37. BÖLÜM

3.3K 211 15
                                    


Evet evet biliyorum. Yine geç geldi ve çok kısa. :)

Ve yine biliyorum, kim bilir kaç bölüm önce final yapacağımı söylemiştim. Bir insan bu kadar uzatabilir mi bir finali ya? Oluyormuş demek ki. :) Ama yine söylüyorum, bir sonraki bölüm final olabilir. Ama sadece olabilir. Olmayadabilir. :))))))

Bir de bu bölüm belki karışık veya bozuk gelebilir. Kontrol edemedim. Finalden sonra düzenleyeceğim.

Adem'in getirdiği kahveden bir yudum aldıktan sonra onu dinlemeye devam ettim.

"Dediğim gibi, Zeynep Sarı yani amcamın sevdiği kişi geldi. Sanırım sizin amcamla konuştuğunuz günün akşamıydı. Ondan öğrendim ve buraya geldim. Annenle iyi anlaşmamın sebebi, ona seni anlatmamdı. Anlatmamı hep merakla bekliyordu çünkü o aslında sizi hatırlıyordu. Anladığım kadarıyla her şeyi hatırlıyor ama yaşadığı şeyler yüzünden doğru davranamıyor. Yaşadıklarını içinde daha da büyütmüş. Sana bunu söylemememin nedeni ise, onun istememesiydi. Eğer bulacaksanız, sen ve Elif yani, kendi isteğinizle bulmanızı istedi. Aslında o bulunmamayı istiyordu. Bu zamana kadar annesiz yaşamışken hayatınıza birden problemli bir şekilde girmek istemediğini söyledi. Belki de ondan utanacağınızı düşünüyordu. Annen çok iyi biri Şara ve ne yapacağını şaşırmış bir halde."

Ona kızamıyordum. Annemi bulamayacak olsam bana yerini söyleyeceğini biliyordum. Ve böylesi iyiydi. Daha iyiydi.

Ona gülümsedim ve "Affedildin." dedim. Yüzündeki büyük rahatlama ifadesiyle o da bana gülümsedi.

Annem... Odasına girip kapıyı açtığımızda karşımda Adem'e çekingence gülümserken gördüğüm kadın. Çok değişmişti veya hiç değişmemişti diyemiyordum. Ama hissedilen yaşlanmışlığının arkasında kaybolmamış güzelliğini görebiliyordum. Her eksikliğini hissettiğimde hayal ettiğime benziyordu. Küçük kibar bir burnu, benimkiler gibi iri siyah gözleri vardı. Hasretimizin çeyreğinin çeyreğinin çeyreğini giderdikten sonra Elif ile hangimizin anneme daha çok benzediği kavgasına girmiştik bile.

Beynimi kemiren şey, bizi tanıyıp tanımayacağı ve vereceği tepki, son bulmuştu. Odaya girdiğimizde başını öne eğmiş ve kapı sesini duyduktan sonra başını kaldırıp bakmamıştı bile. Bunu kapı her açıldığında yaptığını tahmin etmiştim. O anda nasıl hissettiğimi, hiçbir şey diyemeden aynı kardeşim gibi saatlerce sürdürebileceğim şekilde anneme nasıl baktığımı, gördüğüm anda yüreğimin onu nasıl tanıdığını ve gözlerini ürkekçe kaldırıp gözlerime değdirdiğinde sonsuza kadar kolları arasında kalmayı nasıl istediğimi hangi şekilde anlatırsam anlatayım, anlayamayacağınızı biliyorum. Belki sadece bu tabir bir tahmin yürütmenize yeter.

Bizi tanımıştı. O anneydi. Yıllar geçmiş olsa da tanıyacağını biliyordum. Ayağa kalkmıştı ve sonrası... Odayı bir süre sular seller götürdü gözyaşlarımızdan. Yaklaşık yarım saat hem hıçkırarak ağlamış hem de gülmüştük -belki alakasız ama yazar burada kendinizi her şeyden bıkmış veya duygusal olarak zor durumda hissettiğinizde kimsenin olmadığı bir yerde istediğiniz gibi ağlamanızı öneriyor, ağlarken arada gülebilirsiniz de.:)-. O kadar rahatlamıştım ki. Onu gerçekten akıl hastanelik biri olarak görmediğim için o kadar rahatlamıştım ki. Mutluydu. Belki de bizi gördüğü içindi ama iyiydi. Bu kadar çabuk tanımasını bile beklememiştim.

Masadan kalkıp Elif ve teyzem ile oturan annemin yanına oturdum. Kardeşimin yüzünde de güller açıyordu. Ama bir meselemiz vardı. Annemi buradan nasıl çıkartacaktık? Hastaneden ne yaparak ayrılabilirdik? Peki ya ayrıldığımızda ne olacaktı? Biz zaten maddi sıkıntılar çekmeye yavaş yavaş başlamıştık bile, bir de annem olduğunda nasıl tutunabilecektik? Bu konuyla içimi kemirmektense aileme açmaya karar verdim.

"Anne," bu harika bir histi, "Teyze ve Elif, buradan çıkınca ne yapacağız? Ve annemi buradan nasıl çıkaracağız?" Annemin başını hafifçe eğdiğini görmüştüm. Başkalarına karşı olan davranışları büyük bir ihtimalle zamanında babam ve dedemin yaptıkları yüzündendi. Ona karşı yapılabileceğini düşündüğü en ufak bir sert hareketin hayalinde bile olsa çocuklarını yine kaybedeceğini düşündürdüğünü tahmin ettim. Ama artık kaybedeceği bir şey yoktu. Biz buradaydık. Geçmişin hatırlattıkları kaderimiz son bulana kadar bize hiçbir zarar veremezdi. Geçmişi unutma vaktiydi. Zaman geçmişin sırlarını çözme zamanı değil, geleceğe adım atma zamanıydı.




Kayıp Günlük (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin