6.2

160 15 0
                                    

Yarı yarıya kapanan gözlerimi zar zor açıp anahtarı deliğe yerleştirdim ve sesszice olmasını umarak kapıyı açtım. Ama maalesef her istediğim olmuyordu.

Ayaz, kollarını kavuşturup yaslandığı duvardan doğruldu ve bir adım attı. Karanlıkta görebildiğim kadarıyla kaşları çatıktı.

"Neden neler olduğunu anlatmıyorsun?"

Burnumu çektim. Ne anlatacaktım ki? Beni seven birine sevdiğime bir şans daha verdiğimi mi? Hem o bana neyini anlatıyordu ki? Onun için güvenilmez olan birinin neden her şeyini öğrenmeye çalışıyordu?

"Sen neden hiçbir şey anlatmıyorsun? Neden her şeyi benden bekliyorsunuz?"

Afalladıysa bile bunu belli etmeden bir adım daha attı. Bu sefer gözlerinde daha anlayışlı bir ifade vardı.

"Odama geçip konuşalım mı? Anneni uyuduğuna ikna etmek baya zor oldu."

Bir şey demeyip sadece başımı salladım. Aklımdakileri toparlamam gerekiyordu. Ve bu ayakta olacak bir iş değildi.

Ben yatağın köşesine otururken Ayaz yatağın ortasına geçti ve bağdaş kurup oturdu. En sonunda gözlerini bana dikince hemen gözlerimi kaçırdım. Hala hazır hissetmiyordum.

"Uykum var," diye mırıldandım.

"Yaa."

"Ya," diye tekrarladım kısık bir sesle. Yalan değildi. Uykum vardı. Ama Ayaz beni uyutacak gibi durmuyordu.

"Gece ben bir daha uyarmadan başla istersen."

Dayanamayacaktım. Ben onun kötü olduğunu düşünüp günlerce kendini toparlamasını beklerken o hemen hesap sormaya başlıyordu. Hem de ne kadar kötü olduğumun farkında bile değilken.

"Yeter artık Ayaz!"

Şaşırınca kendimi sırt üstü yatağa serdim ve altımdaki yastığı çekip sarıldım. Nasıl anlatmamı bekleyebilirdi ki? Onu tekrar affetmenin eşiğine geldiğimi ona söylersem benimle konuşmayı keser miydi?

"Ne demek yeter! Daha hiçbir şeyi anlatmadın."

Elimdeki yastığı sertçe kenara bırakıp doğruldum. Sinirle Ayaz'ın gözlerine baktım.

"Beni anlamaya çalışmıyorsun! Kimse beni anlamaya çalışmıyor!"

Ağzı açık kalmış bir halde bana bakmaya başlarken ağladım. Artık her şey çok fazla geliyordu. Boğuluyordum.

"Be-ben...s-sen iyi değilsin. Gel buraya."

Kollarını omzuma dolayıp beni kendine çekerken ağlamam şiddetlenmişti. Artık hıçkırarak ağlıyordum.

Neden üstüme bu kadar geliyordu? Onunla alakalı olduğunu bilmesine rağmen neden söylememde ısrar ediyordu? Kendi duygularının hiç mi bir önemi yoktu?

"Uyumak istiyorum," diye fısıldadım. Uyumak, her şeyi bir süreliğine de olsa düşünmemek istiyordum.

Çünkü düşünmek durdurulamıyordu...

"Tamam, tamam... Gel odana götüreyim seni. Özür dilerim, üstüne çok gittim. Çok çok özür dilerim."

"Burada uyumak istiyorum," diye tekrarladım. Ağladıktan sonra hep uykum gelirdi. Belki de beynim bir süreliğine de olsa düşüncelerimi bölmeme izin veriyordu. İhtiyacım olduğunun farkındaydı.

"Tamam... Gel uzan buraya."

Yönlendirmesiyle yatağa uzandım ama ona sarılmayı bırakmadığımdan o da benimle birlikte uzandı. Bu çocukluktan kalma bir alışkanlıktı.

R kişisi  | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin