4. BÖLÜM

11.4K 433 58
                                    

Yapamadım. Defteri geri götüremedim. Ertesi sabah yatağımdan uyandım ve defteri elime aldım. Kapağını açtığımda ilk sayfasında sağüst köşede "E.A." yazıyordu. Bu adı ve soyadı olabilir diye düşündüm. Sayfanın ortasında da "05.03.1986" yazıyordu. Demek ki bu defter 26 yıl önce yazılmıştı. Yani ben doğmadan üç sene önceydi. Tam sonraki sayfaya dönecektim ki telefonun alarmı çaldı. Ekranda "okul var" yazıyordu. Bugün kitap sınavını olacaktık. Şimdi günlüğü okuma vakti değildi. Hazırlandım. Elif hala uyuyordu. Odasına girdim. Yorganına sarılmış bacağını da üstüne atmıştı. Böyle çok komik görünüyordu. O sırada ayak bileğinde bir şey fark ettim. Yaklaştığımda bunun bir toka olduğunu anladım. İyide bir tokanın Elif'in ayağında ne işi vardı ki? Tokanın üzerinde bir şey kopmuştu. Daha da yakınlaşacaktım ki Elif "günaydın" diyerek uyandı. Yatağının köşesine oturup bende "günaydın" dedim. O gözlerini ovuştururken devam ettim, "Ben derse gideceğim şimdi. Giderken açma falan alırım. Sen kahvaltını yaparsın." dedim. "Tamamdır, iyi dersler." dedi. Montumu ve çantamı alıp evden çıktım.

Okuduğum Gök Mavisi kitabının sayfalarını son kez çevirdim. Öğretmen sınav kağıtlarını dağıtıyordu. Bende camdan dışarı bakıyordum. Dalmışım. Sıra bana gelince kendime geldim.

"Şara Akıncı."

"Buradayım hocam"

"Al kağıdınıŞara. Kolay gelsin."

"Teşekkürler."

Kağıdın üstüne adımı yazıp sınava başladım. Üç soru hariç diğerlerini yaptım. Kitabın diğer bölümlerini hatırlamaya çalışıyordum. Birini daha çözdüm. Diğerlerini de güzel gelen şıkkı işaretleyerek tamamladım. Kağıdımı verip sınıftan çıktım. Bir dersim daha vardı. Sınıfımı bulup derse girdim.

* * *

Eve geldiğimde Elif evde yoktu. Komodinin üstüne bir not bırakmıştı:

"Şara, canım benim bir işim çıktı. Arkadaşımdayım merak etme. Telefonumun şarjı yok. Akşam 8-9 gibi gelirim. Ocakta makarnayla mercimek çorbası var, ısıtır yersin." yazıyordu notta. Mutfağa gittim, ocağın altını açtım. Sonra odama girdim. Günlük yastığımın altındaydı. Açtım ve ilk sayfasını okumaya başladım.

05.03.1985

Bugün evde ilginç bir telaş vardı. Annem beni süslemeye çalışıyor, babam emirler yağdırıp duruyordu. İçimde kötü bir his vardı. Nereden bilebilirdim hayatımın mahvolacağını?

Bir süre sonra kapı çaldı. Annem kapıya bakmamı istemedi. Çok üzgün görünüyordu. "Git kahve yap." dedi bana. Mutfağa gittim. Annemlerin misafirleri ağırlayış seslerini duydum. Fincanları tepsiye koyup salona gittim. Salon kapısından girdiğimde yiyecek gibi bana bakan Rıfat'ı ve elinde çiçek çikolatayla ailesini gördüm. Elimdeki tepsiyi yere düşürdüm. Beni istemeye gelmişlerdi!

İlk sayfadan bu günlüğün sahibinin çok acı dolu zamanlar yaşadığı anlaşılıyordu. Annem hakkında bir şeyler bulabilmek için bu günlüğü okumalıydım. Bu defterde bulduğum o gül yaprakları, annem eğer zamanında onları bu mahallede bulduysa aynı mahalleden birinde bu gül yapraklarının bulunması normaldi. Ve bu kişinin geçmişte bu mahallede yaşamış olma ihtimali benim için çok önemliydi. Annem hakkında bir şeyler bulabilmek için bu günlüğü okumalıydım.

Hatıra kutumu açıp gül yapraklarını koklarken dalmışım. Rüyamda annemi gördüm. Annem yine adı gibi melek yüzlüydü. Bembeyaz elbiselerle orada duruyordu. Onu ne kadar da özlemiştim. Ama ona yaklaşamıyordum. Sebebini bilmesem ve görmesem de günlüğü okumam gerektiğini hissediyordum. Annemin benden sakladığı ve bulmamı istediği önemli şeyler olmalıydı. Çıtırdayan makarna sesiyle rüyamdan uyandım. Koşa koşa mutfağa girdim. Çorba taşmış, makarna yanmıştı. Elif'in yaptığı güzelim yemekleri mahvetmiştim. Yeniden yapmalıydım. Evde makarna olmadığından markete gittim. Osman abi rafları düzenliyordu. Bir kıvırcık bir de uzun makarna istedim. İki buçuk lirayı ödeyip Osman abiden poşeti aldım. Osman abi bana poşeti verirken "Buyur Esra" dedi.

"Esra mı?" Osman abi bana neden Esra dedi ki?

"Ay pardon Şara. Annene o kadar çok benziyorsun ki şaşırdım kusura bakma."

"Yok, önemli değil. Ama annemin adı da Esra değil ki."

"Biz bazen annene Esra derdik. İki ismi vardı sanırım. Ama genelde Melek'i kullanırdı."

"İyi ama, annem bundan bana hiç bahsetmemişti. Bunu bilmemem çok ilginç. Her neyse teşekkürler Osman abi. Hayırlı işler."

Eve gidip makarnayı yaptım. Mercimek çorbasını da kaynamaya bıraktım. Aklıma gelen şey üzerine günlüğü elime aldım, ilk sayfasında "E.A" yazıyordu. Tabi ya. Artık gül yaprakları tek kanıt değildi. Esra Akıncı. Bu annemin günlüğü olmalıydı!..

Kayıp Günlük (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin