33. BÖLÜM

1.4K 65 5
                                    

Kış mevsiminde havanın erkenden kararmasını sevmiyordum. Aslında ben kış mevsimini sevmiyordum... Akşam üzerileri içime dolan garip kasvet,kışın daha çok etkiliyordu beni. Eskiden evimiz kalabalıktı, bu saatlerde ben kendime bir uğraş bulup vaktin daha hızlı akmasını sağlayamazsam bile etrafımdaki hareketlilik  bir şekilde unutturuyordu içimdeki garip sıkıntıyı. Şimdiyse yalnızdım. Tamamen yalnız.

Tam olarak hayallerimdeki evliliği yapmış olsaydım, her gün bu kasvet saatlerimi dört başı mamur, mükellef sofralar hazırlayarak geçirecektim. Öyle kurmuştum kafamda hep. Hayallerimdeki adamla evlenmiştim evet, ama asla hayallerimdeki evlilik değildi yaşadığım. Çeşit çeşit yemekler yapıp, kusursuz sofralar kurmamı da  haketmiyordu evlendiğim bu adam.
Sadece kendim için uğraşmayı da canım istemiyordu açıkçası.

Hazırladığım sandviçimin yanına bir bardak su alıp masaya yerleştim.  Henüz alışamadığım, alışacak kadar vakit geçiremediğim bu koca evde yalnız başıma olma fikri tedirgin ediyordu beni. Her yer karanlıktı. Karanlıktan korkardım. Hiç yalnız kalmadığım için farketmemişim ama meğer yalnızlıktan da korkuyormuşum,  anladım.

Tek başıma olmamın verdiği tedirginlikle, sandviçimi hızla bitirip suyumu içtim. Tam mutfaktan çıkacağım sıra çok yoğun sigara kokusu geldi burnuma. Evde hiç ses ve ışık olmaması bana yalnız olduğumu düşündürmüştü ama aldığım bu koku kafamı karıştırmıştı.

Yani, hırsız olsa oturup sigara yakacak kadar rahat olamazdı herhalde. Yağız evde olsa neden karanlıkta otursun? İyiden iyiye sarmıştı korku içimi, bedenim de ona uymuş titreyerek eşlik ediyordu.

Hiç sağlıklı düşünemiyordum. Mutfağın kapısında donup kalmıştım. Ne salon tarafına ilerleyebiliyordum ne de geri mutfağa dönebiliyordum. Nasıl olduysa beynim varlığını hatırlayıp, arka cebimde öylece kullanılmayı bekleyen telefonumu hatırlatmayı başarmıştı bana. Hızla ve sessizce çıkarıp aklıma ilk gelen kişiye mesaj atmıştım. Hemen sessiz moda almayı da düşünebilmiştim ne hikmetse.

" Evde birisi var, hemen gel." Yazmıştım aceleyle.
Masaj bildirimini duyabildi mi? Duyduysa açıp okur mu, yoksa önemsemeyip bakmaz mı? Diye  kafamdaki soruları peş peşe sıralarken, telefonumun ekranı aydınlandı.

" Nereye?"

Allah'ım delirmek üzereydim. Benim zekamı aşağılayan adamın sorduğu soru hakikaten zekiceydi.

" Eve Yağız" mesajı yazarken aptallığına gözlerimi devirmeden edememiştim, aynı zamanda kalbimin deli gibi atmasına da engel olamıyordum.

" Korkuyor musun yoksa?"
Senden yardım isteyen aklıma sıçayım ben.

" Gelme, ben polisi arıyorum." Yazıp hemen gönderdim. Ondan yardım istemenin benim için vakit kaybı olacağını düşünemeyen beynime yeniden küfürler saydırıyordum. Polisi arayıp ne diyecektim ben yaa? Evimden sigara kokusu geliyor desem komik olmaz mıydı?

" Işığı aç ve salona gel" salaktı bu adam gerçekten salak. Ben evde birisi var diyorum o salona gel ışığı aç diyor!!!!!
Bir dakika!!!
Hadi ya....

Gerçekten bu kadar aptal olabilir miydim? Nasıl düşünemedim ben bunu? Aslında aklıma gelmişti ama.... Nasıl düşünecektim ki, ne ışık var ne ses. Kapı sesini duyınca insan bir tepki vermez miydi? Hadi hırsız olsaydı gelen ?

Off iyice saçmalamıştım. 

Fakat nasıl korkmuşum öyle, kalbim hâlâ hızını  kesmeden, kesemeden çarpmaya devam ediyordu. Az önce hemen yanımdaki duvara yaslanıp, elim kalbimin üzerinde çöküp kaldığım yerden hızla kalktım. Geçtiğim  yerlerdeki tüm ışıkları açarak salona doğru koşar adım ilerledim. Salonun ışığını da resmen yumruk atarak açtıktan sonra gözlerim onca dağınıklığın arasında onu aradı.

SIĞINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin