"Baba" iki hece tek kelime...
Koca Çınar mı?
Yoksa koca dağ mı?
Zerya için herşeydi...
Koşulsuz güvendi. Sonsuz sevgi.
Baba her şeydi onun için. Buradaydı, bırakmamıştı gelmişti. Gözü kimseyi görmedi Zerya'nın.
Sadece babası ve güven veren kolları. Biliyordu o kendisini kurban etse de babası onu kurban etmeyecekti.
Bugün hayatının en kötü gününü yaşamaştı. Şimdi ise o kötü gün son bulmuştu. Çünkü babası artık buradaydı.
Baba bir kelimenin en güzel hali o hep sevgil ile büyümüştü. Babası sevginin her tonunu yansıtmıştı onlara hep mutlu edip güldürmüştü yüzlerini.
Hızlıca koşup sımsıkı sarılıp hiç bırakmamak istedi. Babası kızım insanlar kötü derdi, baba anladım insanlar çok kötü demek istedi.
Helin'in onu tutan ellerini zorla olsa da itip koştu. İçerdeki kimseyi umursamadı. Gerçi gözü kimseyi görmedi de!
Tekrar kolundan tutulunca, sevincini kursağında bırakan ellerin sahibine baktı. Oydu bugün içindeki bütün çicekleri koparan adam. Azad...
Azad Saruhan'dı.
Zerya düşündü bir an neden bu kadar kötüydü. Niye bu kadar kötülük yapıyordu kendisine oysa Zerya hiç bir şey yapmamıştı ona, ilk defa gördüğü birinin onlarca kötü yüzünü görmüştü.
Bekir Mirşah kızını gördüğü gibi ayağa kalktı. Gözün de tütmüştü. İnsanı özlemek için günler mi gerekliydi. O saniyeler bile yetiyordu. Canı gitmişti ona birşey oldu diye, şimdi sapa sağlam görmek içini ferahlatmıştı.
Gözleri onu tutan Azad'ı bile görmedi. Hızlıca gidip kızına sımsıkı sarıldı. Aylarca görmemiş gibi, içinden binlerce şükür etti Rabbine kızına sapa sağlam kavuşturdu diye.
Zerya babasının kokusunu içine çekti. Daha çok sığındı o kollara alıp sımsıkı sarsın istedi. Öyle sarıp çok uzaklara alıp götürsün istiyordu. Sonra babasının kolları arasında ona bakan elalara takıldı gözleri, neydi içindeki duygu özlem mi, hasret mi? Buruk bir mutluluk bir acı, öyle farklı birşey hissediyordu Zerya.
Koşup sarılmak istedi o an. Kolundaki el hemen hatırlattı kendini. Sahi artık o ellerin sahibiyle evliydi değil mi? Kabullenmediği gerçekler şimdi kendisini hatırlattı. Kaçışı yoktu nereye giderse gitsin bu doğru onunlaydı. Bir de artık onun olduğu gerçeği. O anda nefretti bedeninden kendisini kirli değersiz gibi hisseti. Oysa hep babasının göz bebeği sevdiğinin kıymetliysiydi. Utandı Zerya sığındığı kollardan baktığı gözlerden utandı.
Acaba öğrenseler yine severmiydiler onu, yine sarıp sarmalarmıydı o kollar onu! Ama o istememişti ki mecbur kalmıştı. Abisinin canı ile tehdit edilmiş. Gözlerinin önünde kurşun sıkılmıştı absinin bedenine, sabahtan fırsat bulamadığı düşünceler ardı, ardına dizilmiş gerçekler bunlar diyorlardı.
Yaşadığı her şey gerçekti.
Zerya daha onsekizin de yeni filizlenmiş bir çicek. Babasının bahçesin de abilerinin gölgesin de hala tomurcuk olup açılmayan bir çicek. Bugün bir yabancı dadanmıştı bahçelerine abilerinin gölgesinin olmayışı fırsat vermişti ona, toprağından koparıp almıştı.
Annesine duyuramadı çığlıklarını, sevdiği hissetmedi acısını.
Bilmiyorum du Zerya! Annesi duymuşmuydu sevdiği hissetmişmiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardin'e Tutsak.
Fanfiction18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber mavinin her tonuna aşık oldu. Mavinin her tonuna Hálin mavisi diyordu. Açık veya koyu önemli değildi...