47. Bölüm

97.3K 5.7K 1K
                                    

Zerya ve Azad İstanbuldan döndükten birkaç gün sonra aşiret toplanacağını duyurmuştu.

Azad sabah erken kalkıp karısını okuluna gönderdikten sonra gelecek aşireti beklemeye başladı.

Onların niçin toplandığını gerçekten çok mera ediyordu. Kısa bir süre sonra aşiretlerin önde gelenleri konağa gelmiş ve buyur edilmişlerdi.

Azad şark odasının ortasındaki koltuğa oturmuş çevresinde ki kalabalığa bakıyordu.

Her ağızdan bir ses çıktıktan sonra Bargiran'lardan olan Sayit Bargiran boğazını temizleyip konuşmaya cesaret ediyordu.

Azad karșında ki kalabalığın ne için geldiğini neden aşiret toplantısı talep ettiklerini gerçekten çok merak ediyordu.

Sayit Bargiran tereddütlü çıkan sesiyle "Azad ağa bir yıla yakındır evlisin" dedi ve çevresinden destek ister gibi bakışlarını odada gezdirip "ve çocuğun yoktur" dedi.

Azad bakışlarını odada oturan aşiret büyüklerinde gezdirip "evet yok" tok çıkan sesiyle onu yanıtladı.

Odadaki herkes konuyu Azad'a izah etmekten çekiniyor ve korkuyorlardı lakin töre belliydi. Azad büyük ağaydı ve soyunun devamı gerekiyordu.

Sayit Bargiran çevresindekilerden cesaret alırcasına oturușunu dikleştirip "bu yöredeki en büyük ağa sensin ve soyunun devamı gerekiyor" Sayit Bargiran söylediklerini bitirdiğinde rahat bir nefes alıp önünde bulunan sehpadan suyunu alıp içti ve gömleğinin düğmelerini açıp rahat bir nefes aldı.

Söylerken bile boğazı kurumuştu. Odadaki herkes pür dikkat kesilmiş Azad'a bakıyor ve onun tepkisini merak ediyorlardı.

Azad elini çenesine götürüp dikkatli bir şekilde Sayit Bargiran'a baktı. Bakışları keskindi ve odadaki kimsenin onun vereceği tepkiyi kestiremiyordu.

Rojawan iyi kötü ne olacağını tahmin ediyordu. Meraklı bir şekilde Azad'a bakıp ikisinin duyacağı bir tonda "ne düşünüyorsun" dedi. Dostunun ne düşündüğünü gerçekten çok merak ediyordu.

Azad baş parmağı ile dudağına baskı yaparak dişlerini sıktı. Karşısındaki adam konuşmaya devam ederse konağı odada bulunanlarla beraber ateşe verecekti ama kimse bunun farkında değildi. Sesinde keskin ve delici bir tınıyla "nasıl bir Gavat olduğumu düşünüyorum" diye Rojawan'ı cevaplayıp arkasına yaslandı ve ayak ayak üstüne attı.

Normal de odada yaşlılar olduğu zaman yaşına hürmet gereği oturușuna dikkat eder saygı gösterirdi. Lakin şimdi aşiretin ve diğer aşiretlerin neden topladıklarını anlıyor ve ortada saygı duyacağı kimseyi görmüyordu.

Rojawan aldığı cevapla tek kaşını kaldırıp ona bakınca, Azad kuruyan dudaklarını ıslatıp "bir adamın yatak odası başka bir yerde dillenebiliyorsa o adam erkeğim diye ortada gezmeyecek, bir dil karısına ve onunla arasında olana uzanabiliyorsa ya giydiği pantolonu çıkarıp karısının eteğini giyip ona dil uzatanlara kadınlık yapacak yada onları öyle bir hale sokacak ki değil karısının adını ağızlarına almayı bir daha isminde geçen tek harfi bile dillerine alamayacaklar"

Rojawan'ın irice açılan gözlerini fark ediyordu. Odadakilerin geliş amaçları belliydi. Cesaret edebilirlerse kuma diyeceklerdi lakin birazdan bu odada büyük bir kıyamet kopacak ve Azad kopardığı kıyamette hepsini yakacaktı.

Azad ağa en başından beri ağa bensem hüküm benim diyordu ama odadakiler bunu unutmuş gibi görünüyordu.

Sakin bir şekilde ayağa kalkıp keyifli bir şekilde dudakları kenara kıvrıldı ve eğlenir bir tonda "eee nerede kalmıştık" dedi ve Sayit Bargiran'a doğru ilerledi. Birinin dilini kestirip yedirmiști ama demek ki kimse akıllanmamıștı.

Harran ve Sis onun ne yapacağını gerçekten merak ediyorlardı.

Mardin'e Tutsak. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin