14. Bölüm

8.7K 291 305
                                    

"rihê min ji bedena min aciz e."

Bazı insanların sırtında bir beşik vardır, çocuk yanımızı orda uyuturuz, bazı insanların sırtı mezardır,
Ölüm döşeğidir,
Orada ölü bulunuruz.

- Karımın her şeyi beni ilgilendirir.

Kelimler sanki zihnime teker teker nüks ediyordu verecek bir cevabım yoktu haklıydı benim kendime ait bir hayatım yoktu onun hayatı ve onun kuralları vardı bende onlara göre yaşamaya çalışan bir piyon dışında bir şey değildim. Dengesiz hareketlerine uyum sağlamak benim için çok zordu anlamıyordum hiçbir şey anlamıyordum ne zihinimde verdiğim savaşa nede Fıratın tutarsız hareketlerine bir anlam yükleyemiyordum nasıl davranacağımı bilmemek beni ikileme sürüklüyordu.

Fırat karşısında cevapsız kalmak beni sinir ediyordu birbirine giren zihnimdeki sorunları bir kenara itip cevap vermeye çalıştım.

- Benim hiçbir şeyim seni ilgilendirmez Fırat ağa.

Fıratın yüzünde oluşan sinsi gülümseme canımı sıksa da ona beli etmemek için elimden geleni yapmaya çalışıyordum.

- Senin yok gelin ağam benim var ve bu benim içine sende giriyorsun bedenin bile bana aitken inkar edip küçük aklını daha fazla karıştırma.

Cevap vermedim veremedim ne diyecektim hem adam kelimeleri öyle güzel kulanıyordu ki benim yapabildiğim tek şey karşında dut yemiş bülbüle dönmekti. Aramızdaki anlamsız sessizliği Fırat böldü.

- Ciwan!!!

Ciwana neden seslendiğini bilmesem de merak ediyordum şimdi konunun Ciwan pisliği ile ne alakası vardı. Fıratın bir kaç defa seslenmesi ile mutfakta çalışan ablalardan biri çıktı Fırat kadından sağlık çantasını isteyince şaşkınlıkla baka kaldım Ciwanı odasından bana sağlık çantası getirsin diye mi çağıracaktı Ciwan benden bu denli nefret ederken bana sağlık çantası getirmesi fazlasıyla ironik oluyordu.

Çalışan ablanın getirdiği sağlık çantasını Fırat alıp içinden bir kaç malzeme çıkardı elimi çekmeye çalışsam da acıdığı için pansuman yapmasına ihtiyacım vardı bana dokunması midemi bulandırsa da sesimi çıkarmadan işini bitirmesini bekledim. Önce kirlenmiş olan bezleri açtı pamuğun üzerine sürdüğü koyu sıvıyı avuç içlerime sürerken yaktığını hissedince ellerimi çekmeye çalışıp acıyla inledim.

Fırat elimi daha sıkı tutup önce pamuğu sürdü ardından avuç içlerime doğru üfleyip yanmasını engellemeye çalıştı. İşte bu dengesiz hareketleri beni korkutuyordu.

- Bırak elimi aciyo.

Bilinçsizce kurduğum cümleye cevap bile vereceğini düşünmezken Fıratın ciddiyetle verdiği cevabı beklemiyordum.

- Az kaldı dur.

Darma dağın duyguları yara bere dolu heybeme doldurdum ne yapacaktım bu kadar yarayı nasıl kapatacaktım ruhumdaki koca boşluğu dolmuyordu. Annemi daha hayatının baharında koyduğumuz mezar gibi büyüktü o boşluk ruhumu ele geçirmiş can çekiştiriyordu bana geçeceğine olan inancımı o yatakta " Bırak beni, yalvaririm dur " dediğim zaman bırakmıştım ben. Şimdi elimi tutmuş pansuman yapan bu adama olan nefretim beni körüklerken elimi büyük avucundan hırsla çektim açtığı yaraları sarsın istemiyordum en çokta ona karşı yumuşamak istemiyordum hayatımı mahveden bu mahlukatın hayatını mahvetme arzusu yeşeriyordu içimde ve ben o tohumları seve seve sulamaktan asla gocunmuyordum.

AVŞİN (Töre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin