50. BÖLÜM

859 52 2
                                    

Ben başımdan geçenleri sanki müsebbibi oymuş gibi haykıra haykıra Emre'ye anlatırken, O kollarını dizlerine dayamış elleriyle yüzünü kapatarak beni dinliyordu. Susmamı istemişti ama ben susmamıştım. Susamazdım... Tüm başımdan geçenleri bilip ona göre hareket etmeliydi. Çünkü eğer benimle ciddi bir gelecek kurguluyorsa kafasında, bu yaşananların etkileri devam edecek ve ister istemez O da etkilenecekti. Sondaki itiraf beni de sarsmıştı kabul, Allah var ben de kendimden böyle bir performans beklemiyordum fakat sözlerin geri alınamama gibi kötü huyları vardı. Olmuştu bir kere, Onu sevdiğimi kendimden önce ona söylemiştim. İyi de olmuştu aslında, ikimiz aynı anda öğrenmiştik ona olan hislerimi...

Zaten görünüşe bakılırsa, sonu her ne kadar onun istediği gibi olsa da başta duydukları oturmuştu içine. Hangi normal insanoğlu böyle problemler denizine balıklama dalardı ki? İlk şoku atlatınca apar topar çıkıp gidecekti işte önce yanımdan sonra hayatımdan.

Durumu algıladığı ve kaçış yolu aradığı son beş dakikadır sessizliğe bürünmesinden ve hala yüzünden çekmediği ellerinden belliydi. İşini kolaylaştırmak adına oturduğum sandalyemi ondan biraz uzaklaştırıp ayağa kalktım. Hiç oyalanmadan dönüp ardımı yürümeye başladım. Bunları duyduğu an benden gideceğine fazlasıyla emin olduğum için kendimi bu duruma hazırlamıştım. Ayaklarım bile nereye gideceğini kendiliğinden biliyordu. Her travma sonrası rutinim olan sıcak duş, yine beni mümkün olan en iyi şekilde toparlayacak çıktığımda ise Emre çoktan gitmiş olacaktı. Hem ortadan kaybolmam onun da şu an çok işine yarayacaktı. Belki de  'bi durup sakin kafayla düşünelim sonra ne yapabileceğimize bakarız' gibi saçma cümleler kurmasına engel olacaktım kim bilir...

İyiydim yine de iyi hissediyordum. Sonunda olacak olan başında olmuştu. Şimdi güzelce duşumu alır, çıkar hazırlanır, kemal amca'ya vedamı eder ufak tefek işlerimi de hallettikten sonra yola çıkardım. Gerisini de Antalya' ya vardıktan sonra düşünürdüm....

Vakit neredeyse öğleyi bulmuştu ben duştan çıkana kadar. Yine uzunca bir süremi geçirmiştim duşta, hep olduğu gibi gayet iyi gelmişti bu süre bana. Kendime bir kahve içecek zaman ayırabilmek için hızla hazırlanmıştım. Odamın kapısını bir hışımla açıp dışarı çıkmak için ilk adımımı atmıştım ki Gördüğüm manzara karşısında yine donup kaldım.

Emre kapımın hemen yanındaki duvara sırtını yaslamış vaziyette yerde oturuyordu. Bu kez tahminimde yanılmıştım anlaşılan, O gitmemişti. Duyduğu onca şeye rağmen beni terk etmemişti. Beni gördüğü an hemen ayağa kalktı. Bir süre sessizce bakıştık öylece. İkimiz de birbirimizden bekledik belkide ilk adımı. Ben yeterince konuştuğum için söyleyecek sözüm yoktu, sustum.

” Bana hiç fırsat tanımadın Asya. Beni sevdiğini söyledin ve o an vazgeçtin benden. Bu, bu kadar kolay olmamalı..." İlk adımı o atmıştı ve sözleri çok acıtmıştı.

” Tamamen yanlış anlamışsın sen beni. Ben sana kolaylık sağlamak istemiştim. Benim için fazlasıyla zordu...”

” beni dinlemeliydin. Anlattıkların hiç basit şeyler değildi. Bir de bunları sevdiginin yaşadığını duyan birisi için hiç değildi. İçimdeki öfkeyi dizginleyebilmem için bana zaman vermeliydin. O an sana bunları yaşatan en başta baban olmak üzere hepsini tek tek bulup cezalarını kendi ellerimle vermemek için kendimle mücadele halindeydim. Ben Erkeğim Asya. Hiç bir erkek çok yakında karısı olacak birine böyle şerefsizlik yapılmasına razı olmaz. Olamaz”

Ben, bir zamanlar - öyle çok şey yaşadım gördüm ki, bundan sonra başıma gelen hiç bir şeye şaşırmam- derdim. Yanılmışım...
Bu yaşıma kadar etrafımdaki erkeklerin hiç birinin davranışına   bu kadar şaşırmamıştım. Babamın belinde tabancayla beni aradığını duyduğumda bile yadirgamamistim çünkü dolduruşa gelmiş bile olsa ihtimal dahilindeydi.

SIĞINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin