25.Bölüm

5K 261 1K
                                    

Asaf Halet Çelebi'nin bir dizesi düştü içime ;
" İbrahim, gönlümü put sanıp da kıran kim ? "

Avşin Sorin ;

Merdivenleri koşarak çıktım ardımda bıraktığım Fıratın Ciwanı  bağırararak çağırması  ile olduğum yerde durdum benim yüzümden Ciwana ceza vermesi kendimi suçlu hissettirecekti ama benim onun yüzünden çektiklerime saysın diyip odanın kapısını ardımdan gürültü oluşturacak şekilde kapattım. Kapının ardına çöküp nefesim kesilene kadar ağladım mezarlıkta babam yerine taş olsaydı şimdiye feryatlarıma çatlardi ama benim babamda hiçbir etki yaratmamıştı unutuyordum onun ne kadar vicdansız ve kalpsiz biri olduğunu unutuyordum eğer öyle olmasa ben şuan Fıratın ininde olmazdım gözyaşlarım yavaş yavaş durulurken ıslak yüzümü elimin tersi ile sildim bu esnada Fıratın sesi tekrar konağı inleti dizlerimin üstünde emekleyip makyaj masasına tutunarak camın önünde ayağa kalktım avluda Fırat, Devran ve öğlen Ciwandan emir alarak çıkmamı sağlayan korumalar vardı ve Fırat adamlardan birine silah doğrultmuştu.

Dehşetle gözlerim açıldı böyle bir şey yapamazdı sadece beni korkutmak istiyordu suçsuz birini öldüremezdi en azından o kadar vicdan yoksunu olmadığını düşünüyordum hem onların bir suçu yoktu ki Ciwanin izni ile çıkmama izin vermiştiler. Kapıya doğru koşup Fıratı durdurmak için hareketlenmeme izin vermeden Devran elini silahın üzerine koyup Fırata engel olmaya çalıştı Fırat Devranin elini itip silahı terkar korumalara çevirdi ardından bir şey söyleyip adamları gönderdi silahı arkasında duran Devrana verdi Ciwan aşağı iniyordu Fıratın kardeşine kıyamayacağını çok iyi biliyordum ona zarar vereceğini düşünmüyorum derken Fırat yanına gelen Ciwana sağlam bir yumruk atmıştı beklenmedik hamle karşısında dengesini sağlayamayıp yere düşen Ciwanı yerden kaldırıp terkar vurdu bir şeyler söylüyordu fakat sesi bana gelmiyordu kardeşine bunları yapan adam bana neler yapmazdı ki bitmiştim ben bitmiştim daha fazla bakamayip kendimi üzerimdeki ıslak ve çamurlu kıyafetlere rağmen arkamdaki yatağın üzerine bıraktım.

Ne yapmıştım ben nerdeydi mezarlıkta nerdeyse Fırata kafa tutan cesaretim nerdeydi niye yalnız bırakmıştı beni ne yapacaktim şimdi kim kurtaracakti beni onun elinden kendi kedimi korkutmaktan vazgeçip oturduğum yataktan kalktım o anın adrenalini ve gerginliği ile taş batan ayakkabısız ayaklarımın sızısı şimdi kendini gösteriyordu parmak uçlarıma basarak banyoya ilerledim nerdeyse hava kararmak üzereydi ışığı açıp içeri girdim sıcak bir duş hem vücudumun ağrısını hemde gerginliğimi alabilirdi suyu açıp ısısını ayarladım odaya terkar binbir zorlukla dönüp hâlâ koltuğun üzerinde olan kıyafetlerden siyah uzun elbiseyi aldım bugün yaşananlara rağmen akşam yemeğine zorla da olsa ineceğimi biliyordum banyonun kapısını kilitleyip yorgun bedenimi suyun altına bıraktım sıcak su vücudumu rahatlatiyodu ama zihinimi asla. Aklımda bir sürü cevapsız soru vardı tepemden akan suyun altında oturup gözlerimi kapattım zihnime annemin öldüğü gün geldi.

Makyajımı tamamlayıp merdivenleri koşarak indim avluda oturmuş bir yandan kahve içen bir yandan da elindeki yazmanin diğer tarafını dikkatle işleyen annemi görmek yüzümde kocaman gülümsemeye neden oldu annem bu dünyadaki servetimdi ve ben o servetin sonu olacağımı bilmeden yanına gittim. Geldiğimi fark etmemişti.

- Daye

Başını yazmadan kaldırıp bana hayran olduğum gülümsemesi ile baktı.

- Delalamîn uyandın mi ?

- Uyandım daye hatta hazirlandim şimdi de çıkıyorum.

Annem kaşlarını çatarak bana baktı yine bir saat gitemeyeceğimi söyleyecekti bende gözlerimi doldurup yavru kedi gibi bakıp yüreğine dokununca izin verecekti.

AVŞİN (Töre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin