8. Bölüm

10.2K 268 74
                                    

İncinmiş olanın ahı,
nereye gitse bulur sahibini !!!

Odadan çıkıp merdivenleri indim Fırat üzerinde her zaman olduğu gibi takım elbisesi ile duruyordu bakışları beni bulunca yüzündeki tek bir mimik bile yerinden oynamamıştı yanına geldiğimde elimden tutup beni peşinden kışın oturdukları salona götürdü içeri girmeden önce Semra beyaz bir yazma takmıştı başıma. Kafamı yerden kaldırmadan içeri girdim onunla beraber salonun ortasında oturan imam, amcam ve tanımadığım iki kişi Fırat beni peşinden sürükleyip yanlarında doğru götürdü.

Mutlu olmak için çok bir şey gerekmiyordu bence, kendi kararlarını kendin alman yeterliydi benim için bunu hayatımın hiç bir döneminde yapamamıştım ailem sığ düşünceli insanlardı onlara göre ben kız olduğum için benim düşüncemin bir önemi yoktu benim kafam sadece çocuk doğurmak, temizlik yapmak, ve kocan ne derse sorgulamadan yapmaktan başka bir şeyle çalışmıyordu.

Kapının önüne bile çıkamıyordum, Ailem dediğim insanlar evlatlarını kendi malı dışında görmüyordu onlar ne derse oydu itiraz etme veya sorgulamak hakkımız değildi. Babam ben daha çocukken vermişti sözü şimdi ise hayatımın en güzel yıllarında karşıma geçip evleneceksin demişti ve benim itiraz etmeye bile hakkım yoktu.

Dizlerim titriyordu, avuçlarımın içi terlerken beyaz elbise ile temizlemeye çalıştım Fıratın tutuğu elimi kurtarmaya çalıştım bıraksaydı kaçıp gidecektim dayanamıyordum bu duruma göz göre göre kendimi yakmak istemiyordum.

Odada minderde oturan imam ve yanında tanımadığım iki adam oturuyordu karşılarında duran iki minder bizim için hazırlanmıştı başımdaki beyaz yazmayı kafamdan atıp kaçmak istiyordum kendimi zorlukla sakinleştirmeye çalışırken bütün bedenim titriyordu Fıratın yönlendirmesi ile bizim için olan yere geçip oturduk ellerimi kucağımda birleştirip kendimi sakin olmaya zorladım.

Odanın kapısı tekrar açılırken içeri önce babam dediğim adam arkasından amcam girmişti, başımı kaldırıp yanıma baktığımda Fıratın bana baktığını gördüm gözlerindeki nefret olduğu gibi duruyordu bana olan bakışlarındaki nefret hiç bir zaman azalmıyordu, azalmayacakti da.

Her şey film şeridi gibi geçti gözümün önünde imam birkaç dua ile başladı babamdan beni verdiğine dair onay almıştı daha sonra tekrar bir kaç dua etti önce bana sormuştu kabul ettin mi diye, durup düşünmeme firsat bile verilmedi "ettim" kelimesini üç defa söyleyene kadar nefesim boğazıma dizildi. İmam Fırata da aldın mı diye üç defa sormuştu bir mucize olsun istedim Fıratın o benim kardeşim yaşında demesini bekledim olmayacağını bile bile umut etmiştim. Zaten umut olmazsa bu dünya da yaşanılmazdı her şeyimizi umuda bağlamıştık biz.

- Avşin kızım sana soruyor hoca .

Amcamın sesi ile daldığım düşünceleri silkeleyip gerçeğe dönüm Allah katında karısı olmuştum artık.

- Anlamadım.

İmam bana dönüp sıcak bir gülümseme ile konuştu.

- Mihir olarak ne istersin.

Mihir mi o neydi bilmiyordum ki, önce yanımda kendinden emin bir şekilde oturan Fırata baktım sonra anlamamış gibi amcama baktım odada varlığını görmezden geldiğim bir babam da vardı. Amcam bilmediğimi anlamıştı Fırat da anlamıştı hatta imam bile anlamıştı. Fıratın sert sesi kulaklarıma uğultu gibi geliyordu.

- Mihir olarak konağı veriyorum.

Hoca bana baktı benden onay bekliyordu sanırım başımı olumlu anlamda saladım. Sadece özgürlüğümü istiyordum demek istedim.

AVŞİN (Töre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin