Karanlık bir gecenin kimsenin bilmediği bir mahzenindeyim.
Her yanım yara bere
Kocaman bir arbede;
Bir uçurum var sonunu bilmediğim asla atlayamadığım.
Hayatımın renkleri yok ama bende siyah değilim.
Öyle bir mevsimim yok kış ve sonbahar arasında kalmış.
Hangisi canımı çok yaktı annemin ölümümü yoksa ölüme gözlerimin içine bakarak intihar edişimi.
Bugün 6 Mart'tı annemin giderken beni de yaşayan bir ölüye çevirdiği gün.
Ben bugün büyüdüm!
Çocukluğumu her şeyi mi bir çilekli pastaya bırakıp büyüdüm.
Kafamı çevirip kollarım da uyuyan kadına, daha doğrusu karıma çevirdim.
O da benim için çilekli bir pasta gibiydi.
Evet benim için onun tanımı bu çilekli pastam.
Çocukluğum da evde sürekli var olandı ama benim için yasak!
Hiç tatmadığım meyveydi.
Şimdi ise panzehirimdi.
Toprağımdı!
Ben onda yeniden yeşerip hayat buluyordum. İlk defa bir insanla huzur doluyordum.
Şimdi hayatım da ama bazen düşünüyorum ya hiç gelmeseydi.
Ben hep böyle yetim öksüz kalsaydım. Hayata tüm renklere küskün kalacaktım.
Kollarımda ki kadın benim tüm renklerimdi.
Gökkuşağımdı.
Bazen insan hayatı bir yapboz tahtası gibidir ve bir parça hep eksiktir. Benim eksik parçam kollarımda ki kadındı.
Onu ilk kim olduğunu bilmeden doğum günün de görmüştüm. Balkonda duruşuyla o kadar asil ve güzel görünüyordu ki onu tek tanımlayan şey mavi orkide gibiydi.
Gecenin o saatinde yaşına girmeden mavi orkide onun olmalı dedim.
Onun oldu da,
Beni ona çeken şey ne bilmiyorum ama sadece benim olsun istiyorum. Benim ona olan hislerim öyle tenine ve güzelliğine değil onun kendisineydi.
Annemden sonra hiçbir kadını hayatım da istemedim. Onlar gibi olmaktan korktum. Bir çocuğa yanımda ki kadına sahip çıkamamak beni tedirgin ediyordu.
Ben kocaman bir konakta, kocaman bir ailede sığıntı olup hiçbir yere sığdırılmayan çocuktum.
Benim ki gönül yorgunluğu, çevremde ki herkese kırgın bir çocuk umut etme diyor. Ben her seferinde yüzlerce cümle kuruyorum, hiçbirni dile dökmeden geri yutup umut etmiyordum.
Öyle dik duruşuma, sarsılmaz duruşuma bakmayın koskocaman bir kimsesizlik yüreğim de;
Kollarımda ki kadının beni sevmesi için içimde yeşeren küçücük filizler çorak topraklarıma inat yeşerip büyüyorlar.
Şans eseri kulak misafiri olduğum bir konuşmayla hayatıma girmişti. Hiç tanımadığım biri, çocukluğum gibi kurban olmasın diye çıktığım yolda ömrümün devamını harcayabileceğim kadın çıkmıştı karşıma.
Pervin ve Havin'in konuşmasına şans eseri şahit oldum tabi beni hemen sonra oyuna getirmelerini unutmamam lazım. Havin benim konakta olmadığım bir gece Mirhan'ın Karan'la beraber sarhoş olarak konağa geldiklerini ve Mirhan'ın ona tecavüz ettiğini söylüyordu. Pervin'de bunu onun yanına bırakmayacağını bedelini kız kardeşinin ödeyeceğini söylüyordu. Kızını teselli ederken bile yapacağı kötülükleri büyük bir zevkle anlatıyordu. Rima gibi onunda cesedi bu konaktan çıkacak diyince içeri girip ikisini öldürmemek için kendimi çok zor tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardin'e Tutsak.
Fanfiction18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber mavinin her tonuna aşık oldu. Mavinin her tonuna Hálin mavisi diyordu. Açık veya koyu önemli değildi...