40 mıı? Azıcık duygulandım mı ne🤧😔 Uzun zaman oldu ve buraya kadar gelebileceğimizi düşünmemiştim. Okuyan birkaç kişi sayesinde hevesim artıyor. İyi ki varsınız😚🖤 Bu kadar duygusallıktan sonra sizi bölüme alalım efendimm🤝
Evdeki Saat - Uzunlar
Sıcağa lanet edip ellerimle kendime hava yapmaya başladım. Karne günüydü ve aptal müdür bizi bu sıcakta dışarıda bekletiyordu. Hava durumu bu sabah 35 dereceyi gösteriyordu ama bence yalandı. 40 dereceden düşük hissettirmiyordu. Susadığımı hissedip boş su şişeme suratımı asarak baktım. Daha geleli yarım saat olmamışken su hemen bitmişti. Olsun, Ayaz'ınki duruyor en azından.
Müdürün amacını hala anlayabilmiş değildim. Bari baştan söyleseydin de bu saatte gelmeseydim. Kesinlikle yaz tatiline girişimiz müdürün bizden nefret edişini açıklaması için en uygun zamandı. Bu bizi neden bu kadar beklettiğini anlatıyordu anlaşılan.
"Sence ne zaman girebiliriz içeriye?"
Ayaz'ın sorusuna abartılı bir şekilde iç çekip "Bence hiçbir zaman, sıcaktan ölmemizi istiyorlar," diye cevap verdim. Bu halime gülüp benimle birlikte bana hava yapmaya başladı. Gözlerimi kapatıp gelen azıcık havanın keyfini çıkarmaya başladım.
"Ayy ne rahatladım be. Biraz da şuraya, hah evet oraya. Ayy Ayaz çok sağol valla. Yoksa şuraya düşüp bayılacağım."
Gözlerimi açtığımda karşımda grubu görünce tüm rahatım gitmişti. Deniz doğrudan bana bakarken Sıla ve Rüya aralarında konuşuyorlardı. Rüya, Sıla'yı bir şey için teselli ediyordu sanırsam. Çağan da onun elini tutup bir şeyler söylüyordu. Akel ve Toprak her zamanki gibi birbirleriyle uğraşırken, Barış'ın gözü muzip bakışlarla ikimizin arasındaydı. Grubu özlemedim desem yalan olurdu. Sadece onları özlemiş olmamdan hoşlanmamıştım.
Deniz'i görünce tekrardan akmak isteyen gözyaşlarımı kırpıştırıp hızlıca geri yolladım. Eğer bunlar olmasaydı bugün kendini gösterecekti. Tam 3 ay oluyordu bugün. İç çekip başımı başka yöne çevirdim. Bana baktığını hissediyordum ama ben ona bakamıyordum. Kalbim acıyordu, tek sebebi oydu. Ve benim aptal kalbim.
'Ben ne alaka acaba? Bilerek mi sevdim çocuğu? Hemen de aptal durumuna düşüyoruz be. Hıh!'
Hiç kalbiniz size trip attı mı? Benimki atıyor da. Hayretle kaşlarımı kaldırdım. Ciddi anlamda delirmiştim.
'İhihihi. Sonunda onun aptallığını anladın be.'
'Ya sen bi sus konuşma oradan! Gece duymuyor musun ne diyor ya? Hem Gece R'yi seçince göreceğim ben seni. Ben de öyle ihihihi diyerek güleceğim. Hıh!'
'Ha ha öyle bir şey olmayacak. Olmayacak değil mi Gece?'
"Bilmiyorum tamam mı bilmiyorum, susun!" Bağırmamıştım ama bana yakın iki üç kişinin gözleri bana dönünce mahcup bir şekilde gülümseyip önüme döndüm. Deli muamelesi yemek, isteyeceğim son şeydi. Ama birazcık geç kalmış olabilirdim.
'İhihihi."
"Haydaa."
"İyi misin sen? Yoksa onları görünce özel olarak mı saçmalıyorsun?" Öyle bir şey yoktu. Sadece onları - onu - görünce olan bir şey değildi. Bu, genel olarak susmayan, tartışmaktan bıkmayan iki ayrı yanım yüzünden oluyordu. Bir nevi kendim yüzünden.
Sorusunu cevaplamayıp kendime hava yapmaya devam ettim. Hem ne cevap verebilirdim ki?
'Ben deliyim, kafamın içinde bir türlü susmayan iki adet aptal ses var.' Bu muydu yani? Bu kadar basit değildi. Söylemesi her ne kadar basit olsa da hissettirdikleri çok fazlaydı. Kendini deli hissediyordu insan. Belki de hissetmesine gerek yoktu. Zaten öyleydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
R kişisi | texting
Storie brevi| texting | R: Sevdiceğim. Siz: Neden öyle sesleniyorsun bana? R: Sevdiceğimin bir anlamı var. Siz: Neymiş o? R: Sevdiğim ve seveceğim kelimelerinin birleşimidir. R: Ben seni seviyorum ve hep seveceğim. Başlangıç; 09.08.20 Bitiş; 06.03.21 İkinci kit...