25. BÖLÜM

4.1K 240 24
                                    

Söylediğim zamana göre bölümün geç geldiğinin farkındayım. Ve bu bölümün oldukça kısa olduğununda. Fakat çok kısa bir süre önce kardeşim dünyaya geldi ve iki günümü hastanede geçirip sonrası yani bugünlerde de evin büyük kızı olarak temizlik ve misafirlerle ilgileniyorum. Kısacası, işim zor. Yine de çok bekletmedim sanırım, yani öyle düşünüyorum. Her neyse, iyi okumalar. Ve lütfen yorum ve votelerinizi eksik etmeyin.

      

          Bazen insanlar, yaşadıklarından kurtulmak istediklerinde, ellerindeki en küçük umuda bile tutunur; belki de sadece yaşadıklarını değil de, tüm hayatını değiştirecek kararlar verirlerdi. Teyzem, eniştemle evlenmek istediğinde bunu yapmıştı. Annem, az önce okuduklarımda bunu yapmıştı. Ben? Belki de ben de bu günlükte okuduklarımın bana verdiği merakın üzerine düşüp, bir şeyleri araştırmaya başladığımdan beri bunu yapıyordum. İnsanların felsefesiydi bu kural. Sahi, biz böyle yapınca yaşamımızın büyük bir kısmını bir kararımızla değiştirmiş mi oluyorduk? Vay be, biz neymişiz...

Annem, verdiği bu kararı uygulamaya koymuş muydu? Koyduysa benim babam nasıl Rıfat oluyordu? Düşünüyordum da, belki de benim aslında babam Rıfat değildi, çok ta şaşırmazdım. Belki de şaşırmaya alışıyordum.

Merak hazneme yeni bir merak eklememeye karar vererek okumaya devam ettim.

28.03.1985

Bir hafta! Düşünmek için tam bir hafta vaktim olmuştu. Bu kocaman vakitte, önce onu sevip sevmediğimden emin olmaya çalıştım. Unutmayı denedim, olmadı. Gülünce kısılan gözleri hiç aklımdan çıkmadı. Başka biriyle evli olarak hayal ettim, hayalimde kadının saçını başını yolduğum için hayalim yarım kaldı. Benim başka birini sevdiğimi hayal ettim, ama o biri, hep ona benzedi. Olmadı. Sevdiğimi, hatta çok sevdiğimi kabullendim. Onun beni sevdiğini o zamanlar biliyordum. Ama şimdi, duygularını değişmiş olabilme ihtimali beni çok üzüyordu. Yine de içimde bir yerlerde beni hala beklediğine emindim.

Günlüğümün, yani senin içine koyduğum küçük adres kağıdını yanıma alıp taksiye binmiş ve şoföre beni adresteki yere götürmesini söylemiştim. Ve sonra da camdan dışarıyı, İstanbul'u, izlemiştim. Güzel ve kalabalık, farklı ve gürültülü bir şehirdi. Sanırım en iyi böyle tanımlayabilirdim. Şoförün geldiğimizi belirten konuşmasından sonra, derin bir nefes alıp taksiden indim. Eğer hala evlenmemişse ve beni hala seviyorsa, buralarda bir kitapçıya gidip, bütün kitapların tozunu alacağım diye söz verdim kendime. Belki saçma bir sözdü ama ikimizde kitapları çok severdik ve bir anda aklıma gelmişti bu fikir. Hem fikirlerimi kimse denetleyemezdi ya. Kendime gelip, adresin beni getirdiği yere baktım. Önümdeki bina, Fazilet Apartmanı, kısa süre önce yenilenmiş ve oldukça güzel görünüyordu. İçimden güzel şeyler olmasını diledim ve içimde artan özlemimi fark ederek adımlarımı hızlandırdım.

Kapıya geldim. Ayakkabılıkta sadece erkek ayakkabıları vardı. Bu beni içten içe mutlu ederken derin bir nefes aldım. Onu o kadar çok özlemiştim ki...Kapının yanındaki zile bastım ve beklemeye başladım. Kapı yavaşça aralandı. Dalgın bakışları beni bulduğu an, önce gözleri büyüdü ve ardından bana sıkıca sarıldı. Ben de ona aynı şekilde sarıldım. Benim en son gördüğüm haline göre daha çökmüş görünüyordu. Onu kapının ardından gördüğümde yaşadığım his, tarif edilemezdi.

'Geleceğini biliyordum Meleğim.' dedi saçlarımı öpüp. Ben de ona sıkıca sarılırken cevap verdim,

'Bekleyeceğini biliyordum İsmet'im.'

Kayıp Günlük (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin