10. Bölüm

9.9K 247 59
                                    


" En büyük iletişim problemimiz; anlamak için dinlemiyoruz, cevap vermek için dinliyoruz."




Adim sesleri bana doğru geldi tam önümde durdu saniyeler sonra bacaklarımın ve belimin altından geçen kolar bedenimi havaya kaldırdı birkaç adım sonra bedenim soğuk çarşafla buluştu yatağın diğer tarafı da çökünce arkamı dönüp göz yaşlarıma izin verdim.

- Ben istemediğim sürece bu yataktan çıkamazsın.

Canımın acısı kendini o kadar beli ediyordu ki uzandığım yerden nefes almaya korkuyordum canım yanıyordu 17 yılık hayatımda bir kere bana gülmeyen hayat vurmaktan çekinmiyordu. Yaşamıyordum nefes alıyordum sadece sıkı sıkı kapattığım gözlerimi açmam ile komidinin üzerinde katlı bir şekilde duran çarşaf ve üzerindeki kan gözlerime çarptı kadınlığımın simgesi onlar için temizliğin simgesiydi. Benim içinse koca bir hiç isteğim dışı bana dokunan adam arkasını bana dönmüş rahat rahat uyurken ben hâlâ bu gece yaşadıklarımın şokundan çıkamamıştım.

Sahi neydi benim günahım? Kız olmak mı? Yoksa bu ailede doğmak mı ?

Uzun uzadıya baktım beyaz çarşafa ben ona baktıkça ne değeri arttı nede düştü düz beyaz üstünde bir kaç damla kurumuş kan dışında bir şey yoktu ben baktıkça da değişen bir şey olmadı anlamadığım tek nokta bu insanların ona neden bu kadar değer ve önem verdiğiydi.

Arkamda oluşan hareketlilik unutmaya çalıştığım korkuyu gün yüzüne çıkarırken açık olan gözlerimi hızla kapatım Fırat yüzünü sırtıma çevirmişti elini belime koyup bedenimi kendi sıcak bedenine doğru çekti. Bana tekrar dokunacak korkusu kendini derinden hissettirirken titrememeye çalıştım hâlâ canım yanıyordu bana bir daha dokunmasını kaldıramazdım.

Dakikalar birbirini kovalarken uyku denen şey yanıma bile uğramamıştı. Güneş Urfanın üstüne doğarken emekçi kadınlar işlerinin başına geçeli çok olmuştu çünkü bizim coğrafyada güneşi kadınlar doğururdu.

Fıratın belimdeki elini çekip bedenimi ondan uzaklaştırdım yataktan kalkıp cama doğru ilerledim hava dün gece yağan yağmurun etkisinden çıkamamış olacak ki sert ve soğuktu perdeyi çekip başımı cama çevirdim oda konağın arkasına bakıyordu perdeyi çektiğim gibi gördüğüm beden yüzüme tokat yemişim gibi irkilmeme neden oldu.

Yanlış görmüş olma ihtimaline o kadar çok sığınmak istiyordum ki elimi gözlerime götürüp ovdum dün gece uyumadığım için hayal gördüğümü sanıyordum ellerimi gözümden çekip tekrar aynı yere baktım hâlâ orda duran Emre canına susamış olacak ki gitmiyordu elindeki taşı cama fırlatı.

Fırat uyanıp yanlış anlayacak korkusu beni o kadar derinden etkilemiştir ki can havliyle kendimi odanın dışına attım ne üzerimde olan çamurlu ince pijama takımı nede onlara göre yeni gelin olmam umrumda değildi odanın arkasında kalan balkona doğru koştum kimsenin beni görüp görmediğini bile kontrol edecek halde değildim Emrenin can güvenliği buraya gelmesiyle ortadan yok olmuştu.

Balkona gidip aşağı baktım Emre balkona biraz yaklaştı yüzünde çürümüş sarı lekeler halinde izler vardı benim yüzümden olan izler hayran olduğum gülüşü yine yüzünden eksik olmamıştı konuşmayı unutup Emreye dalmışken okul anılarım bir bir aklıma düşmüştü taki Emre bana seslenene kadar.

- Avşin

Tıranstan çıkmış ve varlığını yeni farkediyormuş gibi baktım onu burdan hemen gönderme fikri o kadar baskındı ki bağırıp gitmesi gerektiğini bile düşünmüştüm.

AVŞİN (Töre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin