Çağan Şengül, Sezgin Alkan: Tablo
Gözlerimi ovuşturup çantamı düzelttim. Gece yine uyumamıştım ve sabah üzerime büyük bir uyku çökmüştü. Her ne kadar gelmekten vazgeçsem de Ayaz beni zorla sürüklemişti. Onlara güçlü olduğumu göstermek zorundaymışım. Ama güçlü değildim ki.
Sınıfa girdiğimde tüm sınıfın gözü bana dönmüştü. 1 haftadır gelmediğim için herkesin merakı artmıştı belli ki. Zaten dedikodu arayışı içindeydiler. Bulmuşlar mis gibi beni bırakırlar mıydı?
Gözlerimi devirip yerime oturdum. Önceden pencere kenarı olan tarafa Ayaz otururdu ama bu sefer ben geçtim. Diğerlerinden en uzakta durmak istiyordum. Tabi Deniz ve Barış önümde otururken bunu nasıl başarabilirdim hiç bilmiyordum. Rüya, Sıla, Çağan ve Toprak başka sınıfta oldukları için bu sınıfta sadece diğerleri vardı.
Esneyip kitaplarımı çıkardım. Sanki onları hiç tanımamış gibi davranıyordum. Hepsi birer yabancıydı bana artık. Gözlerimin dolduğunu hissedince sinirle kapattım. Artık ağlamayacaktım. Hele onlar için asla!
İlk ders rehber hocamın azarlamasıyla geçmişti. Yok niye gelmemişim, yok niye rapor getirmemişim. Babamın verdiği sahte raporu görünce kıpkırmızı olmuştu. Evet bir hocanın nefretini kazanmıştım. Hem de sınıf hocamız.
Bahçeye çıkarken bana seslenen kişiyi görünce adımlarımı hızlandırdım. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Konuşmak bile midemi bulandırıyordu artık. Aynı yaptıkları şey gibi geliyordu. İğrenç.
"Gece lütfen! Sadece bir kere dinlesen. Tamam Deniz'le konuşma ama bir kerecik olsun beni dinle, lütfen."
Bu dedikleriyle duraksadım. Ayaz artık karışmıyordu. Sadece izliyordu. Bir an için nedenizce kırıldığını hissettim. Üzerime çöken hüzünle Akel'e baktım. Her ne kadar üzgün dursa da ya bu da bir oyunsa diye düşünmekten alamıyordum kendimi. Çünkü çok iyi rol yaptıklarını öğrenmiştim. Neden bu da bir oyun olmasındı?
"Ne söylemek istiyorsun? Hala nasıl benimle konuşmak istediğinizi anlayamıyorum. Hiç utanmıyor musunuz yüzüme bakarken?"
Bu dediklerimle başını eğdi. Tekrar kaldırdığında gözlerinin dolduğunu gördüm. Akel'le gerçekten çok iyi arkadaş olmuştuk. Bir yanım onu affetmek isterken diğer yanım yaptıklarını hatırla diye uyarıyordu. Arada kalmıştım. Ama yaptıklarını hatırlamamı sağlayan taraf kazandı yine.
"Özür dilerim. Bak sana yemin ediyorum, ilk tanıştığımızda tüm her şeyi unutmuştum bile. Unutmasaydım eğer bu kadar samimi olamazdım. Özür dilerim Gece. Ama yemin ederim unutmuştum her şeyi. Lütfen, seni kaybetmek istemiyorum."
Hafifçe güldüm. Çoktan kaybetmişlerdi zaten.
"Çoktan kaybettiniz."
Arkamı dönüp giderken gözyaşımı zor da olsa tuttum. Her gözlerim dolduğunda kendime yaptıklarını hatırlatıyordum. Böylece dolan gözlerim nefretle aralanıyorlardı. İçimi nefret kaplıyordu. Ve bu nefret tüm acımı unutturuyordu.
Bahçenin köşesinde kalan, yeri fazla belli olmayan banklara oturdum. Derin bir şekilde iç çekip gözlerimi kapattım. Bunlar benim canımı o kadar yakıyordu ki. İnsanlara güvenim daha da azalıyordu. En sonunda hiç kalmayacaktı. Güvenecek kimsem kalmayacaktı. Kendime bile güvenemez hale gelecektim. En çok bundan korkuyordum işte.
Ayaz'a baktım. Biraz yalnız kalmak istediğimi farketmiştim. Kendimi dinlemek istiyordum. Kendimi bulmak istiyordum. Sadece ben olmak istiyordum.
"Biraz yalnız kalmak istiyorum." diye fısıldadım. Ona bakmıyordum, gözlerim birbirinin üzerine koyduğun ellerimdeydi ama bana baktığını hissediyordum. Bir şey demeyip ayağa kalktı ve gitti. O gittikten sonra tutmak istediğim ama beceremediğim gözyaşlarımı bıraktım. Diğerlerinin yanında ağlamak istemiyordum. Böyle bir huyum vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
R kişisi | texting
Historia Corta| texting | R: Sevdiceğim. Siz: Neden öyle sesleniyorsun bana? R: Sevdiceğimin bir anlamı var. Siz: Neymiş o? R: Sevdiğim ve seveceğim kelimelerinin birleşimidir. R: Ben seni seviyorum ve hep seveceğim. Başlangıç; 09.08.20 Bitiş; 06.03.21 İkinci kit...