3.5

538 35 9
                                        

Ersay Üner - Yürüdüm

"Ya abi sağır mısın acaba? Sucuk olmasın dedim inadıma basmışsın sucuğu. Değiştirir misin lütfen?"

Kantinci bana baygın gözlerle bakıp sabır dileyince daha da sinirlenmiştim. Asıl burada sabırlı olması gereken kişi bendim ama şansa bakın ki gram sabır yoktu içimde. Böyle de sağırlık olmaz be abi ya.

Elimdekini alıp yenisini getirecekkeb durup gözlerini kıstı. Tostu çok gerekliymiş gibi dikkatle inceledikten sonra başını iki yana salladı. Geri uzattı.

"Kızım koparmışsın kenardan. Ben nasıl geri alayım şimdi bunu. Hem nesi var sucuklunun. Mis gibi işte. Hadi dersine artık. Sıra bekliyor."

Dedikleriyle delirmenin eşiğine gelmiştim resmen. Sıra umurumda değildi. Ben tostumu istiyordum. Sucuklu olmadan.

"Abicim bak ben ciddiyim. Ver bana yenisini gideyim bak eğer vermezsen yeminle gitmem buradan sıra da kalır öyle. Doğru düzgün duysaydın sen de beni! Allah Allah ya! İstediğimizi de yiyemiyoruz artık. Hem ne o öyle kenarından koparmışsınmış. Abicim ambalaj vardı da yırttım mı? Tost ulan tost. Ver yenisini gideyim işte. Sabah sabah çattık ya!"

Bazıları gülerken bazılarıysa homurdanıyordu. Sıradakiler umurunda değildi. Burada benim istediklerim söz konusuydu. İlk teneffüstü ve ben uykusuzluktan dolayı acayip sinirliydim. Şu tost işi de daha da arttırmıştı sinirimi. Sağır ya resmen.

Birinin kolumu tutup beni çekmesiyle bu sefer ona bağırmak için arkamı döndüm. Ancak Deniz'i görmeyi beklemiyordum. Kaşlarımı çatıp kolumu sertçe çekince canım acımıştı ama belli etmedim. Neden karışıyordu ki? Gayet güzel hallediyordum ben bir kere!

"Abi sen ver bana tostu. Onu ben alırım." Ardından bana döndü. "Sen de benimkini yersin."

Kantinci bu sefer ona dikkatle baktıktan sonra başını salladı ve tostu ona verdi.

"Rahatsızlık için özür dileriz."
Şirince gülümseyip kantincinin elinden tostu aldı ve beni sıradan çıkardı. Kolumu çekmeye çalışıyordum ama o bırakmıyordu bir türlü. En sonunda beni bahçedeki banklardan birini önüne getirince elimi bu sefer daha sert bir şekilde çektim ama canım fena halde acımıştı. Kolumdaki kızarıklığı diğer kolumla kapatıp bağırmak için kendimi hazırladım.

Tam bağıracakken eliyle ağzımı kapattığı için sesim boğuk çıkmıştı. Durdum. Onu görmeyeli uzun zaman olmuştu. Yüzüne tam olarak bakmayalı... Ona çok fena aşık olmuştum ama bir türlü buna kendimi hazırlayamamıştım. Ne zaman o aklıma gelip de gülümseyecek olsam yaptıklarını hatırlayıp suratımı asıyordum. Böyle olmasını istemezdim. O da istemezdi. Ancak olmuştu ve bunu halledebilir miydik bilmiyordum. Her ne kadar aşkım büyük olsa da güvenim sıfır olacaktı. Bana yaptığı buydu işte. Ona bir daha asla güvenemeyecektim.

Onun da beni aynı şekilde izlediğini farkedip geri çekildim. Buğulu bakan gözleri bana yağmur yağdığında camda oluşan buğuyu hatırlatmıştı. Nefesimi verip kalp çizmek istedim. Kocaman hem de. Bakıp bakıp gülümseyecektim. Ama sonra o kalbin ortasından bir su damlası süzülecekti. Ve o kalp ikiye ayrılacaktı. Büyük bir gürültüyle. İnsanlar duyamayacaktı bunu. Sadece ben. Sadece o. Sadece biz.

"Şey..." Boğazımı temizledim. "Durumu halletmene gerek yoktu. Orada zaten tam olarak bunu yapıyordum. Her şey hallediyordum. Tabi sen bir kahramanlık gösterisi ihtiyacı ile kıvranıp olaya atlamadan önce. Her neyse iki tost da sende kalsın. Seni görünce midem bulandığı için yiyemeyeceğim."

Bu dediklerimle kalbimde bir sancı hissettim. Kalbim daha fazla nasıl kırılabilirdi ki? Ona bunu söylerken hiç düşünmemiştim. Düşünmeme de gerek yoktu. Onu görünce midem mi bulanıyordu yoksa kelebekler halay mı çekiyordu anlayamıyordum. Mide bulantısını seçtim.

R kişisi  | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin