28. BÖLÜM

4K 231 15
                                    

Finale bir adım daha... İyi okumalar...


Üstümde aniden hissettiğim şeyle yattığım yerden fırladım.

"Ne oluyor ya?"

Elif, üstüme gelişigüzel atlamış, ellerini çenesinin altına dayamış bana yavru kedi bakışları atıyordu.

"Uff sen miydin? Saat kaç?"

"Dokuz buçuk."

"Ne?" deyip başımı yastığımdan kaldırdım.

"Ben dün odama gittiğimde uyuyakaldım değil mi? 15 saattir falan uyuyor olmalıyım."

Elif beni takmayarak yerinde doğruldu. Şifonyerimin üstünden günlüğü aldı ve bana doğru salladı.

"Akıllıların akıllısı." dedi kıkırdayarak. Heyecanla yerimden fırladım.

"Buldun değil mi?"

Dudaklarını dişlerinin arasına alıp başını salladı. Ve eşofmanının arka cebine elini sokup içinden küçük bir kağıt parçası çıkardı. Eskimişti ve üzerinde adres yazıyordu!

"İyi ama sen...sen, nasıl?"

"Bak canım arkadaşım. Annenin günlüğü kitapçı da düşürdüğünü söylememiş miydin?"

"Evet."

"Annen adresi günlüğün arasına koyduğunu yazmamış mı?"

"Yazmış." "Anladıııım. O zaman kağıtta günlükle beraber düşmüş. Yani sen kitapçıya mı gittin Elif?"

"Evet, gittim."

"Çok teşekkür ederim ama anlamadığım, yıllar önce düşmüş bir defter ve bir kağıt parçası, nasıl hala aynı şekilde yerinde duruyor olabilir?"

"Bu benimde aklıma gelmedi değil. Ama bilmiyorum işte. Sen de kurcalama ve sonuca odaklan bence. Yoksa bu merak senden önce beni öldürür."

Güzel gülümsemesine karşılık verdikten sonra odadan çıktı. Bende geri geri giden adımlarla kendimi yatağa attım. Kendimi bir labirentin içinde gibi hissediyordum. Her çıkmaz yolda önüme bilmece çıkıyordu ve ben her bildiğimde bana bir adet doğru yol gösteriliyordu sanki. Kazanana ödül yoktu ortalıkta ama varmış gibi hissediyordum. Belki de bu da çıkmayan yolların bir yan etkisiydi. Ama artık yorulmak üzereydim,

Çıkış neredeydi?

***

ELİF'NIN AĞZINDAN

Şara'nın benden günlükte bir şeyleri bulmak için yarım istemesi, benim cevaplanmamış birçok sorumu çözdü. Bana uzattığı günlükte gördüklerim ara sıra donup kalmama sebep oluyordu. İsmet, diyordu annesi. İsmet ile evleneceğini söylüyordu. Tamam, bir isim sadece bir insanda bulunmazdı ama bu adamın babamla aynı kişi olduğu hissinden kurtulamıyordum. Tahminlerimin arkasına saklanan şüphelerime rağmen, Şara'nın annesinin İsmet ile evlenip evlenmediğini ben de öğrenmeliydim. Sebebini bilmiyordum ama boş veriyordum, ona da bulunurdu bir sebep.

Dikkatli gözlerle bakıp bulduğum ipuçlarını Şara'ya ilettiğim gece, uyurken, eğer annesinin düzenlediği kitapçı Karanfil Kitapçı ise ve günlüğü orada düşürmüşse, içindeki kağıdı da oralarda kitaptan düşürmüş olabilir diye düşündüm. Çok küçük bir ihtimaldi belki ama yine de bir ihtimaldi. Sabah, erkenden kalktığımda hemen kitapçıya gittim. Mehmet amca yine erkenden açmıştı. Bu Şara'nın Mehmet amcayla yaşadığı olaylardan sonra ilk karşılaşmamız olacaktı.

Kapıyı tıklamadan içeri girdim. Zil sesi, kapının üstünden öterken, Mehmet amca rafların önünde kitaplarla ilgileniyordu.

"Mehmet amca?"

"Elif?"

"Biraz konuşalım mı?"

"Bak, eğer Şara hakkındaysa-" Sözünü kestim.

"Değil, yani tam olarak değil. Lütfen, konuşmalıyız."

Başıyla isteksizce onaylayıp yerine oturdu. Ben de karşısındaki sandalyeye geçtim.

"Lütfen, sadece beni dinle." dedim önce. "Biz, yani Şara ve ben, Melek Akıncı'nın günlüğünü, kendisine verdiği söz üzerine burayı düzenlerken düşürdüğünü düşünüyoruz. Günlüğün içine koyduğunu belirttiği küçük adres kağıdını da öyle. Yıllar geçmesine rağmen, o günlüğün düşürüldüğü yerde aynen kalacağı düşüncesi en başından beri bana mantıklı gelmedi. Bu bir soru değil, cevap vermene gerek yok ama günlüğü orada bilerek tuttuğun düşüncesine de sıkıca tutunuyorum. Çünkü bu, tek mantıklı cevap. Bu yüzden, günlük orada nasıl tutulduysa ve Şara onu bulduysa, bulmaya çalıştığımız adres kağıdı da orada bulunabilir. Sadece Şara için değil, bu isteğim. Belki biliyorsun belki bilmiyorsun ama benim sorularım, Şara'nın cevaplarında var. Ve bence biz aynı sonuca çıkıyoruz. Anladığını biliyorum Mehmet amca, bana o kağıdı ver."

Elimi uzatıp masaya koydum. İlk önce küçük bir şaşkınlık belirtisi geçti yüzünden. Sonraysa bol soru işaretli ifadeler. Kararlı bakışlarımı gözlerinde tutmaya devam ettim. Ayağa kalktı. Kitaplığın başına gitti ve yere eğildi. Metal ayağın ucuna parmağını bastırıp kendine çektiğinde, ayağın altından çıkanın küçük bir kitap olduğunu gördüm. Ayağa kalktığımda onu bana uzattı.

"Bu kağıdı neden sakladığımı bilmiyorum. Şu an neden sana verdiğimi de bilmiyorum. Ama vermem gerekiyormuş gibi hissediyorum ve belki de ne iyisi budur. O yüzden al." Belli belirsiz gülümseyip kağıdı aldım. Kapıdan çıkacağım sırada tekrar seslendi.

"Elif," Gözlerini gözlerime çevirdi. "Kötü bir insan değilim. Sadece kötü bilinmek istemedim. Kötüler hep zarar görür." 

Ve kapıdan çıktım.

Kayıp Günlük (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin