22. BÖLÜM

4.6K 235 12
                                    

    Merhaba. Tatilden dün gece döndüm ve zaten hazır olan bölümü ilk fırsatta yayınlamaya karar verdim. Yorumlarınızın beni çok mutlu ettiğini söyleyebilirim. Beni daha çok yazmaya heveslendiriyorlar. 'Afra' ve 'İsimsiz Yazar'a da beklerim. İyi okumalar...


    Erkenden kalkıp, güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra hemen okula geldim. Adem hoca okulda olmalıydı. Geleceğine emindim. Konuşmamız gerektiğinin o da farkındaydı.

Öğretmenler odasının kapısına gelince önce durakladım. Kapıyı tıkladım ve gir sesiyle yavaşça araladım. Adem hoca masanın köşesinde bazı kağıtlarla ilgileniyordu. Diğer hocalara özür diler gibi baktıktan sonra Adem hocaya seslendim.

"Adem Hocam?"

Sesimi duyar duymaz arkasını dönüp bana baktı.

"Ben de seni bekliyordum Şara. İstersen dışarı çıkalım." dedi ayağa kalkarken. Sadece başımı salladım ve onu takip ettim. Okulun bahçesine çıkıp banklardan birine oturduk.

"Şara, dört-beş senedir birbirimizi tanıyoruz. Öğretmen-öğrenci ilişkisinden çok, iki arkadaş sayılırız. Öncelikle senden istediğim bir şey var. Okul dışında artık daha çok karşılaşmamız gerekecek ve ben okul dışında bana 'hocam' demeni istemiyorum. Aramızdaki yaş farkının az olması nedeniyle bu durum bazen garip oluyor. Sadece adımla hitap edebilirsin."

"Bu, oldukça zor olacak. Buna alışabileceğimi sanmıyorum."

"Alışırsın, dert etme."

Birkaç dakika sessiz kaldık.

"Şimdi bana dün olanlarla ilgili sormak istediğin bir sürü şey olduğunu biliyorum. Ama aslında birçoğunun cevabını bende bilmiyorum. Yani, bir türlü öğrenemedim. İstersen sen bana aklına takılanları tek tek sor, ben de bildiğim kadarını cevaplayayım."

"Tamam, olur." Derin bir nefes aldım. Beynimin içine dalıp, oldukça büyümüş olan soru işareti şeklindeki haznemden bir soru çekip aldım.

"Mehmet amcayı yıllardır tanırım. O çok iyi biriydi. Beni de severdi, yani ben öyle biliyorum-"

"Zaten öyle. Yani öyleydi. Yaklaşık iki ay önce senin aslında kim olduğunu öğrendi."

"Adem hocam,-"

"Hocam?"

"Hmm, tamam. Adem. Adem,-" Bıkkınlıkla ellerimi başıma koydum. "Ama bu çok garip oluyor. Söyleyemiyorum."

Sevimlice bir kahkaha attı.

"Söylersin. Alış buna."

"Tamam, Adem. Mehmet amcanın öğrendiklerini öğrenmek istiyorum. Ben aslında kimim?"

Derin bir nefes aldı.

"Yani nasıl söylenir bilmiyorum, biraz ayıp olacak ama benim hiç çocuğum olamayacakmış ve amcam buna senin annenin sebep olduğunu söylüyor. Tek söylediği bu."

"Peki, ormanda 'sadece basit bit kazaydı' demiştini-demiştin."

Takılmama gülümsedi ve soruma cevap verdi.

"O tamamen doğaçlamaydı. İkna edici bir şeyler söylemem gerekiyordu ve ben de öyle söyledim. Ayrıca annen eğer sana benziyorsa böyle bir şeyi bilerek yapmayacağına eminim."

"Ben, hiçbir şey anlamıyorum. Yani, Mehmet amca bu durumu neden benden biliyor?"

"Biz doğuluyuz. Yani ben tam olarak sayılmam ama öyleyiz işte. Ve bizim ailede töre çok önemlidir. Köyümüzde töreye uyulmadığında dışlanırız. Hatırlattığım için üzgünüm ama, annen öldüğü için ve ben o olay olduğu zaman küçük bir çocuk olduğum için şimdi, senin öldürülmen gerekiyor. Hatta bunu benim yapmam gerekiyor. Ama tabi ki bunların hepsi basit bir saçmalıktan ibaret. Kendi kendilerine koydukları kurallara insanların hayatları pahasına delicesine uyuyorlar."

Eğer Adem hoca, pardon, Adem gelmeseydi, Mehmet amca beni gerçekten öldürecekti.

"Ben gerçekte olanları çok merak ediyorum. Ve senin bilmen gerekenlerin benden daha çok olduğuna eminim. Senden ricam, birlik olup gerçekleri öğrenelim. Elimizden geleni yaparız."

Haklıydı. Bilmek istediklerim ve bilmem gerekenler ondan daha fazlaydı ve bunları öğrenme isteğimde öyle. Bu yüzden, bu teklifi geri çevirmeyecektim.

"Tamam kabul ediyorum. Artık bu karmaşıklık sıktı."

Adem, elini elimin üstüne koyup heyecanla sıktı. Ona adıyla hitap etmeye alışabilirdim. Çünkü gerçekten yıllardır onunla arkadaş gibiydik. En içten şekilde gülümsedim.

Aynı şekilde aldığım karışıklıkla, hayatımızın cevap anahtarına, ikimizde ilk adımımızı atmıştık.

***

Okuldan çıktıktan sonra bir şeyleri öğrenmek için ilk adımımı atmaya, kitapçıya gitmeye karar verdim. Düzgünce konuşursam bana zarar vermeyeceğini düşünüyordum. Zaten çevre kalabalıktı. Adımlarımı hızlandırdım. Kapıya gelince derin bir nefes alarak içeri girdim. Kollarını masasına dayamış başını da üzerine koymuştu. Kapıyı açmamla çalan zille başını yavaşça kaldırdı. Dalgın gözleri, benimle birleştiği an büyüdü. Sadece şaşkınca bana bakıyordu.

"Mehmet amca? Bugün masal yok mu? Halbuki ben buraya masal dinlemeye gelmiştim. Benim masalım..."

"Bende benden köşe bucak kaçarsın diye düşünmüştüm. Bakıyorum hala masal derdindesin?"

"Masal kötü sonla biterse, kaçarım. "

" İyi biterse..?"

" ...Kaçarız. "

Kayıp Günlük (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin