12.Bölüm

10.3K 270 62
                                    

Herkesin bir umudu vardı.
Bir savaşı, bir kaybedişi,
Bir acısı,  bir yanlızlığı ,
Bir hüznü...
Çünkü herkesin bir gideni vardı,
Içinde bir türlü uğurlayamadığı.

#Turgutuyar





Yarım kaldım baba ;
Bir sokak köşesinde  çocuğuyla ilgilenen bir babayı gördükten sonra yarim  kaldığımı bu kadar derinden hissetim. Her zaman arkamda bir babam olmadığını düşersem tek başıma kalkmak zorunda olduğumu biliyordum ve ne zaman düşersem kendim kalkmayı da bildim ama şimdi düştüğüm yerden kalkmıyordum ya da kalkamıyordum. Düşünmekten delirecek noktaya gelmiştim artık ne kadar düşünürsem düşüneyim mantıklı bir sonuca varamıyordum ve bu durum canımı sıkmaya başlamıştı. Suçsuz olduğum halde gördüğüm şiddet üstüne üstlük buna sessiz kalmak zorunda olmam. Yaşamak  için  bir sebep arıyorken hiçbir  şey bulamamak zaten zor olan hayatımı ekstra zorlaştırmak dışında bir şey yapmıyordu.

Bütün bu yaşadıklarıma rağmen hâlâ bu saçma hayatı sürdürme nedenim sadece annemdi... ona verdiğim söz bazen düşünüyordum acaba annem başıma böyle bir şey geleceğini bildiği için mi bana O sözü verdirmişti çünkü annem çok iyi biliyordu ki ben ona verdiğim sözlerin hep arkasındaydım. Gözlerimin içi ateş gibi yanarken uyumamaya direniyordum çünkü uyursam rüyaların beni kandıracağıni biliyordum önce bana özgür olduğumu hissettirip sonra esaretimi yüzüme vuruyordu.

Kapanmak için direnen gözlerimi açık tutmaya devam ettim saatlerdir camdan dışarıyı izliyordum. İnsanların yaşamına özendiğim hiç-bir  dönemim olmamıştı şimdiye kadar. Akşam yaşanan olaydan sonra Fırat bana duş aldırmaya çalışmıştı küvete o şekilde birkaç dakika durduktan sonra kendisi çıkıp gitmişti o gittikten hemen sonra tuttuğum göz yaşlarımın akmasına izin verip bağıra bağıra ağlamaya başlamıştım çığlıklarım banyonun boşluğuna değip kulaklarıma geri dönerken bir saaten fazla o şekilde orda  kalmıştım taki küvetteki suyun soğuyup vücudumdaki yaraları tuz gibi yaktığını hissedene kadar. Küvetten zorlukla çıkıp Fırata ait olan bornozu giyinmek zorunda kaldım odaya döndüğümde uğruna dayak yediğim çantamın  odada olduğunu gördüm açıp içinden siyah taytımı üstüne de beyaz tişörtümü aldım.

Zorlukla giyindikten sonra saçlarımı tarayıp camın  yanındaki koltuğa oturdum ne yapacağımı bilmiyordum ömrümün sonuna kadar bu adama mi katlanacaktım ya bir gün elinde kalacaktım ya da şiddet görmeye devam edecektim. Hayallerim vardı, gerçekleştirmek istediğim şeyler.

En önemlisi nefes almak istiyordum, yaşadığımı  bilmek ömrümün sonuna kadar istemediğim bir evliliği sürdürmek zorunda kalmak değil. Vücudumda ve başımdaki ağrı o kadar şiddetliydi ki aşağı inip ağrı  kesici almak istiyordum ama Fıratın nerde olduğunu bilmediğim için inme isteğimi zorlukla bastırıyordum.

Saat gece yarısını çoktan geçmişti uykusuzluktan yanan gözlerim ve tamamen sızlayan bedenim birde çıldıracak radeye gelen düşüncelerim. Oturduğum yerden hızla ayağa kalktım bedenimi etkisi altına alan panik ve boğazımı sıkan görünmez bir el. Kıriz geliyordu en son annemin cenaze töreninde olmuştu ben o günün çoğunu hatırlamıyordum. 

Ne yapacagimi bilmez halde odanın ortasında duruyordum sanki o görünmez el boğazımı daha çok sıkıyordu odaya sığmıyormuş gibi hissetmek beni daha  çok gererken kapıya doğru koştum nerdeyse kapıyı açıp bedenimi dışarı attığımda soluklarım hızlanmıştı ayakta duramayacağımı titreyen ayaklarımdan anlamıştım bedenimi çuval gibi yere bırakırken ellerimi yere koyup derin nefes alıp kendimi kontrol altında tutmaya çalıştım içimden sürekli bunları atlata bileceğimi söylerken hicbir şeyi atlatamiyacagimi biliyordum benim esaretim ölümle bitecekti ya da bir şekilde kurtulacaktım.

AVŞİN (Töre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin