Merhaba arkadaşlar.
Evet yeni bölümle aranızdayım.
Öncelikle tüm herkesin anner günü kutlu olsun.
Vote koymuyorum. Bazı durumlar gittikçe canımı sıkıyor. Bölüm daha yayınlanmadan suçlanmaya başlandık. Neyse çamur at izi kalsın kitaplarının okuma oranı düşünce ne yapacaklarını bilmiyorlar direk karalamaya çalışıyorlar. Sırf bu yüzden yazdığım bölümü üç defa düzenledim gerçekten sinirim bozuldu. Bende yazacak heves bırakmamak için elinden geleni yapıyorlar. Kitabım için fantastik töre demişler önce kendi yazdıklarına baksınlar da neyin fantastik olduğunu önce bir anlasınlar. Öyle panoların da duyuru yapmaya benzemez kimin ne sorunu varsa karşımı çıksın atıp tutmaya olmuyor.
Neyse diyorum hepinize keyifli okumalar. Diğer bölüm erken gelecek ben sınır koymadım sizde beni mutlu edip bol bol yorum yapın.
Keyifli okumalar.
Yeni hayat, yeni umutlardı.
Azad'ın yüreğin de canhıraş bir arbede vardı.
Hiç sevilmeyen biri sevmeyi nereden bilsin değil mi?
Küçücük bir bebek gibiydi. Sanki yeni yeni öğreniyor. Hayatı yeni yeni keşfediyordu.
İlk defa bir biatlik, bir aitlik hissediyordu.
Güne meyilli gece gibi karısına muhtaçtı. Küçük karısı onun için geceden çıkıp yeni başlayan Şafaktı.
Yeni doğan bir bebeğin hayata açtığı gözlerle bakıyordu. Hálin onun için yeni hayattı. Hayatında ki umuttu...
Cemil'den aldığı telefonla burnundan soluyordu. Karısı baba evinden yine aglayrak çıkmıştı.
Sebebi belliydi.
Dur demek artık farz olmuştu.
Kendi konağından hızlıca çıktı. Azad otel odalarında rahat eden biri değildi. Mecbur kalmadıkça oteli tercihte etmezdi. Arabasına bindiği gibi yan koltuğa Sis oturdu. Azad'ın öfkeli halini görünce bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Sesli ve hırıltılı bir nefes alıp Mirşah konağına doğru sürdü. Kimin ne derdi vardı öğrenecekti.
Kimse onun umrunda bile değildi. Hálin için gerekirse yakar yıkardı. Amed sokaklarında büyük bir öfke geziyordu. Azad Saruhan önüne gelecek her şeyi yıkacak gibiydi.
Taş sokakları arşınlarak Mirşah konağının önünde arabayı durdurdu. Sis arabadan onunla beraber inmek isteyince eliyle dur işareti yapıp arabadan öfkeyle indi.
Yeri inletir gibi sert adımlarla ilerleyip Mirşah konağının kapısını çaldı. Aradan geçen kısa bir süreden sonra karısının gözleriyle aynı tonda olan mavi hareler önce şaşkınlık sonra ise öfkeyle ona bakıyordu.
Kapıyı Dicle açmıştı zaten ailesi konakta değildi. Azad açılan kapıyı sert bir şekilde itip duvara vurarak içeri girdi.
Çıkan sesle Dicle irkilsede kendisini erken topladı. Arkasını döndüğü gibi elleri belinde Azad Saruhan'la göz göze geldi. Adam bakışlarıyla bile ateş saçıyordu.
Kapıyı kapamadan ona doğru ilerledi. Kardeşinden duyduklarından sonra karşısında ki adamı bogabilirdi.
O da gözlerinde ki ateşle beraber ellerini onun gibi beline koyup "ne işin var burada"dedi.
Azad karşındaki kadını sözüp onun sorduğu soru duymazdan gelip "karımdan ne istiyorsun"dedi.
Direk konuya girecekti. Karısıyla alıp veremediği ne öğrenmesi lazımdı. Daha doğrusu karısı her seferinde neden bu evden ağlıyarak çıkıyor öğrenecek ona göre adım atacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardin'e Tutsak.
Fanfiction18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber mavinin her tonuna aşık oldu. Mavinin her tonuna Hálin mavisi diyordu. Açık veya koyu önemli değildi...