17. Bölüm

5.5K 212 345
                                    


Tekne uzun zamandır su alıyormuş ben battığını yeni öğrendim.

Coğrafya kaderdir sözü tam anlamı ile benim hayatımı anlatıyordu eğer coğrafya kader olmasaydı benim canımı bu denli yakamazlardı defalarca gitmeye, kurtulmaya çalışmama rağmen bu konağa en iğrenç ve mide bulandırıcı olanı Fırata mahkum edilmiştim oysa ki benim hayallerim Urfa' nın kurak topraklarına sığmayacak kadar fazlaydı ancak benim onları gerçekleştiremeyecek olmam günden güne canımı yakıyor nefesimi boğazıma düğüm düğüm ediyordu.

Fırata alışmam gereken yerde günden güne ondan daha fazla uzaklaşıyordum aramızda daha fazla açılan bir uçurum vardı uçurumun açılması beni biraz daha rahatlatırken Fıratın tek adımı o uçurumu tamamen kapatıp beni onun inine haps ediyordu korkuyordum evet ancak içimde var olup bütün bedenimi kaplayan yaşama isteği benim açımdan olanları birazcık tolere ediyordu.

Sürekli başarısız olduğum kurtulma denemelerim bana büyük ders olmuştu en büyük ders de planlı ilerlemem gerektiğini öğrenmemdi madem Fırat beni bırakmamakta ısrarcıydı bende onu usandirmakta sakınca görmüyordum. Açık açık saldırıda bulunmayacaktım sinsice ve hissettirmeden yapmam gerektiğini de öğrenmiştim akıllıca davranmak beni ondan kurtaracaktı.

Ve bu gizli savaş başlangıcıydı ya ölecektim ya da öldürecektim.

Kafamda dolanan düşünceler beni uykumdan uyandırmıştı insan uyurken bile düşünür müydü ben düşünüyordum her dakika her saniye Fırattan nasıl kurtula bilirim, özgürlüğüme nerden ulaşabilirdim kafamda dolanıp duruyordu. Aslında bir saat önce Fıratın enseme vuran sıcak solukları ile aralamıştım gözlerimi ben cenin pozisyonunda uyurken Fırat arkadan belime sarılmış kafasını da saçlarımın arasına gömmüştü normalde olsa ondan uzak kalmak için uykum olsa bile yataktan çıkardım ama aşağı inip neden ondan utandığımı bilmediğim Ciwanla yüzyüze gelmek istemiyordum bu yüzden yatakta düşüncelerimle boğuşup hareket bile etmiyordum ki Fırat uyanmasın. Uyanırsa bana dün gece hakkında soracaklarını biliyordum en önemlisi ben anlatmasam bile bir şekilde her şeyden haberdar olacaktı mantıklı yanım ona dün gece olanları olduğu gibi anlat diyordu ( amcamla olan gergin konuşmam hariç ) mantıksız olan tarafım ise salağa yatıp rüya gördüm demekte ısrarcıydı.

Aslında Ciwanin gece yarısı biriyle öpüştüğünü gördüğümü söylersem Fırat gidip kardeşini tebrik edip sırtını sıvazlardı çünkü buralarda kız yaparsa oruspu erkek yaparsa erkektir olur öyle şeyler denirdi benim Fırata anlatmaktan korktuğum tek şey birlikte olduktan sonra gecenin bi yarısı odadan çıkıp gitmem ve konakta yabancı bir erkek varken ki bu erkek Fıratın yakın akrabası olsa bile büyük ayıptı onlara göre. Aslında benim için önemli tek bir soru vardı Fıratın ve babamın Zerda'nin Fıratı sevdiğini bildiği halde beni ona esir etmesiydi ağalığın Fırata geçmesi için ablamla evlenmesi de olurdu ila benim olmama gerek yoktu hem ablam Fıratı sevdiği için zoraki bir evlilik de olmazdı ağalık kerameti bende mi diye düşündüm sonra bu düşünceme farkında olmadan sesli güldüm.

Belimdeki kolar beni daha çok arkamdaki bedene bastırınca Fıratın uyandığını anladım sonra zaten uyku mamuru olan sesi duyuldu sessiz olan odada.

- Sabah sabah seni güldüren nedir dilberamîn.

Bian normal evliler gibi bir sabaha uyandık sandım sonra dün geceki görüntüler gözümün önüne gelince ondan tiksindiğimi bir kez daha derinden hissetim. Aklıma gelen ilk yalanı söyledim.

AVŞİN (Töre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin