24. BÖLÜM

4.3K 245 55
                                    

İyi okumalar...

21.03.1985

Otobüsten nihayet indiğimde eskiden ablamla gizlice görüşebildiğimiz bir sırada bana verdiği adrese göre ilerlemeye başladım. İstanbul sokakları karışıktı. Belki hepsi birbirine benzemiyordu ama çok vardılar işte. Ablamın evine yaklaştıkça içimdeki heyecan arttı.

Eve ulaştığımda derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Önce birkaç gürültü duyuldu, sonrasındaysa ablamın "Geldiim." diyen ince sesi. O an tüm gözyaşlarımı boşaltmıştım zaten. Kapıyı açıp beni gördüğünde önce birkaç saniye durakladı, buna donakaldı da diyebiliriz. Sonrasında ise bana sıkıca sarıldı.

"Melek'im...Nasıl da özlemişim...Canım kardeşim.."

"Ablam... Bende seni çok özledim." Kapının önünde süren birkaç dakikalık sarılmamızın ardından içeri geçmiştik. O an Zehra'yı gördüm. Ablamın minik kızı.

"Anne, bu abla kim?" dedi tatlı sesiyle.

"Canım, bu abla, senin teyzen. Benim biricik kardeşim." dedi ablam ve benzeri bir sarılma faslı da Zehra'yla yaşandı. Bir sürenin ardından ablam Zehra'yı odasına gönderdi.

"Melek?"

"Anlatacağım abla. Sen söyle, nereden başlayayım?"

"Buraya nasıl geldin? Annem ve babamın haberi var mı? Seni nasıl gönderdiler? Yoksa onlara bir şey mi oldu?"

"Abla başlamadan bitirdin ya, yavaş." derin bir nefes aldım. "Evden kaçtım."

Aldığım cevapsa kocaman bir "Neeee?" olmuştu. Şimdi düşünüyorum da bu tepkisinde haklıydı. Benim böyle şeylere çok cesaret edemeyen biri olmamın yanında, babamın bunu fark edememesi onu şaşırmış olmalıydı.

"Gayet normal bir şekilde evden kaçtım işte abla."

"Neden?"

"Babam beni istemediğim biriyle para için evlendirecekti."

Ve yeniden, "Neeee?"

"Kimle evlendirecekti?"

"Rıfat'ı hatırlıyor musun?"

"Hatırlamam mı o serseriyi? Mahallenin genç kızlarına ve küçük çocuklarına neler çektirmişti."

"Heh, işte ben kaçmasaydım, kendisi müstakbel kocam olacaktı."

"Neeee?"

"Abla yeter. Bu da kulak. Anladım şaşırıyorsun ama biraz sessiz tepki ver." Diye sitem ettim. Olayın sonrasında işte, ben nasıl kaçtığımı, başlık parasının ayrıntılarını falan anlattım. Ablam da eşiyle ve çocuğuyla çok mutlu olduğunu, her ne kadar annem ve babamı sevse de pişman olmadığını söyledi. Benim durumum da bir nevi ona benzeyecekti.

"Peki, şimdi ne yapmayı düşünüyorsun? Babamı tanıyorsun. Seni elbet bulacak. Gerekirse ülkenin her yanını arar. Kendisine laf söylettirmez o."

"Biliyorum. Birkaç güne buraya gelecektir. Hem senin başını da belaya sokmuş olacağım galiba abla. Ama benim bir planım var aslında."

"Neymiş?"

"O adamla evlenmek kendi ellerimle hayatımı mahvetmek demek. Elbet biriyle evleneceğim bir gün ama bu kişi asla Rıfat gibi biri olmayacak."

"Ne demeye çalışıyorsun Melek?"

"Rıfat'la evlenmekten ancak başkasıyla evlenerek kurtulabilirim." Yine 'Neee' tepkisini vermemek için kendisini tutmuştu. Sonrasındaysa aklımdakileri ablama anlattım.

"İki sene önce bizim şehrimize bir iş için gelen biri vardı. Bir ara bahsetmiş olabilirim sana da. Yaklaşık 3 veya 4 ay birlikte zaman geçirmiştik. Parkta, küçük bir çocuğun salıncağa çarpmasıyla karşılaşmıştık. İkimizde aynı anda çocuğa yardım etmiştik. O olay sonrasında arkadaş olmuştuk işte. İşi olmadığı zamanlarda ona şehri gezdirmiştim. Uzun uzun sohbet etmiştik. Durumu çok iyi değildi ama kötü de değildi maddi olarak. Çok iyi kalpli biriydi. Ona ailemizden bahsetmiştim. O serseri sokağında, babam gibi bir adamla yaşamaktan ne kadar bıktığımı falan anlatmıştım. O da bahsetmişti. Ailesi olmadığını söylemişti. Birbirimizi sevmiştik. Bunu gözlerinden anlıyordum. O benim hayalimdeki eşimdi. Yine babamın zorbalıklarıyla geçen bir günden sonra, buluşmuştuk. Berbattım. 'Yarın gitmek zorundayım', demişti. 'Benimle İstanbul'a gelmek ister misin? Güzel kalbini sevdiğim, ömrünün geri kalanını benimle birlikte geçirmek ister misin?' Tamam demeyi o kadar istedim ki abla, dedim de. O gece kaçacaktık. Düzgünce evlenmek istediğimi söylesem asla izin vermeyeceğini biliyordum. İstanbul'dan ve İstanbullulardan nefret ederdi, bilirsin. Bir de evin temizliğini yapıyorum ya, gözü yemezdi o evden ayrılmamı. Nitekim öyle de oldu. Bir cesaret, söyledim. Kıyameti kopardı evde. 'Benim istemediğim biriyle asla evlenemezsin. Sen dışarda elin adamlarıyla mı geziyorsun' dedi. Dövdü. Kaçmaya karar verdim. Evden çıkamadan yakalandım ama. 'Eğer evden kaçarsan ve o adama gidersen, o adamı öldürürüm. Ben kimi istersem onunla evleneceksin." dedi babam. Elinde tüfeği vardı. Öldüreceğini biliyordum. Seni bile öldürmeye kalkmış adam onu mu öldürmeyecekti? Bakkalın telefonundan onu aradım. 'Seni sevmiyorum.' dedim 'Git buradan.' Eğer babamın izin vermediğini söyleseydim ne olursa olsun eve geleceğini biliyordum. Ve babamın onu öldüreceğini. Tek kelime etmedi telefonda ve kapattım. Çok zordu benim için. Ondan sonra bir daha onu hiç görmedim. Babam eve hapsetmişti beni zaten. O olaydan bir gün sonra, tamircinin çırağıyla bir not geldi,

'Beni hala sevdiğini bildiğim kadar, bir gün geleceğini de biliyorum.' yazıyordu ve bir de adres vardı. Onu iki senedir hiç unutmadım. Geceleri o hep aklıma geliyordu. Ama mümkün olmadığını biliyordum. Unutmaya çalışıyordum."

Ağlamamı durdurmakla geçti sonraki birkaç dakika. Ablam ne düşündüğümü anlamıştı. Ona gidecektim. Eğer benim başaramadığım gibi o da unutmayı başaramamışsa ve kendine bir aile kurmamışsa, onunla evlenecek ve iplerimi babamın elinden kurtarıp düzgün bir yaşama kavuşacaktım.

Bu bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum.

Kayıp Günlük (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin