Bir kadının gözlerine en yakışmayacak duygu hüzündür. Gözlerinden hiç eksilmeyen duyguda hüzündür. Yanımda ki kadın gözlerinde hüznün her tonunu taşıyor dedi adam...
Ben bir serçe kuşuyum. Özgür olduğum diyardan alınıp altın bir kafese mahkum bırakılan. Kimse içimde ki hasreti görmüyor. Mahkum olduğum kafeste kanat çırpıyorum Mavi gökyüzüne ayağım da pranga önümüzde parmaklık...
Adam karanlık bir boşluktaydı. Yazı yok mevsimi zemheriydi. Her şeye inat tüm kötülüklere rağmen ayakta kalmaya çalışıyordu. Hiç beklemediği bir anda Mavi bir ışık sözmesi ondaki karanlığı zorlamaya başladı. Nasıl oldu bilmiyordu lakin o ışık sözmesi bir anda gökyüzü oldu.
Masmavi ve berrak,
Duru ve pak.
Adam mavinin bu tonunu ilk defa görüyor ve kendisini ilk defa bir kadına kaptırıyordu. Bundan sonra onun için tek bir ton tek bir renk vardı.
Azad çevresinde ki kimseyi muhatap almıyordu. Sadece dedesine odaklanmış ona açıklama yapıyordu. Ben evlendim diyordu.
Mehmet Saruhan ve ailesi duyduklarının şaşkınlığını yaşıyordu. Oğlu tanımadığı bir kızı koluna takıp ben evlendim diyordu. Ve görünüşe bakılırsa babasının bundan haberi vardı.
"Ben evlendim demekte ne oluyor. Böyle şaçmalık mı olur."
Azad babasına bakarak büyük bir nefes aldı. Diğer aile üyeleri de belli ki ondan bir açıklama bekliyordu. Tabi gelen telefon sesi ile duraksamak zorunda kaldı.
"Ne var Selim"
(.....)
"Tamam anladım gelecekleri varsa görecekleri de var. Gerektiği gibi karşılamaya hazırız."
Telefonu kapatıp tekrar babasına ve dedesine baktı. Bahoz Saruhan kendisinden emin duruşu ile ayakta bekliyordu. Azad'a güven veren bir gülümseme sunup.
" Haşim! " Diye bağırdı.
Konakta sadece yaşını almış adamın sesi konakta yankılandı.
Mehmet bey ise hala bir açıklama bekliyordu ve Azad'a bakıyordu.
Haşim koşarak çıktı merdivenleri. "Buyur beyim beni çağırmışsınız."
"Haşim konağın çevresine ve içine adam koyun. Güvenliği her şekilde sağlansın. Mardin'deki bütün aşiret büyüklerini ileri gelenlerini 2 saat sonra toplanılması için çağırdığımı söyle, tek bir aksaklık çıkarsa bahane kabul etmem bilesin."
Haşim kafasını olumlu anlamda sallayıp" Tamam beyim "deyip aşağı indi. Sorgulamak onun görevi değildi.
Mehmet Saruhan babası ve oğlunun ne yaptığını ya da ne yapmak istediğini anlamıyordu.
" Azad sende babana ve diğerlerine olanları anlat. Birazdan burası baya kalabalıklaşacak anca sindirirler." Bahoz ağa söylediklerini tamamlandıktan sonra sedire geçip oturdu. Zerya'ya bakıp gülümsedi. Ailesine yakışacak bir kızdı. Elini mindere vurup "Gel buraya otur kızım bakalım kimsin, kimlerdensin."
Zerya sessizce izliyordu gelecek olanların ailesi olması için dua ediyordu. Bahoz ağanın mindere vurup konuşması ile kendisini işaret ederek " ben mi" dedi. Bahoz ağa kafasını evet anlamın da sallayınca yerinden kalkıp küçük adımlarla gidip Bahoz ağanın yanına oturdu.
"Konağa evimize hoşgeldin. Şimdi söyle bakalım güzel gelinim sen kimsin. "
Zerya ne diyeceğini şaşırdı şimdi hoş buldum mu diyecekti. Ya da kendisini nasıl tanıyacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardin'e Tutsak.
Fanfiction18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber mavinin her tonuna aşık oldu. Mavinin her tonuna Hálin mavisi diyordu. Açık veya koyu önemli değildi...