4.7

284 28 13
                                    

Justin Bieber - Lonely 🖤

Başımı çevirip dikkatle ona baktım. Kafamı çok fazla karıştırıyordu. Beni seviyordu evet, bundan şüphe duymuyordum. Sorun şu ki, ona güvenemiyordum. Her an aklımda durmadan dönen soru çıldırtmak üzereydi.

Başka bir oyun var ?

Durmadan aklımda dönen soru onlara karşı bir duvar gibiydi. Tam affedecekken bu duvara tosluyordum. Bu engeli aşamazsam affetmem mümkün olmazdı. Duvarı kırmak istiyordum. Kırmaya çalışıyordum. Ne kadar çatladığı ise tam bir muammaydı.

O an aklıma gelen şeyle gözlerimi büyüttüm. Yarın doğum günümdü. İki gün sonra ise gidecektik. Yani üç gün sonra her şey belli olacaktı. Ya affedecektim ya da affedemeyip onunla ilişkimi kesecektim. İlkinin olmasını umdum. Belki gurursuzluktu. Ama Berke'nin dediği gibi, aşk gururu umursamıyordu. Ama gurursuz değildim. Aşıktım evet ama hemen affedemezdim. Anlamaya çalışıyordum ama nasıl yaptığını anlayamıyordum bir türlü.

Acaba hatırlamış mıdır? Söylemiş miydim ki? Suratımın düşmesinin sebebi hatırlayıp hatırlamaması değildi. Söylememiş bile olabilirdim. Asıl sorun benim onun doğum gününü bilmememdi. Ama söylememişti ki? Sormuş muydun diye düşündüm içimden. Soracak vakit mi vardı sanki? R'yi hiç hoş olmayacak bir şekilde öğrenmiştim. İkimiz de birbirimize aşıkken sevgili olamamıştık. Güvenimi kırmıştı ve geri düzeltebilir miydi?

Önce şaşırıp sonra yüzümün düşmesine şaşırmış olacak ki sordu.

"Ne oldu?" Sonra aklıma bir şey gelmiş olacak ki yüzü biraz düştü. Ellerini kucağına koyarak onlarla oynarken bana baktı.

"Biliyorum aklına yine o gün geliyor. Sana unut diyemem. Demem de zaten. Sadece bir daha kalbini kırmayacağıma yemin ederim. Ve güvenini. Her şey sana olan aşkımdan dolayıydı. Tamam biraz aptalcaydı ama oldu ve ben bunu değiştiremem. Sadece şunu bil, çok pişmanım."

Üzgünce söylediği şeylere bir cevap vermeden başımı önüme çevirdim. Ne diyebilirdim ki? Pişmanlığını hissetmiştim. Yine de bir şey yapamıyordum. Güvenimi fazlasıyla kırmıştı. Nasıl düzelebilirdi ki hemencecik? Tırnağımdaki kahverengi ojenin bir kısmını soyarken dikkatle bana baktığını hissettim. Bir cevap beklemiyordu. Sadece bakıyordu. İnsanların bana uzun süre bakmasından rahatsız olurdum ancak şu an hiç rahatsız değildim nedense.

Onu özlemiştim. Her gün karşımdayken, durmadan peşimdeyken nasıl olur diyeceksiniz belki de. Bilmiyordum. Bedenlerimiz ne kadar yakın dursa da ruhum ondan çok uzakmış gibi hissediyordum. Buz tutmuştu ruhum. Bedenimi değil de ruhuma sarılsın istedim. Bir sarılmayla biliyordum ki sıcacık olacaktım. Ama ruhumu görüyor muydu ki? Ona uzanmak isteyen ruhumun buz tuttuğunu, ona ulaşamayışımı görebiliyor muydu? Belki de görüyordu. Bu yüzdendi bu çabası. Aklıma düşen bu fikirle sol dudağım hafifçe kıvrıldı. O sağ tarafımdaydı, göremedi bu yüzden.

Elimin üzerinde onun elini hissedince ona baktım. Nazikçe tutuyordu. Biraz tedirgindi, elleri titriyordu ama tutuyordu işte. Benden mi çekiniyordu? Evet benden, başka kimden olacaktı ki? Reddetmemden korkarcasına  bakıyordu yüzüme. Biraz sonra dudaklarını araladı.

"Biraz bile mi afffetmedin?" Bir elini elimden çekip baş ve işaret parmağını arada çok az mesafe kalacak şekilde yaklaştırdı. "Şu kadarcık bile mi?"

O kadar tatlı bakıyordu ki bu hâline az daha gülümseyecektim. Beni neyin tuttuğunu bilmiyordum ama bir şekilde gülmemiştim işte. Derin bir nefes aldım. Söyle bakalım Gece, o kadarcık bile mi? Kendi içimde zor bir soruyla karşı karşıya olduğumu anlayınca konuyu değiştirmeye çabaladım.

R kişisi  | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin