30.Bölüm

4.3K 252 817
                                    

Bırak hakikat incitsin seni
bir yalan seni avutacağına.

- Gözlerimi senden alamıyorum.

Rüyada gibiydim ve uyanmak için yüksek bir yerden düşeceği mi çok iyi biliyordum düşerken bir tek benim canım yanacaktı olan yine bana olacaktı çünkü içinde bulunduğum durum normal bir durum değildi biz Fıratla birbirimizi sevmiyorduk ve şuan parmağımdaki yüzükler de sırf iki aşiretin arasına karışınca büyük çoğunluğu benim Fıratın karısı olduğumu bildiği halde bana kimse yanaşmasın diye parmağıma takılmıştı herhangi bir duygu barındırmıyordu benim için Fırat için de bir anlam ifade ettiğini düşünmüyordum.
Fıratın sıcak soluğu yüzüme vuruyordu sanki bir anın büyüsüne kapılmış gibiydi ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu bildiğim ve hissetiğim tek şey bu anın beni rahatsız ettiğiydi. Çok değil sadece bir kaç ay önce o konağın avlusunda gördüğüm muameleyi unutmamıştım, veya ben ağlarken hiçbir şey olmamış gibi davranan Fıratı da unutmamıştım, unutacak gibi de değildim. Gözlerimden öpen Fırattan beklemediği bir şekilde kendimi geri çektim boşluğa düşen Fırat anlamaz gözlerle bana baktı dolan gözlerime engel olmaya çalıştım karşısında ağlayıp kendimi hem daha fazla güçsüz göstermek istemiyordum hemde makyajım dağılsın istemiyordum. Geçiştirmek için bir şeyler geveledim.

- Gidelim mi üzerimdekiler ile çok sıcak oldu burası
Fırat şüpheyle beni süzdü ardından telefonunu ve cüzdanını şapîkîn cebine koydu eski kıyafetlerini orda bıraktı birileri yine arkasını toplardı sonuçta. Elimi sıkı sıkıya tutu beraber odadan çıktık lobide geldiğimiz gören müdür bizi yolcu etmek için arabaya kadar eşlik etti yine yürüyerek gideceğimizi sanmıştım arabayı otelin önüne kim getirdi hiçbir fikrim yoktu. Fırat önce beni yerime oturttu ardından kendisi şoför koltuğuna oturdu arabayı haraket ettirmesini beklerken otelden bir adam çıkıp bizim arabaya doğru elinde siyah bir poşetle geldi ne olduğunu merak etsem de sessizce beklemeye başladim Fırat camı açtı tam camın önünde duran adam poşeti içeri uzatıp konuştu.

- Buyrun ağam istedikleriniz.

- Eyvallah sağ olasın.

- Hayırlı günler ağam

Fırat bir şey demeden poşeti kucağıma bıraktı arabayı çalıştırıp oteli arkamızda bırakarak ana yola çıktı.

- Bu ne ki

Sorduğum soruya bana dönmeden cevap verdi.

- Bomba bıraktım kucağına.

Benimle dalga geçmesine sinir olsam da yan profilden ne kadar yakışıklı olduğunu düşündüm sonra bu düşüncemi kovalayıp cevap verdim.

- Hahaha ne kadar da komisiniz Fırat ağam.

Fırat yola bakmaya devam ederken konuşmayı da ihmal etmiyordu hani erkekler iki işi aynı anda yapamıyordu.

- Bunu bir tek sen söylüyorsun gelinağam.

Bir şey demeden poşeti açtım içinden iki tane su iki tane çikolatalı süt üç tane çilekli, muzlu ve çikolatalı süt burger vardı bir de sakız. Ben poşetin içine bakarken Fırat tekrar sessizliği bozdu.

- Bir daha susayinca veya bir şeye ihtiyacın olunca söyle.

Şaşkınca baktım ona susadığımı söylemediğim halde nasıl anlamıştı.

- Bakma öyle şaşkın şaşkın direksiyonu, yolu, daveti siktir edip doyana kadar öpesim geliyor.

Bu sefer de utanarak başımı cama çevirdim cidden ayarsızdı bu adam ve dur durak bilmiyordu. Midyata doğru gidiyorduk radyoda çalan Kürtçe şarkı sessizliğimize belkide acılarımıza ortak oluyordu camdan Mardin'in kurak topraklarına bakıyordum kim bilir kaç medeniyete ev sahipliği yapmıştı bu topraklar, kaç sevdaya mezar kaç anaya acı barındırmıştı içinde kendi düşüncelerime dalmışken Midyat tabelası göründü etrafımı izledikçe hayran kalkmam ve aşık aşık bakmam Fıratın dikkatinden kaçmıyordu. Midyat meydana ulaşmıştık taş evler ortamın havası beni eskilere ışınlıyordu adeta masal şehir dedikleri bu olsa gerekti insanı kendine aşık eden havası ve güzeliği.

AVŞİN (Töre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin