Görülme sayısı gittikçe azalıyor. Bunu tatilde olmamıza bağlıyor ve kendimi üzmüyorum. Ama eğer hikayede kötüye giden bir şeyler varsa lütfen söyleyin. 'çok güzel bir kitap' demeyinde yazım ve kurguyu bir eleştirmen gibi yorumlayın. Böyle her yazar kendini daha iyi hisseder.
İyi okumalar...
"Hocam, dışarı gelebilir misiniz? Bir şey soracaktım."
"Ah, tabi Şara. Bahçeye inelim."
Adem, odadaki geneli kendinden büyük hocalara başıyla selam verdikten sonra yanıma geldi ve bahçeye indik.
"Düşünmen gereken şeyler olduğunu biliyorum ama derslerini de boşluyorsun Şara."
"Biliyorum hocam."
"Adem."
"Ah, evet Adem. Her neyse. Öncelikle söylemem gereken, ben yaklaşık bir iki ay önce Mehmet amcanın kitapçısında annemin günlüğünü buldum..." dedim ve bu zamana kadar olan olayları anlattım.
"Peki soracağın şey neydi?"
"Annemin günlüğünü okuyordum ama İsmet ile evleneceğini söylediği sayfadan sonrası yok. Yazılmamış. Ve benim evlenip evlenmediğini öğrenmem gerekiyor."
"Anladım. Günlükte benim ile ilgili olan olaylar da yazıyor muydu?"
"Maalesef hayır. Hiç karşılaşmadım."
"Sorun değil, nasıl olsa öğreniriz. Sen günlüğü verebilir misin bana?"
"Evet, yanımda." dedim ve günlüğü ona uzattım. Belki bu kadar kolay güvenmemem gerekirdi ona ama niyetinin kötü olmadığının da farkındaydım. Bir şeyler ona da bağlanıyordu. Onun da annemin hikayesinde bir rolü vardı ve bunu o da oldukça merak ediyordu. Haklıydı.
"Son sayfalarını okumamda bir sakınca yok değil mi?"
"Elbette yok. Okuyabilirsin."
Bir süre son sayfalara göz gezdirdi, o bakarken bende tekrar okuyordum.
'Günlüğümün, yani senin içine koyduğum küçük adres kağıdını yanıma alıp taksiye binmiş ve şoföre beni adresteki yere götürmesini söylemiştim.' Cümlesi yerimden zıplamama neden olurken hızla günlüğün sayfalarını karıştırdım.
"Ne oldu?"
"Bu cümleye baksana. İsmet'in evinin adresinin yazdığı kağıdı bu günlüğün arasına koyduğunu söylemiş annem."
Birlikte günlüğün her sayfa arasına baktık ama adrese veya kağıda dair hiçbir şey yoktu.
"Annemin evlenip evlenmediğini öğrenmem gerekiyor. Annem günlüğe devam etmiş olsa bu boş sayfalara yazardı. Ama günlüğü yazmayı bırakmış, neden?"
Adem sessizce okumaya devam etti. Bir anda bana döndü.
"Şuraya bakar mısın?" Parmaklarıyla işaret ettiği satırları okumaya başladım.
'Hemen nikah dairesine gidip iki hafta sonraya tarih aldık. Nikah dairesinde evleneceğiz ve evleneceğimiz yer buraya, yani İsmet'in evine en yakın nikah dairesi.'
Parmağını çekip bana baktı. "Annenin evlenip evlenmediğini öğrenmenin yolu nikah dairesine gitmek olabilir. Eğer hala duruyorsa oranın eski kayıtlarını araştırabiliriz. Ayrıca annen o günlüğü 30 Mart'ta yazmış. İki hafta sonra evleneceklerini söylemiş. Nisan'ın ikinci haftasının o seneki tarihlerine nikah dairesinden bakabiliriz."
"Evet, ama nikah dairesinin yerini İsmet'in evine en yakın nikah dairesi olarak söylemiş. O evi bulmamız gerekiyor."
"Evet, orayı bulmadan hiçbir şey yapamayız. Üzgünüm ama benim şimdi girmem gereken bir dersim var. Arkadaşının adı neydi, Elif galiba. Ona da bu konuyu sorabilirsin, belki o da bir şeyler bulur günlükte."
"Haklısın, yine de çok teşekkür ederim."
"Rica ederim. Telefonum sende vardı değil mi?"
"Evet, var. Bana ders verdiğin zamanlarda vermiştin."
"Tamam, bir gelişme olursa bana haber ver. Derslerini de aksatma derim."
"Elimden geleni yapacağım. Görüşürüz."
"Görüşürüz."
***
"Elif?"
"Ah, Şara? Geldin mi?"
"Evet, senin dersin yok muydu?"
"Çok önemli değildi. Başım ağrıdı da biraz gitmek istemedim."
"Peki, benim sana bir şey sormam gerekiyor."
"Tabi, dinliyorum."
Çantamı komodine koydum ve içinden günlüğü çıkardım. Paytak adımlarla koltukta Elif'in yanına kuruldum. Günlüğün okuduğum son yerlerini, nikah dairesi olayını ve Adem hocayla konuştuklarımı anlattım. Arada donan ifadelerle beni sessizce dinledi. Sonra yavaş hareketlerle günlüğü elimden aldı ve incelemeye başladı.
Uzun bir süre son sayfalarda dolanan bakışları sonunda bana dönebilmişti.
"Şara, annenin evinin nerede olduğu hakkında bir bilgin var mı?"
"Aslında buralardaki komşular falan annemi tanıyor ama nerede yaşadığını bilmiyorum."
"Hmm."
Elif'le birlikte bakışlarımı günlüğe çevirdim.
"Elif, annem eğer İsmet hala onu bekliyorsa bir kitapçıya gidip bütün kitapçıyı toplayacağından bahsetmiş. Dedem yüzünden yaşadıkları haksızlık. O da komik hayalleri olan küçük bir kız gibi-"
"Buldum!"
"Neyi buldun?"
Günlüğü hemen önüme koydu.
"Sen günlüğü Mehmet amcanın kitapçısında bulmadın mı?"
"Ev-" Bir anda ne demeye çalıştığını anladım. Haklıydı. Ben günlüğü düşürülmüş bir halde kitapçıda bulduysam, annemin temizlediği kitapçı orası olabilirdi.
"Anladım. Annemin temizlediği kitapçı orası olabilir. Belki de kendisine verdiği sözü tutup orayı temizlerken günlüğünü düşürmüştür ve bir daha yazamamıştır."
"Aynen öyle." Ellerimi iki yanıma koyup dudaklarımı büzdüm.
"Bu biz ne kazandırabilir?" dedim ve günlüğü yeniden elime aldım.
"Kaçırdığımız bir şeyler olduğunu hissediyorum. Yine bu son sayfalarda bir yerde. Bizi nikah dairesine götürecek şey." dedim neredeyse fısıldayarak. Günlüğü koltuğa bıraktım ve kendime biraz mola vererek odama yöneldim.
Şimdi size soru, küçücük bir ipucu daha kaldı, İsmet'in evinin adresine ulaşmak için. Var mı bulanınız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Günlük (Düzenleniyor)
AventuraTüm ailesini kaybetmiş bir kızın beklemediği bir anda bulduğu günlüğün değiştirdiği hayatı. Hayalleri ve biricik ev arkadaşıyla, yalanların yerini gerçeklerle doldurmak amacıyla çıktığı yolculuk. 'Sıradan hayatımın karanlığında kaybolup gitmişken ı...