Gün geceye, gece de güne hasret.
Kimsesizlik kapısı olmayan bir odada gardiyanlıktı.
İçin de sadece zemheri hüzünler vardı.
Azad hüzünlerin sahibi Zerya ise onlardan bihaber olandı.
İlk günün sabahı Hacer Hanım Azad Ağa'nın emri deyip onun inat etmesine rağmen erken uyandırılıp kahvaltı yaptırıldıktan sonra okula gönderilmişti.
Tabi bunlar Azad'ın değil Sis'in emirleriydi. Ben yokken her şeyiyle ben gibi ilgilen demişti.
İkinci gün isyan eden taraf onlardı. Azad'an haber alamayınca ikisine sarap üçünü bunaltan Zerya'ydı. Çünkü aralarına artık Cemil'de katılmıştı.
Üçüncü gün üçü de Zerya'ya görünmemek için elinden geleni yapmalarına rağmen ondan kaçmaları imkansızdı konakta resmen kaçma kovalamaca oynamışlardı. Özellikle Sis hastane ve konak arasında git gel canı çıkmıştı.
Üçüncü günün akşamında Azad'ın kendisine geldiğini öğrenen Sis soluğu hastanede alıp Azad'ın yoğun bakımdan çıkmasını beklemeden yoğun bakıma girip ya sen beni vur ya da karını vurmama ses çıkarma demişti tabi bunu söyledikten sonra odadan kaçışı da aynı anda olmuştu.
Dördüncü günün sabahında Zerya güne telefon sesiyle uyandı. Uykulu bir şekilde eline aldığı telefonun ekranın da gördüğü isimle gözleri irice açıldı. Hızlıca telefonu açıp Azad'da uzun bir fırça attıktan sonra rahatlayıp günlük normal hayat akışına dönmüştü. Buna da en çok Hacer Cemil ve Sis üçlüsü sevinmişti. Çünkü üçüde rahat bir nefes almıştı. Özellikle Sis konak ve hastane arasında gidip gelmekten kendisini savas gazisi gibi hissediyordu.
Zerya okul dönüşü Zeynep'i arayıp buluşmak istediğini söyleyince Hilal ile beraber olduklarını ve onu yanlarına davet ettiklerini söylediklerinde arabasına binip onların attıkları konuma sürdü.
Hilal ile barışmayan bir yıldızları vardı.
Ama Zeynep ve Rojawan'ın hatrına mecbur katlanacaktı.
Zerya alışverişi sevmeyen biriydi ve durduğu yere bakınca yüzünü somurtup arabadan indi.
Büyük bir nefes alıp adımlarını alışveriş merkezine yönlendirdi. En son buraya geldiğinde koşarak geri kaçmıştı. O günü ve sonunu hatırlayınca gözleri doldu, hayatının en zor günlerinden biriydi. Buğulanan gözlerinin dolmaması için gözlerini kapatıp kısa bir süre bekledi ve alışveriş merkezinin içine girdi.
Hayat ona istemediği seçimler yaptırmış, istemediği hayatı yaşamaya mecbur bırakmıştı.
Zeynep'i arayıp nerede olduklarını öğrenince yürüyen merdivenlere ilerleyip üst kata çıktı ve onların bulunduğu mağazaya ilerledi.
İçeri girdiği gibi güzelliği kendisini nerede olursa olsun fark ettiren Zeynep'e doğru ilerledi.
Zerya bir kadın olarak ona hayran kalıyordu ve Kadir'i düşünemiyordu. Hikayesini tam öğrenemezsede sevdiği adamın Kadir olmadığını anlamıştı.
Zeynep, Zerya'yı gördüğü gibi gülümseyip "Hálin hoşgeldin canım bizde seni bekliyorduk "dedi.
Zerya Zeynep'e sarılıp gülümseyerek "ben aramazsam arayacağınız yoktu hayırsızlar bu kız öldü mü kaldı mı hiç sormayın" diye ona karşılık verdi ve elinde yığınla elbise olan Hilal'e bakıp "sen sormasan da olur. Malum kendinden başkasına zaman ayıramıyorsun"dedi.
Hilal elinde denemek için seçtiği kıyafetleri çalışana uzatıp "bunları denemeyeceğim kasaya götürün "dedi ve Zerya'ya dönüp "Hálin Azad abimin kıymetlisisin diye susuyorum o senin şımarıklıgını çekebilir ama ben mecbur değilim biraz daha devam edersen mahalle karısına bağlayıp iki tutam saçını eline vermeme az kaldı"dedi ve elini uzatıp raflarda kıyafetlere bakmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardin'e Tutsak.
Fanfiction18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber mavinin her tonuna aşık oldu. Mavinin her tonuna Hálin mavisi diyordu. Açık veya koyu önemli değildi...