❄❄❄
Kahvemden son yudumu alıp masadan kalktım. Bir tane daha yapacaktım. Saate baktım. Gece 4 buçuktu. Bu bir haftadır okula gitmiyor, odadan çıkmıyordum bile. R'ye harcadığım boş vakitlerde aslında ders çalışmam gerekiyordu. Bu yüzden bu vakitleri telafi etmeye çalışıyordum. Artık eski halime dönmek istiyordum.
Gözlerimi ovuşturarak masadan kalktım. Bir tane daha kahve yapmak için sessiz adımlarla mutfağa gittim. Gün içinde odamın kapısını kilitliyordum. O zamandan beri Ayazla da konuşmuyordum. Daha doğrusu konuşamamıştım. Hala ona bakamıyordum. O beni seviyordu. İnanması güçtü ama öyleydi.
Kahvemi sessizce yapmaya çalışırken kapıdan ses gelince yerimde sıçradım. Ödüm kopmuştu. Ayaz'ı görünce hemen kafamı çevirdim. Konuşmak istemiyordum. Her an ağlayabilirdim. Kollarını kavuşturduğunu göz ucuyla gördüm. Boğazını temizledi.
"Kaç gündür uyumuyorsun, okula da gelmiyorsun? Böyle yapma."
Bir süre cevap vermedim. Verecek gücü bulduğumda kahve hazırdı bile.
"Ne yapayım peki?"
Çaresizce sormuştum. Ne yapmalıydım? Artık bir şey yapmak istemiyordum. Bir şey için çabalamak istemiyordum. Boş boş durmak istiyordum. Hiçbir şey yapmamak istiyordum. Ama yine de yapmam gereken bir şey varmış. Ne yapmalıydım artık? Daha fazla ne yapabilirdim?
"Kendini üzüyorsun. Sana onlara güvenmemeni söylemiştim."
"Buraya bunu söylemek için mi geldin?"
"Hayır. Seni görmek istedim."
Omzumu silkip kahvemi elime aldım.
"Gördün, şimdi izninle gidiyorum."
Omuzlarını düşürüp kapıda yana kaydı. Bir şey demeden yanında geçerken arkamdan baktığını hissediyordum. Kapıyı kapatırken buraya bakıyordu. Gözlerimi kaçırıp kapıyı kapattım. Dolan gözlerimi kırpıştırıp yatağa oturdum. Bunların olacağını hiç düşünmezdim. Neden birden bunlar olmuştu ki? Tam mutluyum derken yine her şey bozulmuştu.
Esneyip masaya oturdum. Her ne kadar uykum olsa da geceleri bir türlü uyuyamıyordum. Olmuyordu. Ben de sadece ders çalışıyordum. En azından yararlı bir şey olmasını istiyordum.
İki saat sonra masadan kalkıp pencerenin önüne geldim. Derin bir nefes alıp ucuna oturdum. O kadar karışık hissediyordum ki. Bir yandan keşke R bunları yapmasaydı da böyle olmasaydı diyordum. Diğer yandan ondan o kadar nefret ediyordum ki. Ama bir yanım da aşıktı işte. Yine de bu yaptıklarını affedeceğim anlamına gelmiyordu. Yaptığı şeyler beni o kadar kırmıştı ki. Bir daha onlardan kimseye güvenebileceğimi düşünmüyordum.
Ağladığımı sonradan farketmiştim. Artık sessizce ağlıyordum. Bağırarak ağlayınca bile kimse beni görmüyordu.
Bugün cumartesiydi, annem ve babam evdeydi. Ne olduğunu sormamalarını umuyordum. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Aslında bende bir haller olduğunu anlamışlardı ama bir şey demiyorlardı. Belki de yalnız kalmamı istiyorlardı. Şimdilik istediğim buydu. Yalnız kalmak.
Mutfaktan sesler gelince annemin kalktığını anladım. Tekrardan esneyip yatağa uzandım. Gece boyunca hiç uyumamıştım. Günlerim böyle geçmeye başlamıştı. Geceleri uyumayıp sabaha karşı en fazla üç saat uyuyabiliyordum. Geri kalan zamanda da ders çalışıyordum.
Kimilerine göre delirmiş durumdaydım belki de ama boşluktaymış gibi hissediyordum. Kimseyi görmek istemiyordum ve zamanı elimden geldiğince dolu geçirmeye çalışıyordum. En dolu geçirdiğim zaman ise ders çalıştığım zamandı. Nedense onunla konuştuğum zamanları telafi etmem gerekiyormuş gibi hissediyordum. Bu yüzden durmadan ders çalışıyordum.
İki saat geçmiş olduğunu farkettiğimde yeni uyanmıştım. Saat dokuz olmuştu. Masanın yanındaki telefonumu aldım. Artık hiç bildirim gelmiyordu. O, mesaj atmıyordu. Kalbimde bir boşluk hissettim ama hemen sonrasında kaşlarımı çattım.
'Sana oynadığı oyunu hatırla!'
Gözlerimi sıkıca kapatıp telefonu tekrar maasaya bıraktım. Bana oynadığı o oyun affedilecek gibi değildi. Her ne kadar kalbim hala onun boşluğuna alışamamış olsa da vakit vardı. Elbet alışacaktı. Alışmak zorundaydı. Başka çare yoktu.
Kapı açıldığında irkilip gelene baktım. Kilitlemeyi unutmuştum. Babamın elinde tepsiyle yatağa oturuşunu soluksuzca izledim. Neden gelmişti? Bir şey olduğunu anlamıştı ama hiç sormazdı ki. Şimdi neden buradaydı?
Ellerimi tutup hafifçe sıkınca ona baktım. Yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Sanki...hüzün gibiydi.
"Şaşırdın biliyorum. Aslında şaşırmaman gereken bir olaya şaşırman tamamen benim suçum, bunun farkındayım. Bunun için öncelikle sendrn özür dilerim."
"Baba-"
"Annen doğmadan önce seni istemediğimden bahsetmiş sana. Aslında evet, başta istememiştim. Ama senin doğduğun gün ilk bana vermişlerdi. O kadar değişik bir duyguydu ki. İstesem de sevmemezlik yapamazdım. Bir şekilde kendini bana sevdirmiştin. Annemin ölümünden sonra çok düşündüm. Annemin ölümüyle bu kadar boşluğa düştüysem; kızım annesinin ve babasının kavgalarıyla, onu görmezden gelmeleriyle nasıl başa çıkabildi dedim. Çıkamazdın. Çok zor bir durum çünkü. Biz annenle dün konuştuk Gece. Bir karar verdik."
Bir an içimden boşanacakları düşüncesi geçince ürperdim. Farkettim de boşanmalarını istemiyordum. Zaten kim isterdi ki?
"Annenle iyi geçinme kararı aldık. Artık seni görmemiz gerektiğini farkettik. Bak belki inanmayacaksın ama."
Duraksadı. Gözlerimin içine bakıp içten bir şekilde gülümsedi.
"Biz seni gerçekten çok seviyoruz."
Dolan gözlerimi kırpıştırdım. Gerçek miydi? Ailem sonunda düzeliyor muydu? Kapıdan sesler gelince ikimiz de oraya baktık. Annem bize bakıyordu. Onu farkettiğimizi anlayınca yavaş adımlarla yanımıza geldi.
"Nasıl oldu bilmiyorum ama dün babanla şu gerçeğin farkına vardık. Bizim bir kızımız var ve biz onu çok ihmal ettik. Artık etmeyeceğiz."
Kocaman gülümseyip ikisine de birden sarılınca ağlamaya başladım. Bu olayların arasında ailemin düzene giriyor olması beni o kadar mutlu etmişti ki. Daha farklı hissediyordum. İçimdeki yıllardır dolmayan boşluk dolmuştu.
Kapının ucunda bizi izleyen Ayaz'ı görünce ağlamam artmıştı. Bize nasıl baktığını görmek istemezdim. Kimsesi olmayışı beni o kadar üzüyordu ki. Aslında kimsesi yoktu diyemeyiz. Ben vardım.
"Sen de gel. Sensiz tam değiliz."
Bu dediğime kaşlarını kaldırıp bir adım geri gitti. Kararsız gibiydi. Gözlerimi devirip hafifçe gülümsedim. Ayağa kalkıp kolundan tuttum ve yatağa oturttum. Ve kocaman sarıldım. O da bizim ailedendi. Annesinin terk edip gitmesi, amcamın ölmesi, bunların hiçbiri buna engel değildi. O benim en yakınımdı.
Bana sarıldığını hissedince gözyaşlarımı tutamadım. İçimde öyle değişik şeyler vardı ki. Ne kadar ağlasam da geçmeyecek gibiydi. Hem çok iyi hem de çok kötüydüm. Bu durum beni çok yoruyordu.
Kapının kapandığını duyunca ayrılıp ona baktım. Yine aklıma olanlar gelmişti. Hoş, hiç gitmiyordu ki.
"Pazartesi okula geleceğim."
Aslında bunu demek istememiştim. Bir anda çıkmıştı ağzımdan. Aslında doğru olsn buydu. Hayatıma geri dönmek. Her ne kadar zor olsa da yapmak zorundaydım. Yapmazsam yok olup gidecekmiş gibi hissediyordum. Kalbim yok olup gidecekti.
Elimi tutup dikkatlice sıktı. Beni sevdiğini öğrenmemden beri çok dikkatli davranıyordu. Rahatsız olmamdan korkuyordu aslında. Ama onun beni incitmeyeceğinden emindim.
"Doğrusu bu Gece. Artık odanda tıkılıp kalmayı bırakman gerekiyor. Onlara düzeldiğini göstermen gerekiyor. Düzelmelisin."
Dedikleriyle hafifçe gülümseyip başımı salladım. Haklıydı. Artık düzelmeliydim. Onları umursamadığımı göstermem gerekiyordu. Tabi eğer öyleyse.
❄❄❄Bölüm Sonu❄❄❄

ŞİMDİ OKUDUĞUN
R kişisi | texting
Short Story| texting | R: Sevdiceğim. Siz: Neden öyle sesleniyorsun bana? R: Sevdiceğimin bir anlamı var. Siz: Neymiş o? R: Sevdiğim ve seveceğim kelimelerinin birleşimidir. R: Ben seni seviyorum ve hep seveceğim. Başlangıç; 09.08.20 Bitiş; 06.03.21 İkinci kit...