Terapiden çıkmış bomboş kaldırımda amaçsızca peşpeşe sıralıyordum adımlarımı. Bu havada kim çıkardı ki zaten sokağa kaldırımlar dolu olsun? Vakit öğleye yaklaşmıştı fakat hava çok karanlık ve kasvetliydi hâlâ, bu saatlerin ışıl ışıl yakıcı yaz sıcaklarını özlemiştim. Soğuktan donmak üzere olan ellerimi montumun cebine sakladım biraz olsun ısınırlar umuduyla. Çünkü kasvetli ve dondurucu havaya rağmen içim kıpır kıpırdı. Amaçsız adımlar atmaya devam etmek, biraz daha sokaklarda dolaşmak istiyordum. Kemal amca'ya terapiden sonra onu arayacağımı söylemiştim ama, biraz sonra arasam bir sorun olmayacağını umuyordum.
Doktorumla görüşmem çok iyi geçmiş, bana gerçekten çok iyi gelmişti. Kendimden çok büyük olmayan ve beni gerçekten anladığını düşündüğüm biriyle sohbet etmeyi özlediğimi farkettim. Evlenmeden önce annemle konuşurduk uzun uzun. Beni anladığını düşünürdüm o zamanlar. Hoş o da yalan oldu ama olsun, sonuçta bu kadar yalnız hissetmiyordum kendimi. Efsun da vardı, onunla da konuşurduk. Şimdi kimsem yok... Dört duvar arasına sıkışıp kalmış zavallı bir ucube gibi hissediyordum çoğu zaman kendimi. Ama şu an değil... Doktorumun ilaçlarımı azaltması sevindirici bir gelişmeydi benim için. En azından doktorum anlamıştı problemimin akıl sağlığımla değil, duygularımla ilgili olduğunu. Bu da iyi bir gelişmedi tabiki ama asıl önemli olan yani beni asıl etkileyen yağız la olan sürüncemeli durumumuzu doktoruma anlatabilmiş olmamdı. Yaşadığımız aramızda geçen her durumu en küçük ayrıntısına kadar anlatmıştım. Hiç bölmeden sonuna kadar beni dinlemiş ve can alıcı soruyu sormuştu. - Ne yapmayı düşünüyorsun?- cevap basitti, o an için çok basitti- bilmiyorum-
Birşey yapmalı mıydım? Ne yapmalıydım? Bu durumu düzeltmek miydi istediğim, yoksa sonlandırmak mı? Bilmiyordum. Onu kaybetmek hiç istemiyordum, ama onun beni kaybetmekten korkmadığı da aşikardı. O kızı yanında işe başlatmaya kadar vardırabilmişti durumu. İlla ki söylememe gerek olmamalıydı onu yakınında istemediğimi. Bunu eşşek gibi biliyordu. Ve ben bunu öğrendiğim an öyle çok da etkilenmemiştim. Demek ki içten içe hazırlamışım farkında olmadan kendimi ayrılığımıza. Söylediği gibi gözardı edilemeyecek kadar kıymetim de yokmuş işte, o da çoktan gözden çıkartmış beni. Direnmek yersiz ve faydasız çaba olur, İstenmediğim yerde kalmayı da kendime yakıştıramazdım. Onu uzaktan sevmeye alışıktım nasıl olsa öyle yapardım yine. Bir arada olamıyorduk ne hikmetse, olduğumuz zamanlarda da mutlu olamıyorduk....
Birlikteliğim ile ilgili sorularımın cevaplarını bulmak ödevimdi. Sınırsız sürem vardı. Ama kararlarımı uygulamaya geçmeden önce ilk doktorumla konuşacaktım. Yanından ayrılmadan önce doktoruma da bunun sözünü vermiştim. Aslında sonuç çoktan belliydi ya ben yine de bana verilen sürenin bir kısmını kullanacaktım.
Herşeye rağmen anlatmak, paylaşmak hafifletmişti beni, iyi hissediyordum hatta çok iyi hissediyordum.
Vakit daha fazla ilerlemeden, Kemal amcayı aradım. Beni beklediği yer fazla uzağımda değildi. En fazla beş dakikalık mesafeydi. Kendim gidebileceğimi almasına gerek olmadığını söyledim. Zaten kısa bir zaman sonra da yanındaydım.
Benimle nasıl bir işi olabileceği konusunda kendimce birkaç tahminde bulunmuştum ama, beni önce sürücü kursuna yazdırıp sonra da aynı gün bana araba alacağını asla tahmin edemezdim.
Çok şaşırmış aynı zamanda çok da sevinmiştim. Adamcağız beni evden çıkarabilmek için her yolu deniyordu. Ben istesem müsade edilmezdi belki de ehliyet almama, hazır fırsatını bulmuşken hiç ikilemeden bol bol teşekkürle kabul ettim. Araba konusunda biraz erken ve fazlaca bonkör davranması beni mahçup etmişti fakat sırtımı sıvazlayıp " Sen çok daha iyilerine layıksın kızım, hiç utanıp sıkılma ben senin babanım." Diyerek mahçubiyetimi bir nebze olsun azaltmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINTI
عاطفيةDoğdum, ailemin evine sığıntı oldum. Sevdim, sevdamın gönlüne sığıntı oldum... Yazgı mı, kader mi, çile mi? Bilmem... Bazı insanların alnına ' hiç mutlu olamamak' da yazılıyormuş meğer... Tüm hayallerime kavuştum, bu kez de hayata sığıntı oldum...