Aybike kapıyı vurarak sinirle içeri girdiğinde Şengül yemek yapıyordu. Aybike'ye baktı. "Neyin var senin kızım?" dedi.
Aybike "Yok birşey." dedi.Şengül "Olmuş olmuş. Ne oldu?" dedi.
Oğulcan "Anne tamam. Bir sorunu yok. Öyle genel bir sinir var üzerinde. Herkese ve herşeye salak salak trip atıyor." dedi.
Şengül "Ben biliyorum o siniri. Bana bak Aybike. Kendine gel. O çocukla olmaz. Yoldurma saçını başını." dedi.Aybike "Of yeter be. Yeter. Ne olacak o çocukla. Hiçbirşey olacağı yok. Yoruldum artık. O olur bu olmaz. Bana, ne yapmak zorunda olduğumu söyleyip durma artık. Yeter." dedi.
Orhan tekerlekli sandalyesi ile yavaş yavaş yanlarına gelirken "Ne oluyor?" dedi.Aybike "Yok birşey baba." dedi ve yanına gitti. Adamı iterek tekrar geldiği yere götürdü ve yanındaki koltuğa oturdu. Orhan daha sakin bir sesle "Ne oldu?" dedi.
Aybike "Annem. Her zamanki gibi." dedi.
Orhan "İdare et güzel kızım. O da böyle biri. Zor günleri atlatalım herşey daha güzel olacak." dedi.
Aybike "Buradan gideceğiz değil mi baba?" dedi.Orhan "Tabi kızım. Niye gitmeyelim. Sonsuza kadar burada kalacak halimiz yok. Evimizi bulup gideceğiz." dedi.
Aybike ona bakıp gülümsedi. "Ben üzerimi değiştireyim." dedi ve ayağa kalktı ve odasına gitti. Duşa girdi. Üzerini giyinip tekrar aşağı indi. Berk gelmiştir diye evde etrafa şöyle bir bakındı ama Berk yine yoktu. Kendi kendine "Pislik, nefret ediyorum senden. Gelme. Kim bilir nerede, ne yapıyorsun." dedi ve koltuğa oturdu bir süre bekledi. Gözü hala kapıdaydı. Gelmiyordu. Hem onu sevdiğini söyleyip hem dışarılarda fink atıyordu. Ne kadar saçmaydı. Demek ki Berk, kendisini hiç sevmemişti.
Annesi "Yemek hazır!" diye yırtınırcasına bağırıp yemeğe çağırana kadar oturup, kafasında kurarak bekledi. Yemek masasına beş karış suratla oturdu. Annesi heyecanla birşeyler anlatırken o da zoraki yemek yemeye başladı. Bir süre sonra çok da birşey yemeden "Ben doydum." dedi ve masadan kalktı.
Şengül "Yine mi diyet yapıyorsun sen. Kızım zaten zayıflıktan kopacaksın. Hasta olacaksın." dedi. Aybike onu duymazdan gelerek masadan uzaklaştı. Annesi arkasından "Bak ya hiç dinliyor mu? Aybike!" diye bağırdı. Aybike onun söylediklerini umursamadan odasına doğru gitti. Odadan kulaklıklarını alıp tekrar aşağı indi. Verandanın kapısını açtı. "Ben biraz hava alacağım." dedi. Havuzun başındaki salıncağa oturdu.
Oğulcan anne ve babasına "Ben de işe gideceğim. Hazırlanayım." dedi ve masadan kalktı.İşi için giyindikten sonra Aybike'nin yanına verandaya çıktı, Aybike'nin yanına oturdu. "Ne oldu?" dedi.
Aybike "Yok birşey." dedi.
Oğulcan "Ne demek yok birşey şu haline bak. Sabahtan beri somurtuyorsun." dedi.
Aybike "Yok birşey diyorum Oğulcan uzatma." dedi.
Oğulcan kırgın kırgın bakıp "Tamam ama ne olursa olsun bana anlayabilirsin." dedi.Aybike sakince "Berk nerede?" dedi.
Oğulcan "Nereden bileyim? Sorun bu mu? Sen, Berk'i mi kıskanıyorsun?" dedi.
Aybike "Ne kıskanacağım be onu. Gece gece sokaklarda şimdi biri kaçırır. Organlarını falan çalar. Başımıza kalır." dedi.
Oğulcan güldü. "Sisterım bu ne saçma bahane biraz yaratıcı ol. Organ mafyası kaçırır ne yaa. Mantıksız. Bence Berk, organ mafyasını kaçırır. Iyyh pis yılan." dedi. Aybike surat asmaya devam ediyordu.Oğulcan, ona baktı. Gülümsedi. "Ben onu bir arayayım. Organ mafyası kaçırıp böbreklerini almış mı öğreneyim." dedi.
Aybike "Banane arama." dedi.
Oğulcan "İyi ben işe gidiyorum." dedi ve ayağa kalkıp içeri girdi. Aybike arkasından sinirli sinirli baktı. Kulaklıklarını takıp müzik dinlemeye başladı. Hem salıncakta sallanıp hem müzik dinliyordu.Baya bir vakit geçtikten sonra müzik dinlerken kafasını geriye yaslayıp gökyüzüne baktı. Gözlerini kapattı. Birden birinin yanına oturduğunu ve bu kişi, Aybike'nin kulaklığını çıkardı. Aybike kafasını kaldırıp gözlerini açtı. Berk yanına oturmuştu ve ona sırıtıyordu.
Aybike "Ne sırıtıyorsun be?!" dedi.
Berk "Tatlım... Ne oluyor sana ya? Sabahtan beri bana daha da gıcık oluyor gibisin." dedi.
Aybike surat asmaya devam ederek "Birşeyin olduğu yok. Sana hep gıcığım." dedi.
Berk "Birşey oldu ama bana söylemiyorsun." dedi.
