Birkaç gün sonra Aybike çok neşeli bir sabaha uyandı. Odasındaki herşey çok güzel gözüküyordu. Hemen üzerini giyindi. Saçlarını düzeltti. Bugün saçını salacaktı. Sonuçta özel bir gündü. Aynaya uzun uzun bakarken Annesinin "Aybike... Hadi kızım!" diye bağırması ile irkildi.
Hemen odadan çıktı. Oğulcan ile birlikte kahvaltıya oturdu. Aybike hepsine mutlulukla bakıyordu ama masadaki herkes kendi derdindeydi.Şengül temizliğe gideceği evin işleri hakkında konuşuyordu. Oğulcan uykulu uykulu, boş gözlerle yemeğini yiyordu. Orhan da sessiz sessiz Şengül'ü dinliyordu. Aybike hepsine sırayla baktı. Kimse, Aybike'yle ilgilenmiyordu. Suratını astı. Bir insan doğum gününde ne kadar unutulabilirse o kadar unutulmuştu. Oğulcan hadi salaktı. Annesi nasıl bir anneydi. İnsan kendi kızını doğurduğu günü bilmez miydi? Kimse Aybike'ye önem vermiyordu işte. Herkes kendi havasındaydı. Aybike kırgındı ama hiç ses çıkarmadan yemeğini yedi.
Kahvaltı ettikten sonra Oğulcan ile birlikte, Ömer ve Asiye'yi almak üzere kümese gittiler. Aybike, onlar hatırlar mı acaba diye düşünüyordu. Asiye ve Ömer'i gördüğü gibi gülümseyerek "Günaydın." dedi.
Ömer "Ne oldu sana? Bugün niye bu kadar neşelisin?" dedi.
Aybike "Hiç birşeyden değil. Neden neşeliyim bilmiyorum." dedi.
Oğulcan fısıltıyla Ömer'e "Çaktırma, kafayı yedi. Kahvaltıda da bir mutluydu, bir surat astı. Şimdi de mutlu. Değişik kafalarda yaşıyor bugün." dedi.Asiye gülerek Aybike'ye baktı. "Durduk yere mutlusun yani." dedi. Aybike, kuzenlerine bakıp sırıtarak "Öyle herhalde." dedi.
Ömer "Hadi hadi. Geç kalacağız." dedi.
Asiye "Doğru." dedi ve çocuklar birlikte yola çıktılar. Yolda, Aybike kimsenin kutlamadığını görünce, hatırlanmadığını anladığı için somurtmaya başladı. Ömer ona bakıyordu. "Kızım bu Berk, sana birşey mi içiriyor anlamadım ki? Durduk yere sırıtmalar... Alık alık çevreye bakınmalar... Sonra birden somurtup, hayata küsmeler... Bir garip garip haller... İyi misin?" dedi.
Oğulcan "Bana bak... O birşey verirse içme. Beni katil edersin. Ona göre..." dedi.Aybike sinirle "Heee olur Oğulcan, gazoz ikram edip duruyordu. Uyardın ya kesin kabul etmem artık." dedi. Sesini yükselterek "Çünkü bu çocuk Nuri Alço ya... Kendimi korumam lazım. Hay ben senin aklına Oğulcan." dedi. Diğerlerine bakıp "Size de yazıklar olsun. Ben önden gidiyorum." dedi.
Ömer "Ne oluyor kız sana?" dedi.
Aybike "Hıh" dedi arkasını onlara döndü ve yanlarından hızlıca uzaklaştı.Onlardan önce otobüsü yakalamıştı. Otobüse bindi, koltuğa oturdu ve kulaklıklarını taktı. Okulun durağında inip okula doğru yola çıktı. Yol boyunca nasıl ezik gibi hatırlanmadığını kimsenin onu umursamadığını düşündü.
Berk de bir mesaj bile atmamıştı. Hatta dün okulda gördüğünden beri hiç konuşmamışlardı. O da, onu umursamıyordu. Aybike kendi kendine "Zaten hep yalnızım, niye şaşırıyorum ki? Geçen sene kutladılar diye şimdi de mi kutlamak zorundalar. Hem çok şey oldu. Unutmuşlardır." dedi ve kendini şımarıklık yaptığına ikna etmeyr çalıştı. Bir süre düşündükten sonra hafifçe sesini yükseltip, "Ben koskocaman bir pasta istemiyorum. Hediyeler istemiyorum. İnsan hatırlanmak istiyor ama kimse hatırlamadı... Ne güzel ya?" dedi ve hızlı hızlı okula girdi.
Aybike, sınıfına doğru ilerledi. İçeri girip çantasını sıraya koydu ve üzerindeki montu çıkarıp astı. Sıraya otururken, masasındaki bir kutu dikkatini çekti. İçini açtı. İçinde bir not vardı. "Doğum günün kutlu olsun." yazıyordu. Kartı çıkarıp masaya koydu. Kutunun içinde çok güzel bir kolye ışıl ışıl parlıyordu. Tam hoşuna giden bir modeldi. Berk çok beğendiği kolyeyi nasıl da bulup almıştı. "Yaaaa!!! Berk... Çok tatlısın..." dedi ve kolyeyi hemen boynuna takıp telefondan nasıl durduğuna baktı. Kolye boynunda daha şık gözüküyordu.
