biliyorsun değil mi?"  Başını sözlerimi onaylar gibi belli belirsiz salladı. Yüzündeki elimi alıp avucumun içini gözlerini teslimiyetle kapatıp uzunca öptü, tekrar yanağında sabitledi

SIĞINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin